Whatsapp
Randevu Al
İletişime Geç

Kategori: Blog

  • Lazer Epilasyonda Poliklinik Avantajları: Doktor Denetiminin Avantajları

    Lazer Epilasyonda Poliklinik Avantajları: Doktor Denetiminin Avantajları

    Pürüzsüz ve bakımlı bir cilde sahip olmak isteyenler için lazer epilasyon, günümüzde en çok tercih edilen yöntemlerden biri haline geldi. Ancak bu işlemde doğru adres seçimi, sonuçların kalıcılığı ve cilt sağlığı açısından kritik bir rol oynar. Özellikle poliklinik ortamında, doktor denetimi altında gerçekleştirilen lazer epilasyon uygulamaları, hem güvenlik hem de etkinlik açısından önemli avantajlar sunar. İşte tam bu noktada sizlere yol göstermesi açısından “Lazer Epilasyonda Poliklinik Avantajları: Doktor Denetiminin Avantajları” içeriğini oluşturduk. İçeriğimize göz atarak, detaylı bilgiye sahip olabilirsiniz.

    Lazer Epilasyon Tedavisinde Esmerlife Polikliniği Avantajı

    Esmerlife ile lazer epilasyonda güvenli ve etkili sonuçlar. Poliklinik ortamında doktor denetimli, pürüzsüz ve kalıcı cilt deneyimini keşfedin.

    Lazer Epilasyon İşleminde Profesyonel Yaklaşım Neden Önemlidir?

    Lazer epilasyon işleminde profesyonel bir yaklaşım, hem tedavinin başarısı hem de cilt sağlığı açısından büyük önem taşır. Çünkü uzman kişiler tarafından yapılan detaylı cilt ve kıl analizi sayesinde, kullanılan cihazın türü, dalga boyu ve enerji seviyesi kişiye özel olarak belirlenir. Bu, tedavinin daha etkili olmasını sağlarken yanık, tahriş, leke veya kalıcı iz gibi olumsuz sonuçların önüne geçer. Ek olarak profesyonel yaklaşım aynı zamanda lazer epilasyon sürecinin bilimsel yöntemlerle, güvenlik standartlarına uygun şekilde yürütülmesini sağlar. İşlem sırasında kullanılan FDA onaylı cihazlar, steril ekipmanlar ve hijyen protokolleri sayesinde cilt sağlığı korunur. Ayrıca, profesyonel bir ekip tarafından yönetilen tedavi sürecinde her seans sonrası cilt tepkisi takip edilir, gerekirse parametreler yeniden ayarlanır ve kişiye özel bakım önerileri sunulur. Tüm bu unsurlar, lazer epilasyonun daha kısa sürede, daha kalıcı ve güvenli sonuçlar vermesine katkı sağlamış olur.

    Lazer Epilasyon Uygulamasında Doktor Denetiminin Sağladığı Avantajlar

    Lazer epilasyon uygulamasında doktor denetimi, tedavinin güvenliği, etkinliği ve kişiye özel planlanması açısından büyük avantajlar sağlar. Bahsi geçen bu avantajların başında işlemin dermatoloji veya medikal estetik alanında uzman doktorlar tarafından yapılması gelmektedir. Bu bağlamda uzman doktorlar kişinin cilt tipi, kıl yapısı, ten rengi ve hassasiyet durumuna göre işlem yapmaktadırlar. Ek olarak kullanılan lazer cihazının türü, dalga boyu ve enerji seviyesi doğru şekilde belirlenir. Sonuç olarak doktor gözetimi altında yapılan lazer epilasyon, FDA onaylı cihazlar ve kişiselleştirilmiş seans planları sayesinde daha etkili, güvenli ve uzun süreli sonuçlar elde edilmesine imkân tanır. Böylece hastalar hem konforlu bir süreç geçirir hem de cilt sağlığını riske atmadan pürüzsüz bir görünüme kavuşur.

    Lazer Epilasyon İşleminde Poliklinik Ortamının Sağladığı Avantajlar

    Lazer epilasyon işleminde poliklinik ortamı, güvenli, hijyenik ve etkili bir tedavi süreci sunarak kullanıcıya önemli avantajlar sağlar. Öncelikle, işlemler uzman doktorlar veya medikal estetik alanında eğitimli profesyoneller tarafından gerçekleştirildiği için cilt tipine ve kıl yapısına uygun cihaz ve parametreler doğru şekilde belirlenir. Bu, hem daha hızlı hem de kalıcı sonuçların alınmasına olanak tanır. Buna ek olarak polikliniklerde kullanılan FDA onaylı, yüksek teknolojiye sahip lazer cihazları farklı cilt tiplerine özel ayarlarla çalıştığı için yanık, tahriş veya leke gibi olumsuz etkilerin riski minimuma indirilir. Ayrıca, poliklinik ortamında hijyen standartları Sağlık Bakanlığı denetiminde titizlikle uygulanır; kullanılan başlıklar sterilize edilir ve her işlemde kişiye özel koruyucu önlemler alınır. Böylece işlem sonrası oluşabilecek kızarıklık veya hassasiyet gibi durumlar da uzmanlar tarafından anında değerlendirilir ve gerekli bakım önerileri sağlanır. Sonuç olarak tüm bu faktörler, poliklinikte lazer epilasyon yaptıran kişilere hem yüksek güvenlik hem de daha tatmin edici ve uzun süreli sonuçlar elde etme avantajı sunar.

    Poliklinikte Lazer Epilasyon Yaptıran Kişilerin Avantajlı Durumu

    Poliklinikte lazer epilasyon yaptıran kişiler, hem güvenlik hem de sonuçların kalıcılığı açısından önemli avantajlara sahiptir. Bu avantajları incelemek gerekirse öncelikle işlemlerin dermatoloji veya medikal estetik alanında uzman hekimlerin gözetiminde gerçekleştirildiği için cilt yapısına uygun cihaz seçimi ve doğru enerji ayarları sağlandığını söyleyebiliriz. Bu sayede yanık, leke veya tahriş gibi olası riskler minimuma indirilmiş olur. Ayrıca poliklinik ortamında kullanılan FDA onaylı, yüksek teknolojili lazer cihazları, farklı cilt tiplerine özel parametreler sunarak daha etkili ve kalıcı sonuçlar elde edilmesini mümkün kılar. Aynı zamanda tedavi süreci boyunca düzenli kontroller yapıldığı için kişinin cilt tepkisi sürekli takip edilir ve gerektiğinde kişiselleştirilmiş müdahalelerle sonuçlar optimize edilir. Tüm bu kapsamda, poliklinikte lazer epilasyon yaptıran kişilerin kısa sürede pürüzsüz bir görünüme kavuşmasına ve uzun vadede memnuniyet düzeylerinin yüksek olmasına katkı sağlar.

    Lazer Epilasyon Uygulamasını Poliklinikte Yaptırmakla Güzellik Merkezinde Yaptırmanın Farkları

    Lazer epilasyon işlemini poliklinikte yaptırmakla güzellik merkezinde yaptırmanın birçok farkı bulunmaktadır. Bu farkları detaylı şekilde ele almak gerekirse şunlardır;

    • Poliklinikte işlemler, dermatoloji veya medikal estetik alanında uzman doktor gözetiminde yapılır. Yan etki riski minimuma indirilir.
    • Güzellik merkezlerinde ise Genellikle doktor bulunmaz; uygulamalar teknisyenler tarafından yapılır, bu da olası yan etkilerde müdahale süresini uzatabilir.
    • Polikliniklerde çoğunlukla FDA onaylı, yüksek teknolojiye sahip, cilt tipine özel ayarlanabilen profesyonel lazer cihazları kullanılır.
    • Güzellik merkezlerinde ise cihazlar genellikle daha düşük enerji seviyelerinde çalışır ve her cilt tipine uygunlukta sınırlamalar olabilir.
    •  Olası kızarıklık, yanık veya tahriş durumunda dermatolojik müdahale polikliniklerde anında yapılabilir.
    • Ancak güzellik salonlarında yan etki yaşandığında, medikal müdahale için dışarıdan destek alınması gerekir.
    • Poliklinikler Sağlık Bakanlığı denetiminde olduğu için sterilizasyon standartlarına titizlikle uyulur.
    • Öte yandan güzellik merkezleri hijyen uygulamaları değişkenlik gösterebilir ve standart denetimler sınırlı olabilir.
    •  Poliklinikler de daha yüksek enerjili, gelişmiş cihazlar sayesinde daha kısa sürede ve kalıcı sonuçlar elde edilirken, güzellik merkezlerinde daha düşük cihaz gücü nedeniyle seans sayısı artabilir ve kalıcılık daha az olabilir.
    • Son olarak polikliniklerde her işlem yasal olarak kayıt altına alınır, hasta hakları korunurken, güzellik merkezlerinde yasal sorumluluklar sınırlı olabilir; komplikasyon durumunda süreç daha karmaşık hale gelebilir.

    Siz de lazer epilasyon işleminde kusursuz sonuçlar elde etmek istiyorsanız, Ankara lazer epilasyon uygulamasında uzman olan Esmerlife Polikliniği iletişime geçebilirsiniz. Böylece profesyonel doktor denetimi altında, en güncel lazer epilasyon cihazları ile etkili ve kalıcı sonuçlara ulaşabilirsiniz. 

    Lazer Epilasyonda Poliklinik Avantajları Hakkında Sıkça Sorulan Sorular

    Lazer epilasyon işlemi ile selülit tedavisi farklı amaçlara hizmet eder; Ancak kombine uygulandığında ciltte pürüzsüz bir görünüm elde etmek mümkündür. Selülit tedavisinde kullanılan yöntemler, kişinin yaşam tarzına, beslenme alışkanlıklarına ve genetik faktörlere bağlı olarak uzun süreli etki sağlayabilir. Ancak kalıcılığı desteklemek için düzenli egzersiz, sağlıklı beslenme ve gerektiğinde destekleyici seanslar önerilir.

    Polikliniklerde lazer epilasyon süreci, öncelikle detaylı bir cilt analizi ve kıl yapısının incelenmesiyle başlar. Ardından hastanın cilt tipi, kıl kalınlığı ve yoğunluğuna göre uygun cihaz ve seans planlaması yapılır ve her seans sonrası cilt tepkisi değerlendirilir, gerekirse tedavi parametreleri güncellenir. Ayrıca süreç boyunca hastanın memnuniyeti ve güvenliği için düzenli kontrol randevuları oluşturulur.

    Polikliniklerde genellikle farklı cilt ve kıl tiplerine uygun, FDA onaylı lazer epilasyon cihazları tercih edilir. Bunlar arasında Alexandrite, Buz Lazer, Diode ve Nd:YAG lazer cihazları yaygın olarak kullanılır. Böylelikle cihaz seçimi hastanın ihtiyacına ve cilt yapısına göre kişiselleştirilebilir.

    Poliklinik ortamında lazer epilasyon uygulamaları, hijyen ve güvenlik standartlarına uygun şekilde yürütülür. Kullanılan cihazlar düzenli olarak kalibre edilir ve sterilizasyon kurallarına titizlikle uyulur. İşlemler, alanında uzman ve eğitimli personel tarafından gerçekleştirilir. Ayrıca ciltte olası yan etkilerin önlenmesi için işlem öncesinde ve sonrasında hastaya gerekli bilgilendirmeler yapılır. Böylece hem etkili hem de güvenli bir tedavi süreci sağlanır.

  • Selülit Tedavisinde Poliklinik Avantajları

    Selülit Tedavisinde Poliklinik Avantajları

    Selülit, birçok kadının estetik açıdan rahatsızlık duyduğu yaygın bir cilt problemidir. Bu problem her ne kadar evde uygulanan egzersiz yöntemleri, kremler, masajlar gibi işlemlerle geçtiği sanılsa da, aksine selülit bir tedavi yöntemidir. Selülit tedavilerinde kalıcı sonuçlar almak adına tıbbi ve profesyonel bir yaklaşım uygulanması gerekir. Bu bağlamda da en iyi çözüm poliklinikler olmaktadır. Siz de selülit tedavisinde polikliniklerin avantajını merak ediyorsanız, içeriğimize göz atabilirsiniz.

    Selülit Tedavisinde Esmerlife Polikliniği Avantajı

    Esmerlife Polikliniği, Ankara’da selülit tedavisinde gelişmiş medikal cihazlar ve profesyonel yaklaşımla güvenli, etkili ve kalıcı çözümler sunar.

    Selülit Tedavisinde Profesyonel Yaklaşım Neden Önemlidir?

    Selülit tedavisinde profesyonel yaklaşım, hem estetik hem de sağlık açısından güvenilir ve etkili sonuçlar elde etmek için büyük önem taşır. Çünkü selülit, yalnızca cilt yüzeyinde oluşan bir görünüm problemi değil; yeme alışkanlığı, kişinin sağlık problemleri, dolaşım bozukluğu, bağ dokusu zayıflığı ve yağ hücrelerinin düzensiz dağılımı gibi birçok faktörün birleşiminden kaynaklanır. Bu nedenle tedavi süreci, yalnızca dış görünümü hedefleyen yüzeysel uygulamalarla sınırlı kalmamalıdır. Profesyonel yaklaşım sayesinde selülit tipi, derecesi ve altta yatan nedenler doğru şekilde belirlenir, kişiye özel bir tedavi planı oluşturulur. Ayrıca tıbbi donanım ve uzman gözetimi, kullanılan yöntemlerin kişiye özel planlamanın uygun olmasını ve yan etki riskinin en aza indirilmesini sağlar. Böylece hem daha kısa sürede gözle görülür iyileşmede yardımcı olunur hem de sonuçların kalıcılığı artırılır.

    Selülit Tedavisinde Doktor Denetiminin Sağladığı Avantajlar

    Selülit tedavisinde doktor denetimi, sürecin güvenli, etkili ve kişiye özel şekilde ilerlemesini sağlayan en önemli unsurlardan biridir. Bunun temeli selülitin yalnızca estetik bir problem değil, aynı zamanda dolaşım bozukluğu, bağ dokusu zayıflığı ve hormonal dengesizlikler gibi çok yönlü nedenlerden kaynaklanan bir durum olmasında yatar. Bu kapsam doğrultusunda uzman bir hekim, selülitin tipini ve seviyesini doğru teşhis ederek, hastanın cilt yapısına, dolaşım durumuna ve genel sağlık geçmişine uygun bir tedavi planı oluşturarak, gereksiz veya etkisiz uygulamalardan kaçınılır. Ayrıca doktor denetiminde yapılan selülit tedavisi sayesinde, kullanılan yöntemlerin (mezoterapi, mantis, manyetik rezonans, ultrasond, kavitasyon, lpg, radyofrekans, soğuk lipoliz, emslim ve lipo lazer vb.) kişiye özel planlama ile doğru doz ve teknikle uygulanması gerekmektedir. Olası yan etkiler veya komplikasyonlar durumunda hızlı müdahale imkânı sunar. Ek olarak tedavi süresince düzenli kontroller yapılarak ilerleme takip edilir ve gerektiğinde yöntemlerde değişiklik yapılır. Böylece hem tedaviden alınan verim artar hem de uzun vadede sonuçların korunması kolaylaşır.

    Selülit Tedavisinde Poliklinik Ortamının Sağladığı Avantajlar

    Selülit tedavisinde poliklinik ortamı, gelişmiş teknoloji, profesyonel kadro ve tıbbi protokollerin birleşimiyle hem güvenli hem de kişiye özel planlama ile yüksek verimli bir süreç sunar. Çünkü polikliniklerde, selülit tedavisine özel olarak geliştirilen radyofrekans, mantis, manyetik rezonans, ultrasund, kavitasyon, soğuk lipoliz, emslim, lipo lazer, lpg ve vakum terapisi gibi modern cihazlar, cildin derin tabakalarına etki ederek yağ hücrelerini tahrip eder ve kan dolaşımını hızlandırır. Bu yöntemler, evde yapılan yüzeysel uygulamalara kıyasla çok daha kalıcı ve gözle görülür sonuçlar sağlar. Ayrıca polikliniklerde hijyen standartları üst seviyede tutulur ve tüm işlemler medikal protokollere uygun şekilde gerçekleştirilir. Sonuç olarak doktor ve sağlık personelinin gözetimi sayesinde, tedavi sırasında olası riskler minimize edilir ve hastanın ihtiyaçlarına göre süreç anlık olarak uyarlanarak, hem tedavi süresi kısalır hem de sonuçların kalıcılığı artmış olur.

    Poliklinikte Selülit Tedavisi Alan Kişilerin Avantajlı Durumu

    Poliklinikte selülit tedavisi alan kişiler, hem teknolojik imkanlardan hem de uzman gözetiminden faydalanarak çok daha kısa sürede etkili sonuçlar elde etme avantajına sahiptir. Çünkü profesyonel ortamda, selülitin tipi ve derecesine göre özelleştirilmiş tedavi protokoller uygulandığı için, gereksiz işlemlerden kaçınılır ve her seans maksimum verimle gerçekleştirilir. Buna ek olarak polikliniklerde kullanılan medikal cihazlar, cildin alt katmanlarına ulaşarak yağ hücrelerini tahrip eder, dolaşımı hızlandırır ve cilt dokusunu güçlendirir. Aynı zamanda da düzenli takip ve kontrol imkânı, tedavi sürecinin sürekli olarak optimize edilmesini sağlar. Ayrıca motivasyonu artıran hızlı ve gözle görülür sonuçlar, kişinin tedaviye olan bağlılığını güçlendirir. Böylece hem estetik görünümde belirgin bir iyileşme sağlanır hem de elde edilen sonuçların uzun vadede korunması kolaylaşır.

    Selülit Tedavisinde Poliklinik Uygulamaları ile Sağlık Kuruluşu Olmayan Merkezler Arasındaki Temel Farklar

    Selülit, özellikle kadınların yaşam kalitesini etkileyen estetik ve medikal bir cilt sorunudur. Bu nedenle selülit tedavisi konusunda doğru yöntemi ve doğru uygulama ortamını seçmek oldukça önemlidir. Peki, selülit tedavisini bir poliklinikte yaptırmak ile sağlık kuruluşu olmayan yerlerde yaptırmak arasında ne gibi farklar bulunur?

    İşte iki farklı uygulama ortamı arasında bilmeniz gereken temel farklar:

    Tedaviyi Uygulayan Kişinin Uzmanlığı

    • Polikliniklerde selülit tedavileri, tıp eğitimi almış ve bu alanda yetkinlik sahibi hekimler tarafından uygulanır.
    • Sağlık kuruluşu olmayan yerlerde ise işlemler genellikle tıbbi yetkinliği olmayan personel tarafından yürütülmektedir.

    Bu fark, tedavinin güvenliği ve etkinliği açısından belirleyici olabilir.

    Kişiye Özel Tedavi Planlaması

    • Polikliniklerde, selülitin tipi ve derecesi gelişmiş cihazlarla analiz edilerek kişiye özel tedavi protokolü oluşturulur.
    • Diğer yerlerde ise çoğunlukla tek tip ve standart uygulamalar tercih edilir.

    Her bireyin ihtiyacı farklı olduğundan, kişiselleştirilmiş yaklaşımlar daha başarılı sonuçlar doğurur.

    Kullanılan Cihazların Niteliği

    • Tıbbi polikliniklerde kullanılan cihazlar, medikal onaylı ve yüksek teknolojili cihazlardır; cilt altı dokulara kadar derin etki sağlar.
    • Sağlık kuruluşu olmayan yerlerde kullanılan cihazlar ise genellikle kozmetik sınıfa ait ve daha yüzeysel etkilidir.

    Cihazın gücü, tedavinin kalıcılığı ve etkisi üzerinde doğrudan rol oynar.

    Tıbbi Güvenlik ve Müdahale İmkânı

    • Polikliniklerde tedavi sırasında olası yan etkiler veya komplikasyonlara karşı doktor müdahalesi anında mümkündür.
    • Diğer merkezlerde tıbbi müdahale altyapısı bulunmadığından, risk durumlarında gecikmeler yaşanabilir.

    Bu da tedavi güvenliği açısından ciddi bir dezavantaj oluşturur.

    Hijyen ve Denetim Standartları

    • Poliklinikler, Sağlık Bakanlığı denetiminde hizmet verir ve yüksek hijyen standartlarına uymak zorundadır.
    • Sağlık kuruluşu olmayan yerlerde ise hijyen uygulamaları işletmeye göre farklılık gösterir ve denetim sıklığı düşüktür.

    Bu durum enfeksiyon riski açısından kritik olabilir.

    Sonuçların Kalıcılığı ve Etkisi

    • Polikliniklerde uygulanan medikal tedaviler, uzun vadeli ve kalıcı sonuçlar sağlar.
    • Diğer uygulamalarda ise genellikle geçici etki elde edilir; düzenli tekrar gerekir.

    Yasal Güvence ve Sorumluluk

    • Polikliniklerde hastaların hakları ve güvenliği yasal çerçevede korunur; olası durumlarda başvurulacak resmi merciler bellidir.
    • Sağlık kuruluşu olmayan yerlerde, yasal güvenceler sınırlı olabilir veya hiç olmayabilir.

    Sonuç: Selülit Tedavisinde Doğru Yer Seçimi Neden Önemlidir?

    Selülit tedavisi, sadece estetik değil aynı zamanda cilt sağlığı açısından da dikkatle ele alınması gereken bir konudur. Uzman doktorlar tarafından, medikal donanıma sahip bir ortamda gerçekleştirilen tedaviler; daha güvenli, etkili ve kalıcı sonuçlar sunar.

    Kısa vadeli çözümler yerine, uzun vadeli cilt sağlığınızı koruyacak yöntemleri tercih etmek en doğru yaklaşımdır.

     

    Siz de selülit tedavisinde kusursuz sonuçlar elde etmek istiyorsanız, Ankara selülit tedavisinde uzman olan Esmerlife Polikliniği iletişime geçebilirsiniz. Böylece profesyonel doktor denetimi altında, en güncel medikal yöntemlerle etkili ve kalıcı sonuçlara ulaşabilirsiniz.

    Selülit Tedavisinde Poliklinik Avantajları Hakkında Sıkça Sorulan Sorular

    Selülit tedavisi sonrası sağlıklı yaşam alışkanlıkları sürdürülürse, poliklinik tedavileri uzun süre kalıcı sonuçlar sağlar. Bu nedenle mutlaka alışkanlıklarınıza dikkat ederek, selülit sorununu ortadan tamamen kaldırabilirsiniz.

    Selülit tedavisi süreci polikliniklerde düzenli kontrol seanslarıyla takip edilir ve sonucunda da tedavi etkisi değerlendirilir, ilerleme takip edilir ve gerekirse tedavi planı güncellenir. Bu sayede de, tedavi sürecinde olası değişikliklere hızlıca müdahale edilerek en iyi sonuçların alınması sağlanır.

    Poliklinik’de selülit tedavisinde Mezoterapi, Mantis, Manyetik Rezonans, Ultrasond, Kavitasyon, Radyofrekans, LPG, Soğuk Lipoliz, Emslim, Lipo Lazer ve birçok teknolojik cihazlar gibi ileri medikal yöntemler uygulanır. Uygulanan bu yöntemler sayesinde de cilt altındaki yağ hücreleri etkili bir şekilde parçalanır, kan ve lenf dolaşımı hızlanır, bağ dokusu güçlendirilir ve cilt daha sıkı, pürüzsüz bir görünüm kazanır.

    Poliklinik ortamından selülit tedavisinin güvenliği Uzman doktor denetimi, hijyen standartları ve tıbbi protokollerle sağlanır. Bunun sonucunda da olası riskler en aza indirilerek, kusursuz bir selülit tedavisi süreci yaşanır.

    Selülit tedavisi sonrasında düzenli doktor kontrolleri ile sonuçlar izlenir ve gerektiğinde destekleyici öneriler verilir. Bu öneriler sonucunda da hastanın tedavi sonrası dönemde cilt sağlığını koruması ve selülitin yeniden oluşma riskini azaltması mümkün olur.

  • Selülit Tedavisi Sonrası Ödem: Nasıl Önlenir, Ne Zaman Geçer?

    Selülit Tedavisi Sonrası Ödem: Nasıl Önlenir, Ne Zaman Geçer?

    Selülit tedavileri, cilt görünümünü iyileştirmek ve portakal kabuğu etkisini azaltmak amacıyla tercih edilen estetik işlemler arasında yer alır. Ancak bu tür uygulamalardan sonra bazı kişilerde geçici ödem (şişlik, sıvı birikimi) oluşabilir. Bu durum genellikle endişe verici olmasa da, tedavi sürecini takip edenler için rahatsızlık verici olabilir. Eğer siz de bu durumdan muzdaripseniz hemen “Selülit Tedavisi Sonrası Ödem: Nasıl Önlenir, Ne Zaman Geçer?” adlı içeriğimize göz atabilirsiniz. Böylelikle selülit tedavisi sonrası ödem neden olur, nasıl önlenir ve ne kadar sürede geçer? gibi konularda bilgi sahibi olabilirsiniz. Şimdiden hepinize iyi okumalar ve keyifli günler dileriz.

    Esmerlife Polikliniği ile Selülit ve Ödeme Karşı Etkili Çözüm

    Ankara’da selülit ve ödem tedavisinde uzman Esmerlife Polikliniği, gelişmiş teknolojilerle cildinizin sıkı ve pürüzsüz görünmesini sağlar. Lenf drenaj, LPG ve Velashape uygulamalarıyla etkili ve kalıcı çözümler sunuyoruz.

    Selülit Tedavisinden Sonra Neden Ödem Oluşur?

    Selülit tedavisinden sonra ödem oluşmasının başlıca nedeni, uygulanan işlemlerin cilt altındaki dolaşımı geçici olarak etkilemesidir. Özellikle radyofrekans, lenfatik drenaj, mezoterapi veya vakumlu masaj gibi yöntemler, bölgedeki lenf akışını hızlandırmak veya yağ hücrelerini parçalamak amacıyla derin dokulara etki eder. Bu etki dahilinde cilt altındaki damarlar ve lenf kanalları kısa süreli bir stres yaşar ve bu da dokularda sıvı birikmesine, yani ödeme neden olabilir. Ayrıca tedavi sonrası oluşan mikroskobik hasarlar, vücudun doğal iyileşme sürecini tetikler ve bu süreçte bölgeye daha fazla sıvı çekilerek geçici şişlik yaratabilir. Bu durum sonucunda şişlikler birkaç gün içinde kendiliğinden geçer ve tedaviye verilen normal bir yanıt olarak değerlendirilir. Ancak ödemin uzun sürmesi ya da ağrılı hale gelmesi durumunda uzman bir doktora başvurulması gerekir.

    Selülit Tedavisinden Sonra Ödem Ne Kadar Sürede Geçer?

    Selülit tedavisinden sonra oluşan ödem genellikle geçici bir durumdur ve çoğu vakada 2 ila 5 gün içerisinde kendiliğinden azalmaya başlar.Ancak burada unutulmaması gereken en önemli şey uygulanan tedavi yöntemine, kişinin cilt yapısına, dolaşım sistemine ve genel sağlık durumuna bağlı olarak bu süre değişiklik gösterebileceğidir.Örneğin, lenfatik drenaj sistemi zayıf olan kişilerde ödem daha uzun sürebilirken, düzenli su tüketen, aktif yaşam tarzına sahip bireylerde bu süre daha kısa olabilir. Ayrıca bazı tedaviler sonrasında hafif bir ödem oluşması, vücudun doğal iyileşme sürecinin bir parçası olarak değerlendirilir. Bu durumda doktorun önerdiği şekilde bol su içmek, hafif egzersizler yapmak ve gerekiyorsa soğuk kompres uygulamak ödemin daha hızlı çözülmesine yardımcı olabilir. Ek olarak eğer ödem 1 haftadan uzun sürerse, ağrı ya da kızarıklık gibi belirtiler eşlik ederse mutlaka bir uzmana danışılmalıdır.

    Selülit Tedavisi Sonrası Oluşan Ödemin Zararları

    Selülit tedavisi sonrası oluşan ödem genellikle geçici ve zararsızdır. Ancak bazı durumlarda rahatsızlık verici hale gelebilir ve müdahale gerektirebilir. Özellikle fazla sıvı birikimi bölgede gerginlik ve baskı hissi yaratabilir. Bu nedenle günlük hareketlerde kısıtlama veya rahatsızlık meydana gelir. Öte yandan eğer ödem uzun süre devam ederse, cilt altında dolaşımın bozulmasına ve dokuların yeterince beslenememesine neden olur. Bu da ciltte matlaşma, hassasiyet artışı ve nadiren de olsa morarma veya fibrozis (sertleşme) gibi sorunlara zemin hazırlayabilir. Ayrıca, lenf sisteminde zayıflık olan bireylerde ödemin atılamaması kronikleşerek dolaşım bozukluklarına yol açabilir. O yüzden de tedavi sonrası ödemin takibi önemlidir ve olağandışı belirtiler gözlemlendiğinde mutlaka uzmana danışılmalıdır.

    Selülit Tedavisinden Sonra Ödem Oluşmaması İçin Dikkat Edilmesi Gerekenler

    Selülit tedavisi sonrasında bazı danışanlarda ödem meydana gelebilir. Meydana gelen bu ödem durumunun oluşmaması için dikkat edilmesi gereken belli başlı noktalar vardır. Bahsi geçen bu noktalardan bahsetmek gerekirse; 

    • Günlük su tüketimini artırmak, vücudun toksinleri ve fazla sıvıyı daha hızlı atmasına yardımcı olur. Böylece ödem oluşumu ortadan kalkar.
    • Aşırı tuz, vücutta sıvı tutulmasına neden olarak ödemi artırabilir. Bu sebeple tuz tüketimine ara vermek gerekir.
    • Yürüyüş gibi hafif fiziksel aktiviteler dolaşımı destekler ve ödemin önlenmesine katkı sağlar. Bu yüzden selülit tedavisi sonrası bol bol yürüyüş yapmaya özen gösterilmeli.
    • Vücudun kendini onarması için yeterince dinlenmek önemlidir. Bu sebepten dolayı selülit tedavisi sonrasında bolca dinlenin.
    • Tedavi gören bölgeyi sıkan giysiler dolaşımı bozarak ödem riskini artırabiliceğinden, kesinlikle dar kıyafetler giymeyin.
    • Selülit tedavisini uygulayan uzmanın vermiş olduğu veya önerdiği kremleri ve losyonları kullanarak, iyileşme sürecini destekleyebilirsiniz.
    • Hafif şişliklerin olduğu bölgelere kısa süreli soğuk kompres yaparak, ödem sorununun ortadan kaldırabilirsiniz.
    •  Uzmanınızın verdiği özel öneri ve kısıtlamalara dikkatle uyarak, istenmeyen durumları minimize edebilirsiniz.
    • Son olarak da lenf drenaj masajı yaptırarak, ödemlerden kısa sürede ve kolayca kurtulabilirsiniz.

    Selülit Tedavisi Sonrası Ödemi Dindirmek İçin Uygulanabilecek İşlemler

    Selülit tedavisi sonrası ödem sorunu yaşıyorsanız, ödemlerden kurtulmak için yaptıracağınız belli uygulamalar vardır. Bu uygulamalar ödemleri kısa sürede ortadan kaldırarak, kusursuz bir görünüm sağlayabilir. Bu bağlamda selülit tedavisi sonrası ödemi dindirmek için uygulayabileceğiniz uygulamalar şunlardır;

     

    • Lenf drenaj: Selülit tedavisi sonrasında oluşan ödemin giderilmesinde en etkili yöntemlerden biridir. Bu uygulama, özel hava basınçlı cihazlarla bacak, karın veya kol gibi bölgelerdeki lenf akışını hızlandırmayı amaçlar. Böylece ödemin atılmasını doğrudan destekler. Aynı zamanda dolaşımı düzenleyerek cilt altındaki tıkanıklıkları çözer, şişliği azaltır ve vücudu rahatlatır. Özellikle radyofrekans veya kavitasyon gibi daha derin etkili işlemlerden sonra kullanıldığında ödemi hızlıca azaltma potansiyeline sahiptir.
    • LPG terapisi: Mekanik vakum başlığı ile cilt altına derin doku masajı uygular ve bu sayede hem kan dolaşımını hem de lenf akışını aktive eder. Özellikle selülit tedavisinden sonra oluşan ödemin çözülmesinde etkili bir rol oynar. Çünkü lenf drenaj vakum etkisiyle cilt altındaki sıvı birikiminin dağılmasını kolaylaştırır. Aynı zamanda doku içindeki sıkışmış yağ ve sıvıların mobilize edilmesine yardımcı olarak bölgenin rahatlamasını sağlar. Böylelikle düzenli uygulandığında hem selülit görünümünü azaltır hem de ödemin tekrar oluşmasını engelleyebilir.
    • VelaShape: Radyofrekans, kızılötesi ışık ve mekanik vakum teknolojisini birleştiren çok yönlü bir selülit ve bölgesel incelme tedavisi olan Velashape dolaşımı artırırken, aynı zamanda lenf sistemini de harekete geçirdiğinden, selülit tedavisi sonrasında oluşabilecek ödemlerin çözülmesine katkıda bulunur. 
    • Kavitasyon: Ultrason dalgalarıyla yağ hücrelerini sıvılaştırmayı amaçlayan bir uygulamadır. Bu uygulama, vücutta serbest kalan yağlar ve hücre atıkları lenf sistemiyle atılmaya çalışılır. O yüzden kavitasyon işlemi doğrudan ödem çözücü bir etkisi olmamakla birlikte, vücuda bu atıkları dışarı atma zorunluluğu getirdiği için, sonrasında yapılacak lenf drenaj uygulamalarıyla birlikte ödemin çözülmesini destekler. 
    • Radyofrekans tedavisi: Cilt altı dokuları ısıtarak kolajen üretimini uyarır ve cilt sıkılaştırma amacı taşır. Bu ısı etkisi aynı zamanda bölgedeki kan akışını artırır ve lenfatik dolaşımı destekler. Ancak, radyofrekans uygulaması sonrası vücut ısısının artmasıyla birlikte doku içinde geçici sıvı birikimleri oluşabilir. Bu nedenle ödem oluşumu hem olası hem de geçicidir. radyofrekansın kendi başına ödemi azaltıcı etkisi sınırlıdır; ancak dolaşımı canlandırdığı için ardından uygulanan lenf drenaj veya LPG gibi terapilerin etkinliğini artırabilir.

     

    Siz de selülit tedavisi ve konusunda kusursuz sonuçlar elde etmek istiyorsanız, Ankara bölgesel zayıflama ve incelme konusunda uzman olan Esmerlife Polikliniği ile iletişime geçebilirsiniz.

    Selülit Tedavisi Sonrası Ödem Hakkında Sıkça Sorulan Sorular

    Evet, normaldir. Selülit tedavileri sırasında cilt altı dokulara etki edildiği için, kısa süreli ödem oluşabilir. Bu durum vücudun doğal tepkisidir ve genellikle geçicidir.

    Lenf drenaj (pressoterapi), LPG vakum terapisi ve VelaShape selülit işlemi sonrası ödemi azaltabilir. Bu uygulamalar dolaşımı ve lenf akışını destekler.

    Hayır, her kişide ödem oluşmaz. Çünkü ödem oluşumu; uygulanan yönteme, kişinin lenfatik sistemi ve genel sağlık durumuna göre değişir.

    Lenf dolaşımını destekleyen krem ve jeller, soğuk uygulama spreyleri ödemi hafifletebilir. Ancak uzman önerisi olmadan ilaç kullanmamak gerekir.

    Bölgesel şişlik, ciltte gerilme ve hafif ağrı en yaygın belirtilerdir. Ödem genellikle tedavi edilen bölgede ortaya çıkar.

    Tedavi sonrasında ilk 24-48 saat içinde değil, ödem başladıktan sonra ve uzman kontrolünde yapılmalıdır. Aksi halde erken masaj ödemi artırabilir.

  • Sezeryan Sonrası Oluşan Sarkmalardan Kurtulmanın Yolları

    Sezeryan Sonrası Oluşan Sarkmalardan Kurtulmanın Yolları

    Doğum, kadın vücudu için hem fiziksel hem de duygusal açıdan büyük bir dönüşüm sürecidir. Özellikle sezaryenle gerçekleşen doğumlar, cerrahi müdahale gerektirdiğinden iyileşme süreci daha farklı ve hassas ilerler. Bu süreçte birçok kadının en çok şikayet ettiği konulardan biri ise doğum sonrası vücutta meydana gelen sarkmalardır. Özellikle karın bölgesindeki gevşemeler, bel, basen ve göğüslerdeki elastikiyet kaybı; hem estetik hem de özgüven açısından rahatsız edici olabilir. İşte bu noktada sizlere yol göstermesi adına, “Sezeryan Sonrası Oluşan Sarkmalardan Kurtulmanın Yolları” içeriğini oluşturduk. İçeriğe göz atarak detaylı bilgilere sahip olabilirsiniz.

    Sezeryan Sonrası Sarkmalara Karşı Çözüm Esmerlife Polikliniği’nde

    Doğum sonrası karın, bel, kalça ve göğüs bölgelerinde oluşan sarkmalarla başa çıkmanın yollarını ve etkili uygulamaları bu içerikte derledik. Esmerlife Polikliniği ile vücudunuzu yeniden şekillendirin, sıkı ve pürüzsüz bir görünüme kavuşun.

    Sezeryan Sonrası Karın Sarkması Neden Olur?

    Sezeryan sonrası karın sarkması, doğumdan sonra pek çok annenin yaşadığı bir durumdur. Bu durum, gebelik süresince karın kasları ve cilt dokusunun aşırı gerilmesinin ardından doğum sonrası bu dokuların aniden inmesi nedeniyle meydana gelir. Bu bağlam sonucunda, hamilelik boyunca büyüyen rahim, karın duvarındaki kasları ve cildi esnetir; Doğum sonrasında ise bu dokuların eski haline dönmesi zaman alır ve çoğu zaman tam olarak mümkün olmaz. Ayrıca hormon düzeylerindeki değişimler, kilo alımı ve genetik yatkınlık gibi faktörler de sarkma riskini artırarak, dokuların daha fazla gevşemesine neden olabilir. Sonuç olarak, sezeryan göbeği ve sezeryan  sonrası sarkmalar hem estetik hem de fiziksel anlamda kadınları etkileyen yaygın bir durumdur.

    Karın Bölgesi

    Şüphesiz ki sezaryen doğum sonrası en çok sarkma görülen bölgelerin başında gelen karın bölgesi, hem gebelik süresince aşırı gerilime maruz kalan cilt ve kas dokusunun elastikiyetini kaybetmesi ile hem de doğum sırasında yapılan cerrahi kesinin iyileşme süreciyle birlikte gözle görülür şekilde değişime uğrar. Özellikle göbek altı bölgesinde, kesi hattının hemen üzerinde oluşan deri katı ya da halk arasında “doğum çantası” olarak adlandırılan görüntü, birçok kadının ortak şikâyetlerinden biridir. Bu durum yalnızca estetik bir problem değil, aynı zamanda kas zayıflığı ve postür bozukluğuna bağlı olarak fiziksel rahatsızlıkları da beraberinde getirebilir. Ayrıca, karın kaslarının doğum sonrası tam olarak toparlanamaması —özellikle rektus diastazı gibi durumlar söz konusuysa— sarkmanın daha kalıcı ve belirgin hale gelmesine yol açabilir. 

    Bel ve Sırt Bölgesi

    Sezaryen doğum sonrasında sarkmaların yoğun olduğu bir başka bölgede bel ve sırt bölgesidir. Bu bölgeler, hamilelik süresince artan vücut ağırlığına bağlı olarak postür değişikliklerine maruz kalır. Özellikle bel kasları ciddi şekilde zorlanır. Bu bağlamda gebelikte alınan fazla kilolar doğum sonrası hızla verildiğinde, deri elastikiyetini koruyamayarak bel çevresinde sarkmalara neden olarak  kürek kemiklerinin alt kısmında ve bel hizasında gevşeklik ve hafif sarkmalar oluşabilir.

    Kalça ve Basen Bölgesi

    Sezeryan sonrası karın sarkması sonrası en çok yaşanan başka bir sarkma türü de, kalça ve basen bölgesinde meydana gelen sarkmalardır. Meydana gelen bu sarkmalar, hamilelik süresince biriken yağ dokusu ve genişleyen cilt yüzeyinin  doğum sonrasında hacmini kaybetmesine rağmen elastikiyetini tam anlamıyla geri kazanamamasıyla ortaya çıkar. Özellikle hızlı kilo kaybı, yeterince egzersiz yapılmaması ve genetik yatkınlık gibi faktörler bu durumu daha da belirgin hale gelebilir. Bu bağlamda kalça ve basen bölgesindeki bu gevşeme, hem dış görünümde rahatsız edici bir silüet oluşturabilir hem de kıyafet seçimini zorlaştırabilir. 

    Göğüsler

    Son olarak sezeryan sonrası göğüs bölgesinde de sarkmalar meydana gelebilir. Her ne kadar doğrudan sezaryenle ilgili olmasa da, gebelik süresince artan hormon seviyeleri, göğüslerde büyümeye neden olur ve bu durum ciltte ve bağ dokularında gerilme yaratır. Doğumdan sonra süt üretiminin başlamasıyla birlikte göğüsler dolup boşaldıkça hacim değişiklikleri yaşanır ve bu da zamanla cilt elastikiyetinin kaybına yol açar. Özellikle emzirme döneminin sona ermesiyle birlikte meme dokusu küçülür ancak cilt genellikle eski haline dönemez ve bu durum sarkık bir görünüme neden olur. Bu bağlam doğrultusunda, sezeryan doğum yapan annelerin bir diğer yaşadığı sorunda göğüs sarkmalarıdır.

    Sezeryan Sonrası Sarkma Meydana Gelmemesi için Neler Yapılmalı?

    Sezaryen doğum sonrasında sarkmaların yaşanmaması için belli başlı noktalara dikkat edilmesinde fayda vardır.  Böylelikle olası sezeryan göbeği sarkması gibi durumların önüne geçilebilir. Bu bağlamda dikkat etmeniz gerekenler şunlardır;

     

    • Dengeli ve protein ağırlıklı beslenme tercih edilmelidir. Bu, kolajen üretimini artırarak cilt elastikiyetini destekler.
    • Doğumdan 6-8 hafta sonra egzersizlere başlamak, özellikle pelvik taban ve karın kaslarını çalıştırmak, toparlanmayı hızlandırır.
    • Hızlı kilo kaybından kaçınılmalı, yavaş ve sağlıklı kilo verme süreci tercih edilmelidir.
    • Karın ve kalça bölgesine düzenli masaj yapılarak  kan dolaşımı artırılmalı ve dokuların toparlanması sağlanmalı.
    • Bitkisel yağlar ve sıkılaştırıcı kremler ile cilt bakımı desteklenmelidir (örneğin badem yağı, kolajen içerikli kremler).
    • Güneş koruyucu kullanımı, sezeryan izlerinin koyulaşmasını önler ve cilt tonunun korunmasına yardımcı olur.
    • Gerekli durumlarda uzman desteği alınmalı; fizyoterapist, diyetisyen veya dermatolog rehberliğinde kişiye özel çözümler uygulanmalıdır.

    Sezeryan Sonrası Sarkmaları Gidermek için Yapılması Gereken İşlemler

    Fraksiyonel Lazer:

    Fraksiyonel CO2 lazer, sezaryen sonrası oluşan cilt gevşemeleri ve izlerin görünümünü azaltmak için sıkça kullanılan bir işlemdir. Bu işlem, cildin alt katmanlarına mikro hasarlar vererek kolajen üretimini tetikler. Böylelikle, hem sarkmalar toparlanır hem de sezaryen izinin rengi ve dokusu iyileşir. Oldukça kısa süren bu işlem, genellikle birkaç seans sonrasında kusursuz sonuçlar sunar.

    PRP:

    Sezeryan sonrası karın sarkması durumlarında kusursuz sonuçlar sunan PRP işlemi, kişinin kendi kanından elde edilen trombosit ve büyüme faktörlerinin yeniden cilde enjekte edilmesi ile yapılmaktadır. Bu bağlamda, sezaryen doğum sonrası meydana gelen sarkmalar, kısa sürede sıkılaşır. Ayrıca, mikro iğneleme veya dermapen ile kombine edildiğinde etkisi daha da artar.

    Dermaroller:

    Cilt yüzeyine küçük iğnelerle mikro kanallar açarak kolajen üretimini tetikleyen dermaroller, sarkma olan bölgelerde cildi sıkılaştırmaya ve sezaryen izinin görünümünü azaltmaya büyük oranda yardımcı olur.  Bu kapsamda dermaroller işlemi,  genellikle PRP ya da cilt yenileyici serumlarla birlikte kullanılmalıdır.

    Soğuk Lipoliz:

    Karın ve bel çevresindeki fazla yağ dokusunu hedef alarak, yağ hücrelerini -10 dereceye kadar soğutup parçalan bu işlem, sezeryan sonrası hem yağ birikimi hem de cilt sarkması olan durumlarda vücut konturunu düzeltmek için kullanılır. Bu sayede soğuk lipoliz tedavisi ile kişi hedeflediği görünüme kısa sürede kavuşur. 

    Kavitasyon:

    Sarkan sezeryan göbeği nasıl gider?” sorusuna kusursuz bir cevap olan kavitasyon Ultrasonik ses dalgalarıyla cilt altındaki yağ hücrelerini parçalayarak sıvı hale getirmektedir. Bu sayede de kişinin vücudundaki yağlar,  lenfatik sistemle vücuttan atılır. Son olarak  kavitasyon uygulaması 6–10 seanslık kürler hâlinde uygulanır.

    LPG:

    Mekanik vakum ve motorize silindir sistemiyle cilt altı bağ dokularını uyaran lpg işlemi, sezeryan sonrası karın sarkması durumlarında mükemmel sonuçlar sunar. Aynı zamanda dolaşımı artırarak cilt dokusunun elastikiyetini geri kazanmasına katkı sağlar. Böylelikle vücudun kısa sürede toparlanmasına yardımcı olur.

    VelaShape:

    Radyofrekans, kızılötesi ışık ve vakumlu masaj teknolojilerini birleştiren bu sistem, cilt altı ısıyı artırarak kolajen üretimini tetikler. Böylece doğum sonrası sarkmaları azaltmada, özellikle karın ve uyluk gibi bölgelerde oldukça etkilidir. Ayrıca velashape  hem sıkılaştırma hem de yağ hacminde azalma sağlar.

    Mantis Mr:

    Mantis MR, genellikle manyetik dalga veya multifonksiyonel estetik sistem olarak kullanılan bir teknolojidir. Bu teknoloji, sezaryen sonrası gevşemiş karın bölgesinde kolajen üretimini artırarak cilt sıkılaştırmayı hedefler. Bunun sonucunda mantis mr ile deri altındaki bağ dokular güçlenir, cilt yüzeyi daha gergin ve pürüzsüz bir görünüme kavuşur.

    Yara İzi Tedavisi:

    Sezaryen kesisi sonrası oluşan yara izlerinin görünümünü azaltmak için çeşitli yöntemler uygulanır.  Bu noktada, hamilelik yara izinden eser kalmayacaktır.

     

    Siz de sezeryan sonrası sarkmalardan şikayetçiyseniz, ve kurtulmanın yollarını arıyorsanız, hemen Ankara bölgesel zayıflamada bir numara olan Esmerlife Polikliniğini ziyaret edebilirsiniz.

    Sezeryan Sonrası Oluşan Sarkmalar Hakkında Sıkça Sorulan Sorular

    Lazer veya radyofrekans gibi cilt sıkılaştırıcı estetik işlemler genellikle doğumdan en erken 3 ila 6 ay sonra, dikişlerin tamamen iyileşmiş ve cilt dokusunun toparlanmaya başlamış olduğu dönemde uygulanabilir. Ancak bu işlemlere başlamadan önce mutlaka doktor kontrolünden geçilmesi ve kişisel iyileşme sürecinin değerlendirilmesi önerilir.

    Sarkmalar genellikle doğumdan sonraki ilk 1–3 ay içinde kendini göstermeye başlar. Karın kasları, bağ dokusu ve cilt dokusu hamilelik sırasında aşırı gerildiğinden, doğum sonrası bu bölgeler hızla eski haline dönemez ve gevşeme gözle görülür hale gelir.

    Sarkmaların tamamen geçip geçmeyeceği; cilt yapısı, yaş, genetik faktörler, egzersiz alışkanlığı ve doğru bakım uygulamalarına bağlıdır. Hafif ve orta düzeydeki sarkmalar düzenli egzersiz, cilt bakımı ve estetik uygulamalarla büyük ölçüde toparlanabilir. Ancak ileri düzey sarkmalarda cerrahi müdahale (karın germe vb.) gerekebilir.

    Evet, karın sarkması sezaryen doğumdan sonra oldukça yaygın ve doğal bir durumdur. Karın kaslarının zayıflaması, cilt elastikiyetinin azalması ve sezaryen kesisi nedeniyle iyileşme sürecinin uzaması bu durumu daha da belirgin hale getirebilir.

    Sarkmış sezaryen göbeğini gidermek için öncelikle düzenli core egzersizleri (plank, pelvik tilt, köprü hareketi vb.) yapılmalı, sağlıklı ve protein açısından zengin bir diyet uygulanmalı, cilt sıkılaştırıcı bakım ürünleri kullanılmalıdır. İleri seviyedeki sarkmalarda radyofrekans, lazer, LPG veya gerekirse karın germe ameliyatı gibi medikal ya da cerrahi çözümler devreye sokulabilir. Sabır ve düzenli uygulama başarı için şarttır.

  • Hirsutizmde (Hipertrikozis) Lazer Epilasyon Uygulaması

    Hirsutizmde (Hipertrikozis) Lazer Epilasyon Uygulaması

    Aynaya her baktığınızda istemediğiniz kıllarla karşılaşmak, sadece fiziksel değil duygusal açıdan da yıpratıcı olabilir. Özellikle kadınlarda yüz, çene, göğüs ve sırt gibi bölgelerde erkek tipi kıllanma ile kendini gösteren hirsutizm, hem estetik kaygılara hem de özgüven sorunlarına yol açabilir. Bu bağlamda mevcut tüylerden kalıcı olarak kurtulmak isteyenler için en etkili çözümlerden biri lazer epilasyondur. Gelişen teknoloji sayesinde artık hassas ciltlerde dahi güvenle uygulanabilen lazer yöntemleri, hem hirsutizm hem de hipertrikozis tedavisinde kozmetik anlamda büyük rahatlama sağlar. Peki, lazer epilasyon gerçekten kalıcı çözüm sunar mı? Hangi cilt ve kıl tiplerine uygundur? Hormonal tedavi ile birlikte uygulanabilir mi?  Bu bağlamda hirsutizm ve hipertrikozis tanısı almış bireyler için lazer epilasyonun nasıl bir rol oynadığını, uygulama sürecini, dikkat edilmesi gerekenleri ve kalıcılık oranlarını detaylı şekilde ele alacağız. Hepinize sağlıklı günler ve iyi okumalar dilerim.

    Hirsutizmde Lazer Epilasyon Desteği Esmerlife’ta

    Yüz, çene, göğüs gibi bölgelerde görülen erkek tipi kıllanma, yalnızca fiziksel değil psikolojik açıdan da zorlayıcı olabilir. Hirsutizm (hipertrikozis) nedir, neden olur, hangi tedavi yöntemleri etkilidir? Lazer epilasyon bu süreçte nasıl bir rol oynar? Hormonal tedaviyle birlikte uygulanabilir mi? Tüm bu sorulara yanıt bulabileceğiniz yazımızda, kalıcı çözümler ve uzman önerileriyle sağlıklı bir cilde giden yolu keşfedin.
    Ankara’da lazer epilasyon hizmeti için Esmerlife Polikliniği ile iletişime geçmeyi unutmayın!

    Hirsutizm Nedir? Hirsutizm Neden Olur?

    Erkek tipi kıllanma olarak da bilinen hirsutizm rahatsızlığı, , kadınlarda normalde kıllanma görülmeyen bölgelerde (yüz, çene, göğüs, karın, sırt gibi) erkek tipi koyu ve kalın kılların aşırı büyümesiyle karakterize edilen bir durumdur. Bu durum genel olarak vücutta androjen hormonlarının (erkeklik hormonları) artışı ya da bu hormonlara karşı kıl köklerinin duyarlılığının artması sonucu ortaya çıkmakla beraber, en yaygın nedeni Polikistik Over Sendromu (PCOS)’dur. Bu sendromda yumurtalıklardan aşırı androjen salınır ve bunun sonucunda da kadınlarda aşırı tüylenme meydana gelir.  Bunun dışında doğuştan gelen böbrek üstü bezi bozuklukları (konjenital adrenal hiperplazi), androjen salgılayan tümörler, Cushing sendromu, tiroid hastalıkları, bazı ilaçların (kortikosteroidler, anabolik steroidler, danazol vb.) kullanımı da hirsutizme yol açabilir. Ayrıca bazı kadınlarda hormonal bozukluk olmaksızın, genetik yatkınlık nedeniyle de hipertrikozis rahatsızlığı gelişebilir. O yüzden geç olmadan mutlaka tedavi edilmesi şarttır.

    Hirsutizm(Hipertrikozis) Belirtileri Nelerdir?

    Hipertrikozis rahatsızlığının belli başlı belirtileri mevcuttur. Bu belirtiler kişiden kişiye göre değişmekte olup her bireyde her belirti meydana gelmeyebilir. Bu bağlamda hipertrikozis belirtileri şu şekildedir;

     

    • Özellikle çene, üst dudak ve yanaklarda kalın ve koyu kıllar oluşur.
    • Meme arası, göğüs ucu çevresi ve göbek altı çizgisinde erkek tipi tüylenme gözlemlenir.
    • Normalde kıllı olmayan bölgelerde belirgin tüy artışı olur.
    • Kıl yapısı zamanla daha koyu ve sert hale gelir.
    • Artan androjen hormonları nedeniyle yağ bezleri daha fazla çalışır.
    • Erkek tipi saç dökülmesi (alın ve tepe bölgesinde incelme) görülebilir.
    • Hormonal dengesizlik varsa, adet gecikmeleri veya düzensiz adet döngüsü olabilir.
    • Nadir durumlarda, androjen fazlalığına bağlı maskülinizasyon belirtileri gelişebilir.
    • Sebum üretiminin artmasına bağlı olarak cilt tipi değişebilir.

    Hirsutizm (Aşırı Kıllanma) Hangi Vücut Bölgelerinde Görülür ?

    Erkek tipi kıllanmanın görüldüğü belli başlı noktalar mevcuttur. Bu noktalar, androjen hormonlarına duyarlı bölgeler olarak bilinir ve genellikle vücutta erkeklerde yoğun kıllanmanın olduğu alanlarla örtüşür. Bu bağlamda erkek tipi kıllanmanın görüldüğü bölgeler şunlardır;

     

    • Üst dudak
    • Çene
    • Yanaklar
    • Boyun
    • Göğüs
    • Göbek
    • Sırt
    • Bel ve bel üstü
    • Kollar ve üst kollar
    • Bacaklar ve üst bacaklar
    • Kalça ve kalça çevresi
    • İç bacaklar ve kasık bölgesi

    Aşırı Kıllanmanın Nedenleri Nelerdir?

    Hipertrikozis (hirsutizmin) nedenleri genel olarak hormonlarla ilgili olsa da, her zaman hormonlarla ilgili olmayabiliyor. Bu kapsam doğrultusunda hipertrikozis hastalığının meydana gelmesindeki etken nedenler şunlardır;


    • Polikistik Over Sendromu (PCOS): Yumurtalıklardaki hormonal dengesizlik sonucu meydana gelen polikistik over sendromu sonucu androjen üretimi büyük ölçüde artar. Bu yüzden de yüz, çene, göğüs gibi bölgelerde erkek tipi kıllanma meydana gelebilir.
    • Androjen Fazlalığı: Vücutta erkeklik hormonlarının (testosteron vb.) fazla salgılanması sonucu ortaya çıkan bu durumda, tüylerin kalınlaşmasına ve yayılmasına neden olur. Bunun sonucunda da hirsutizm meydana gelir.
    • Konjenital Adrenal Hiperplazi: Böbreküstü bezlerinin doğuştan gelen yapısal bozukluğu nedeniyle androjen üretimi artar. Bu kapsamda da, erken yaşta başlayan aşırı kıllanma durumu meydana gelebilir.
    • Cushing Sendromu: Son dönemde adını sıklıkla duyduğumuz cushing sendromu, vücudun aşırı kortizol üretmesine sebebiyet verebilir. Bunun sonucunda da aşırı tüylenme durumu ortaya çıkar.
    • Androjen Üreten Tümörler: Sıklıkla görülen bir durum olmayan androjen üreten tümörler, yumurtalık veya adrenal bez kaynaklı oluşur ve ani veya hızlı kıllanma artışı ile kendini belli eder.
    • Bazı İlaçların Kullanımı: Steroidler, danazol, minoksidil gibi ilaçlar hormonal dengeyi etkileyerek kıllanmayı artırabilir. Fakat bu durum ilaç kesildiğinde tüylenme durumu yeniden normale dönebilir.
    • Genetik Yatkınlık: Ailevi faktörlere bağlı olarak, hormon seviyeleri normal olsa da bazı bireylerde aşırı kıllanma görülebilir. Özellikle Akdeniz ve Orta Doğu kökenli kadınlarda daha çok yaygındır.
    • Tiroid Bozuklukları (Özellikle Hipotiroidi): Tiroid hormonlarının yetersizliği, metabolizmayı etkileyerek tüy yapısında ve yoğunluğunda değişikliklere neden olabilir. O yüzden de aşırı kıllanma sorunu yaşanabilir.
    • İdiyopatik Hirsutizm: Hormon düzeyleri normal olduğu halde, vücut kıllarının androjenlere aşırı duyarlı olması sonucu kıllanma gelişebilir. Ancak nedeni genellikle tam olarak saptanamaz.

     

    Erkek Tipi Kıllanma Nasıl Engellenir?

    Erkek tipi kıllanmayı (hirsutizmi) engellemek için öncelikle altta yatan hormonal dengesizliklerin tespit edilmesi ve tedavi edilmesi büyük önem taşır. Eğer kıllanmanın nedeni Polikistik Over Sendromu (PCOS), androjen fazlalığı veya başka bir endokrin bozukluk ise, bu duruma yönelik tıbbi tedaviler (doğum kontrol hapları, anti-androjen ilaçlar gibi) uygulanmalıdır. Bunun yanında lazer epilasyon gibi kalıcı çözümlerle mevcut kılları azaltabilir. O yüzden sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek, ideal kiloyu korumak, insülin direncini azaltmak ve stresten uzak durmak da hormonal dengeyi destekleyerek kıllanmanın kontrol altına alınmasına katkı sağlar. Bu bağlamda erkek tipi kıllanmanın etkili bir şekilde önlenmesi için dermatolog ve endokrinoloji uzmanlarının birlikte yürüttüğü kişiye özel bir tedavi planı en ideal yaklaşımdır.

    Hirsutizm Teşhisi Nasıl Konur?

    Hirsutizm teşhisi, klinik gözlemlerle başlayan ve altta yatan nedeni ortaya koymaya yönelik laboratuvar ve görüntüleme testleriyle desteklenen çok yönlü bir süreçtir. Bu süreçte ilk olarak hekim, hastanın tıbbi öyküsünü değerlendirir; kıllanmanın başlangıç yaşı, süresi, aile öyküsü, adet düzeni, kilo durumu ve eşlik eden diğer belirtiler (akne, ses kalınlaşması, saç dökülmesi gibi) sorgulanır. Daha sonra Ferriman-Gallwey skoru adı verilen bir sistemle vücudun belirli bölgelerindeki kıllanma yoğunluğu derecelendirilerek hirsutizmin klinik şiddeti belirlenir. Ardından, hormon seviyelerini ölçmek amacıyla kan testleri yapılır. Bu testlerde özellikle serbest testosteron, DHEA-S, LH/FSH oranı, prolaktin, tiroid hormonları ve insülin düzeyleri değerlendirilir. Bunun yanı sıra gerekli görüldüğünde, yumurtalık ve böbrek üstü bezlerini incelemek için ultrasonografi veya bilgisayarlı tomografi (BT), manyetik rezonans (MR) gibi görüntüleme yöntemlerine başvurulabilir.

     

    Bu çok aşamalı yaklaşım, hipertrikozis basit kozmetik bir sorun mu yoksa hormon dengesizliğine bağlı ciddi bir tablo mu olduğunu ortaya koyarak doğru ve etkili bir tedavi planı oluşturulmasına olanak sağlar.

    Aşırı Kıllanma Nasıl Tedavi Edilir?

    Aşırı kıllanmanın (hirsutizmin) tedavisi, altta yatan nedenin belirlenmesine ve kişiye özel bir yaklaşım geliştirilmesine dayanır. İlk adımda eğer kıllanmanın nedeni Polikistik Over Sendromu (PCOS), hormonal dengesizlik, tiroid bozukluğu veya androjen salgılayan bir tümör gibi medikal bir durumsa bu durumun tedavisi önceliklidir. O sebeple, hormon seviyelerini dengelemek için sıklıkla doğum kontrol hapları, anti-androjen ilaçlar (spironolakton, flutamid gibi) veya insülin duyarlılığını artıran ilaçlar (örneğin metformin) reçete edilir. Öte yandan tedaviyi desteklemek adına, lazer epilasyon işlemi ile süreç desteklenebilir. Ayrıca, yaşam tarzında yapılacak değişiklikler — sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz ve stres yönetimi — hormon dengesini destekleyerek tedavi sürecini olumlu etkiler. Fakat tüm bu yöntemler, dermatolog ve endokrinoloji uzmanının birlikte yürüteceği çok disiplinli bir yaklaşımla daha başarılı hale gelir.

    Aşırı Kıllanma Tedavisinde Lazer Epilasyon

    Aşırı kıllanma tedavisinde lazer epilasyon, özellikle kozmetik açıdan kalıcı ve etkili bir çözüm arayanlar için en çok tercih edilen yöntemlerden biridir. Bu sebeple oldukça tercih edilir. Yoğunlaştırılmış ışık enerjisinin kıl köklerindeki melanin pigmenti tarafından emilerek kökü tahrip etmesine dayalı olan bu prensip, kılların yeniden çıkmasını büyük ölçüde engeller veya geciktirir. Bu kapsamda Hirsutizm gibi hormon temelli kıllanma sorunlarında lazer epilasyon, tıbbi tedavilerle birlikte uygulandığında daha başarılı sonuçlar verir. Özellikle yüz, çene, göğüs, karın ve sırt gibi erkek tipi kıllanmanın görüldüğü bölgelerde güvenle kullanılabilir.

     

    Ortalama 6-8 seanslık bir program gerektiren lazer tedavisi, kılların büyüme evresine göre düzenli aralıklarla yapılır. Tedavi sonrası ciltte hafif kızarıklık veya hassasiyet olabilir ancak bu etkiler genellikle geçicidir. Sonuç olarak lazer epilasyon, hormon dengesi sağlandığında daha kalıcı sonuçlar verir ve bu yönüyle aşırı kıllanmanın yönetiminde önemli bir destekleyici yöntemdir.

    Hirsutizm Tedavisi Lazer Epilasyon Etkili Olur mu?

    Hipertrikozis tedavisinde lazer epilasyon, özellikle estetik açıdan rahatsızlık veren kıllanmanın azaltılmasında oldukça etkili bir yöntemdir. Çünkü lazer epilasyon, kıl köklerini hedef alarak büyüme döngüsünü bozan ve yeniden çıkışını engelleyen bir teknolojiye dayanır. Bu sayede; yüz, çene, göğüs, karın ve sırt gibi erkek tipi kıllanmanın yoğunlaştığı bölgelerde belirgin bir azalma sağlanabilir. Ancak hirsutizm hormonal bir bozukluk sonucu geliştiği için, lazer epilasyon tek başına kalıcı bir çözüm sunmaz. Bunun yanında doğum kontrol hapları, antiandrojen ilaçlar gibi tıbbi tedavilerle birlikte uygulanarak destekleyici bir yöntem olarak değerlendirilebilir. Böylece düzenli ve uzman kontrolünde yapılan lazer seansları, kılların azalmasını sağlarken kişinin özgüvenini artırır ve yaşam kalitesini iyileştirir. 

    Erkek Tipi Kıllanma Lazer Epilasyonla Kalıcı Olarak Biter mi?

    Erkek tipi kıllanma lazer epilasyonla tamamen ve kalıcı olarak bitmeyebilir, ancak kılların büyük oranda azalması ve belirgin şekilde seyrelmesi mümkündür. Ancak hirsutizm gibi hormonal temelli kıllanmalarda, vücut yeni kıl üretimine devam edebileceği için lazer epilasyon tek başına yeterli olmayabilir. Bu durumda hormon düzeylerini dengeleyen tedavilerle birlikte uygulandığında, sonuçlar çok daha uzun süreli ve etkili olur. Lazer uygulaması genellikle 6-8 seans aralıklarla yapılır ve seanslar tamamlandıktan sonra yılda 1-2 kez koruyucu seans gerekebilir. 

     

    Sonuç olarak  lazer epilasyon, erkek tipi kıllanmayı tamamen ortadan kaldırmasa da, gözle görülür şekilde azaltarak estetik ve psikolojik rahatlama sağlar; özellikle medikal tedavi ile desteklendiğinde uzun vadeli memnuniyet yaratır.

    Hirsutizm İlaçları Kullanırken Lazer Epilasyon Yaptırılabilir mi?

    Hirsutizm ilaçları kullanılırken lazer epilasyon yaptırmak genellikle mümkündür ve hatta bu iki yöntem birlikte uygulandığında daha etkili sonuçlar alınabilir. Bunun temel sebebi, ilaçların yeni kıl oluşumunu hormon düzeylerini dengeleyerek baskılaması, lazer epilasyonun ise mevcut kılları hedef alarak köklerini kalıcı olarak zayıflatmasıdır. Yani ilaç tedavisi, vücutta yeni ve istenmeyen kılların çıkışını engellerken; lazer epilasyon mevcut kılları seyreltir ve yok eder. Bu sinerjik etki sayesinde, hem kıllanma şikâyeti daha hızlı kontrol altına alınır hem de uzun vadede yeniden kıllanma riski azalır. Ancak her ilaç cilt üzerinde farklı etkiler yaratabileceğinden, lazer uygulaması öncesinde kullanılan tüm ilaçlar mutlaka doktora bildirilmelidir. Özellikle cildi güneşe veya ısıya duyarlı hale getiren ilaçlar (fotosensitif ajanlar) söz konusuysa, lazer tedavisi ertelenebilir ya da farklı cihaz tercih edilebilir. Bu yüzden kombine tedavi süreci mutlaka dermatolog ve endokrinoloji uzmanı gözetiminde planlanmalıdır.

     

    Sizde hirsutizm durumundan rahatsızsanız, Ankara buz lazer epilasyon konusunda uzman olan Esmerlife Polikliniği ile iletişime geçebilirsiniz.

    Hirsutizmde (Hipertrikozis) Lazer Epilasyon Uygulaması Hakkında Sıkça Sorulan Sorular

    Lazer epilasyon, erkek tipi kıllanmayı büyük ölçüde azaltabilir ve seyreltir. Ancak hormonal nedenler devam ediyorsa kıllanma zamanla tekrar edebilir. Bu nedenle en etkili sonuç, hormonal tedavi ile birlikte uygulandığında elde edilir.

    Evet, hirsutizm tanısı konmuş bireyler lazer epilasyon yaptırabilir. Ancak lazer epilasyon, mevcut kılların görünümünü azaltmak için etkili bir yöntemdir ve genellikle medikal tedavi ile birlikte uygulanır.

    Yanak bölgesindeki kıllar lazer epilasyona iyi yanıt verir, özellikle kıllar koyu ve kalınsa. Düzenli seanslarla bu bölgede kalıcı azalma sağlanabilir. Ancak hormonal nedenler kontrol altına alınmamışsa yeniden çıkma riski olabilir.

    Evet, hormonal tedavi tamamlandıktan sonra lazer epilasyon yaptırmak oldukça uygundur. Hormon tedavisi kıllanmanın durmasını sağlarken, lazer mevcut kılların kalıcı olarak yok edilmesini destekler.

    Genellikle evet. Hirsutizm tedavisi sırasında lazer epilasyon yaptırmak hem güvenlidir hem de etkili sonuç verir. Ancak kullanılan ilaçların ciltte hassasiyet oluşturup oluşturmadığı doktor tarafından değerlendirilmelidir.

  • Batık Nedir? Batık İçin En Etkili Yöntemler Nelerdir?

    Batık Nedir? Batık İçin En Etkili Yöntemler Nelerdir?

    Günümüzde pek çoğumuzun muzdarip olduğu bir konu olan batıklar, fiziksel açıdan oldukça rahatsız eden bir durumdur. Bu durum yanlış tıraş teknikleri, sıkı giysiler, ölü deri hücrelerinin birikimi ve cilt tipine uygun olmayan epilasyon yöntemlerinden kaynaklı meydana gelebilmektedir. İşte bu noktada sizler için “Batık Nedir? Batık İçin En Etkili Yöntemler Nelerdir?” içeriğini hazırladık. İçeriğimize göz atarak batık oluşumunu önleyecek çözümleri ve batık sorununa neden olan durumlar hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz. Hepinize sağlıklı günler ve iyi okumalar dileriz.

    Batık Kıllara EsmerLife ile Veda Edin

    Yanlış tıraş teknikleri, uygun olmayan epilasyon yöntemleri ve ciltte sürtünmeye neden olan giysiler batık kıl oluşumunun başlıca nedenleridir. “Batık Nedir? Batık İçin En Etkili Yöntemler Nelerdir?” başlıklı içeriğimizde, batıkların oluşum nedenlerinden etkili çözüm yollarına kadar tüm detaylara yer verdik. Kalıcı çözümler ve sağlıklı bir cilt görünümü için yazımızı inceleyebilir, uzman desteği için Esmerlife Polikliniği’ne başvurabilirsiniz.

    Batık Nedir?

    Pek çoğumuz batık kıl nedir? sorusunu merak etmekteyiz. Bu soruya net bir cevap vermek gerekirse kıl köklerinin dışarı doğru değil de cilt altına doğru uzaması sonucu oluşan bir cilt sorunu olduğunu söyleyebiliriz. Bahsi geçen ve sıklıkla yaşanan cilt sorunu tıraş ve ağda gibi uygulamalar sonrası ortaya çıkar ve en çok bacak, bikini bölgesi, koltuk altı ve sakal gibi sık tıraş edilen alanlarda görülür. Ayrıca batık kıllar, genellikle kalın ve kıvırcık tüy yapısına sahip bireylerde daha sık görülmektedir. Çünkü bu tür kıl yapıları cilt yüzeyine düz bir şekilde çıkmak yerine, kıvrılarak yeniden cilt içine doğru büyüme eğilimine sahiptirler. Bu bağlamda batıklar hem estetik açıdan rahatsız edici olabilir hem de uygun şekilde tedavi edilmediğinde ciltte leke ve iz bırakabilir. O yüzden batık tüyleri  önlemek ve tedavi etmek adına düzenli cilt bakımı, doğru epilasyon yöntemleri ve gerekirse dermatolojik destek önemlidir.

    Batık Kıl Neden Olur?

    Batık tedavisinde bir diğer merak edilen ve akla takılan soru da batık kıl neden olur? sorusudur. Bu soruya uzman bakış açısıyla cevap vermek gerekirse batık tüyler, genellikle yanlış tıraş teknikleri, ağda uygulamaları, cilt tipine uygun olmayan epilasyon yöntemleri ve yetersiz cilt bakımı sonucunda ortaya çıkar. Çünkü  bu durumun en yaygın nedenlerinden biri, tıraş sırasında kılların çok dipten kesilmesi veya keskin bir açıyla kesilmesidir. Bu da kılın cilt altından dışarı çıkmak yerine yeniden içe doğru uzamasına yol açar. Ayrıca ciltte biriken ölü deri hücreleri ve tıkanmış gözenekler, kılların yüzeye çıkmasını engeller ve batığa zemin hazırlar. Özellikle sıkı kıyafetler giyinmek, sürtünmeye bağlı olarak kılın yönünü değiştirebilir ve batık riskini artırabilir. Son olarak ciltte hijyenin yetersiz olması, nem eksikliği veya uygun peeling yapılmaması da batık oluşumunu kolaylaştıran diğer faktörlerdendir.

    Vücutta Batık Oluşan Bölgeler

    Vücutta batık tüy oluşan belli başlı birçok nokta vardır. Bu noktalar, genellikle tüylerin düzenli olarak alındığı, sürtünmenin yoğun olduğu ve cildin hassas yapıya sahip olduğu bölgelerdir. Bu bölgeleri detaylı şekilde ele almak gerekirse;

    1. Bacaklar

    Bacaklar, özellikle kadınlarda jilet, ağda ve epilatör gibi yöntemlerin en sık uygulandığı bölgelerin başında gelir. Bu nedenle batık kılların oluşumunun kaçınılmaz olduğu yerlerdendir. Bu bağlamda tüylerin çıkış yönüne ters tıraş yapılması, cildi tahriş eder ve kılların cilt altına kıvrılmasına neden olabilir. Ayrıca ölü deri birikimi ve yeterli nemlendirme yapılmaması da batık oluşumunu kolaylaştırır. O sebeple diz çevresi ve diz altı gibi kıvrımlı alanlar, jiletin hatalı kullanımına daha yatkın olduğundan batığın en sık görüldüğü noktalar arasındadır.

    2. Bikini Bölgesi (Genital Bölge)

    Bikini bölgesi, hem kılların kalın ve sert olması hem de sıkı iç çamaşırı gibi sürtünmeye neden olan giysilerin kullanılması nedeniyle batık riskinin en yüksek olduğu alanlardan biridir. Özellikle ağda ya da jilet sonrası kılların kökten kopması veya dipten kesilmesi, cilt altında kıvrılarak uzamalarına yol açar. Aynı zamanda bu bölgenin hava almayan yapısı, bakterilerin çoğalmasına neden olabilir ve batıkların iltihaplanmasına zemin hazırlar. Bu nedenle, düzenli peeling ve pamuklu iç çamaşırı tercihi önemlidir.

    3. Koltuk Altı

    Koltuk altı, tüylerin sık alınması ve cildin sürekli hareket halinde olması nedeniyle batık için uygun bir ortam oluşturur. Bunun temel nedeni tıraş bıçağının tüyleri cilde çok yakın kesmesi, kılların büyürken tekrar cilt altına dönmesine neden olmasıdır. Aynı zamanda deodorant kalıntıları da gözenekleri tıkayarak batık oluşumunu tetiklediğinden, bölgenin hijyeni, doğru tıraş yönü ve düzenli cilt temizliği çok önemlidir.

    4. Yüz ve Boyun (Sakal Bölgesi)

    Erkeklerde sık tıraş edilen yüz ve boyun bölgesi, özellikle kıvırcık sakal yapısına sahip bireylerde batık riskini artırmaktadır. Bu noktada sakal tıraşı sonrası cilt yüzeyine çıkamayan kıllar, cilt altına doğru kıvrılır ve burada iltihaplı, kırmızı, sivilce benzeri yapılar oluşturabilir. O nedenle kesinlikle tıraş öncesi cilt yumuşatılmalı ve  keskin jilet kullanılıp, tıraş sonrasında yüz ve boyun bölgesine nemlendirici uygulanmalı.

    5. Kalça ve Uyluk Bölgesi

    Kalça ve uyluk bölgesi, genellikle oturma sırasında baskı gören ve dar pantolonlarla sıkça sürtünen alanlardır. Bu sürtünme, kılların yön değiştirmesine ve cilt altında uzamasına neden olur. Ayrıca, epilasyon sonrası ölü derinin atılmaması ve yeterli nem sağlanmaması durumunda batık riski artar. Özellikle iç uyluk bölgesi, sürtünmenin yoğunluğu nedeniyle batığa en yatkın alanlardan biridir. Bu bölgede düzenli peeling ve nemlendirme ile birlikte, sürtünmeyi azaltacak giysi tercihleri önemlidir.

    Kimlerde Daha Fazla Batık Kıl Oluşur?

    Kimlerde Daha Fazla Batık Kıl Oluşur? sorusunun yanıtı; cilt tipi, tüy yapısı ve kişisel bakım alışkanlıkları ile doğrudan ilişkilidir. Özellikle kalın, sert ve kıvırcık kıl yapısına sahip bireylerde batık kıl oluşumu daha sık görülür. Çünkü bu tür kıllar cilt yüzeyine düz çıkmak yerine, kıvrılarak cilt altına doğru uzama eğilimindedir. Bunun yanı sıra, hassas cilde sahip kişiler, tıraş veya ağda sonrası kolayca tahriş olduğu için batık oluşumuna daha yatkındır. Bunun da nedeni ölü deri birikiminin fazla olmasıdır. Ayrıca dar ve sentetik kıyafetler giyenler, cildin hava almasını engellediği ve sürtünmeye neden olduğu için batığa daha fazla maruz kalabilirler.  Kısacası, hem genetik faktörler hem de günlük alışkanlıklar batık kıl oluşumunda belirleyicidir. Bu nedenle batık kıl oluşumunu tek bir nedene yormak doğru olmaz.

    Batık Oluşumunun Belirtileri Nelerdir?

    Batık tüy oluşumunun belli başlı belirtileri vardır. Bu belirtiler kişiden kişiye göre değişmekte olup aynı zamanda da batığın ne kadar yoğun olduğuyla da ilgilidir. Bu bağlamda batık oluşumunun belirtileri şu şekildedir;

    • Kızarıklık
    • Şişlik ve Kabartı
    • Kaşıntı
    • Ağrı ve Hassasiyet
    • Deri Altında Kıl Görünmesi
    • İltihap ve Sıvı Birikimi
    • Koyu Leke ve İz (Hiperpigmentasyon)

     

    Batık Kıl Oluşumunu Önlemek İçin Ne Yapılmalı?

    Batık tüy oluşumunu önlemek için belli başlı noktalara dikkat etmek gerekir. Böylelikle pürüzsüz bir görünüme sahip olabilirsiniz. Aksi halde vücutta istenmeyen batık görünümü baş gösterebilir. Bu noktada batık tüy oluşumunu önlemek için yapılması gerekenler şunlardır;


    • Tüyleri Alırken Doğru Teknikleri Kullanın: Tüyleri çıkış yönünde almak, kılın cilt altına yönelmesini önler. Aksi halde ters tıraş veya ani ağda çekişleri, kılların yeniden cilt içine dönmesine neden olabilir.
    • Düzenli Peeling Uygulayın: Haftalık peeling, ölü deri hücrelerini uzaklaştırarak kılların yüzeye kolayca çıkmasını sağlar. Aksi halde tıkanan gözenekler batık oluşumuna büyük oranda zemin hazırlar.
    • Cildi İyi Nemlendirin: Yumuşak ve esnek cilt, kılların düzgün çıkmasına yardımcı olur. Fakat kuruyan cilt ise kılın dışarı çıkmasını zorlaştırır ve batık riskini artırır. Bu nedenle cildi iyi bir şekilde nemlendirmeniz şarttır.
    • Keskin ve Temiz Tıraş Bıçağı Kullanın: Körelmiş ya da kirli jiletler cildi tahriş ederek batık oluşumunu kolaylaştırır. Bu sebeple her tıraşta keskin ve hijyenik bıçak kullanmak cildi korur.
    • Lazer Epilasyon Tercih Edin: Lazer, kılları kökünden zayıflatarak yeniden çıkışlarını engeller ve batık problemini kalıcı olarak azaltabilir. Özellikle sık batık yaşayanlar için diode lazer epilasyon etkili bir çözümdür.
    • Dar ve Sentetik Giysilerden Kaçının: Vücuda yapışan kıyafetler sürtünme yaratır ve kılların yönünü değiştirerek batık oluşumunu tetikler. Bu nedenle bol ve pamuklu kıyafetler kullanarak, cildin nefes almasını sağlayabilirsiniz.
    • Cildi Tahrişten Koruyun: Tıraş sonrası alkol bazlı ürünler, ciltte yanma ve kuruluk yaparak batık riskini artıracağından, bu tür ürünlerden kesinlikle uzak kalmanız gerekir. Bunun yerine cilt bariyerini koruyucu yatıştırıcı ürünler kullanması gerekir.
    • Bölgeyi Temiz ve Hijyenik Tutun: Kir ve bakteriler batıkların iltihaplanmasına yol açabilir. Bu nedenle temiz bir cilt yüzeyi, hem batığın oluşmasını hem de enfeksiyon riskini azalttığından, cilt temizliğine önem verin.

     

    Batık Nasıl Geçer? Batık Kıl Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

    Batık kıl tedavisinde farklı farklı yöntemler uygulanabilmektedir. Bu nedenle kıl dönmesinin şiddetine göre farklı batık kıl tedavisi uygulanabilir. Bu bağlamda batık kıl tedavisi için uygulanan yöntemleri inceleyecek olursak, şunlardır;

     

    • Düzenli Peeling (Ölü Deri Temizliği): Haftalık peeling uygulamaları, ciltte biriken ölü hücreleri temizleyerek kılların dışarı çıkmasını kolaylaştırır. Özellikle salisilik asit veya doğal tanecikli ürünlerle yapılan peeling rutini batık riskini büyük oranda azaltır.
    • Cildi Yumuşatma ve Nemlendirme: Nemli ve esnek bir cilt, kılların düzgün şekilde yüzeye çıkmasına yardımcı olur. Aynı zamanda Aloe vera, gliserin veya shea yağı içeren kremler de batıkların oluşumunu ve ilerlemesini önler. O yüzden cildi nemlendiren ürünlere ağırlık vermenizi öneririz.
    • Ilık Kompres Uygulamak: Ilık havlu ile yapılan kompres, gözenekleri açar ve batık kılın yumuşamasını sağlar. Özellikle çıkmakta zorlanan kıllarda bu yöntem kullanılarak, oldukça etkili sonuçlar elde edilebilir.
    • Antibakteriyel ve İltihap Giderici Ürünler: İltihaplanmış batıklar için çay ağacı yağı, antibakteriyel kremler veya benzoil peroksit içeren ürünler kullanılır. Çünkü nu ürünler hem bakterileri yok eder hem de kızarıklığı azaltır.
    • Lazer Epilasyon: Kıl köklerini kalıcı olarak zayıflatan lazer epilasyon, lazer epilasyon ile kıl dönmesi tedavisini gerçekleştirerek, batık oluşumunun önüne geçer. Özellikle sık tekrarlayan batık sorunlarında diode lazer epilasyon kusursuz sonuçlar sunar.
    •  Dermatolog Müdahalesi: Son olarak derin, iltihaplı veya iz bırakma riski olan batıklar için uzman müdahalesi gerekir.  Bu bağlamda dermatolog tıbbi müdahaleler uygulayarak, sorunu kökten çözebilir.

    Siz de batık gibi sorunlar yaşamamak için Ankara lazer epilasyon merkezleri arasında uzman olan Esmerlife Polikliniği’ni tercih ederek, kusursuz sonuçlar elde edebilirsiniz.

    Batık Hakkında Sıkça Sorulan Sorular

    Hayır, batık ve kıl dönmesi aynı şey değildir. Batık, kılların cilt yüzeyine çıkamayıp deri altında büyümesidir. Kıl dönmesi ise genellikle kalça veya kuyruk sokumu bölgesinde görülen, kılın deri altına saplanarak iltihaplanmasıyla oluşan daha derin bir sorundur. Bu nedenle kıl dönmesi cerrahi müdahale gerektirebilirken, batıklar genellikle cilt bakımıyla giderilebilir.

    Bazı hafif batıklar zamanla kendiliğinden geçebilir. Ancak çoğu zaman ölü deri tabakasının temizlenmesi, cildin nemlendirilmesi ve hijyen sağlanması gerekir. Düzenli bakım yapılmadığında batık kalıcı hale gelebilir.

    İltihaplanmış batık, ciltte kızarıklık, ağrı, şişlik ve bazen irin oluşumuna neden olabilir. Bu durumda antibakteriyel ürünler kullanılmalı, gerekirse doktora başvurulmalıdır. İltihap ilerlerse enfeksiyon riski artar.

    Evet, lazer epilasyon kılları kökten hedef alarak yeniden çıkmalarını engeller. Bu da batık oluşumunun büyük oranda azalmasını sağlar. Ayrıca düzenli seanslarla kalıcı sonuçlar elde edilebilir.

    Batıklar sürekli tekrarlıyor, ağrılı iltihaplı hale geliyor veya büyük kabarıklıklar oluşturuyorsa bir dermatoloğa danışmak gerekir. Ayrıca evde uygulanan yöntemler sonuç vermiyorsa profesyonel destek alınmalıdır.

    Popo bölgesindeki batıklar için düzenli peeling, cilt nemlendirme, pamuklu iç çamaşırı tercih etme ve terlemeyi azaltacak önlemler almak önemlidir. İltihaplı durumlarda antibakteriyel kremler veya doktor önerisiyle tedavi uygulanabilir. Lazer epilasyon bu bölgedeki batıkları azaltmada oldukça etkilidir.

  • Lazer Epilasyon ve Cilt Hastalıkları: Hangi Durumlarda Riskli?

    Lazer Epilasyon ve Cilt Hastalıkları: Hangi Durumlarda Riskli?

    Son yıllarda istenmeyen tüylerden kalıcı olarak kurtulmak isteyenlerin ilk tercihlerinden biri olan lazer epilasyon, hem estetik hem de pratik faydaları nedeniyle oldukça yaygınlaştı. Ancak her cilt tipi için uygun olmayan bu işlem, özellikle cilt hastalığı olan bireylerde bazı riskler barındırabiliyor İşte tam bu noktada siz de cilt rahatsızlarından muzdaripseniz ancak lazer epilasyon yaptırmayı düşünüyorsanız, hemen içeriğimize göz atın. Böylelikle cilt yapınıza ve mevcut rahatsızlığınıza uygun olup olmadığını anlayabilir, işlem öncesinde almanız gereken önlemleri öğrenebilir ve olası komplikasyonların önüne geçebilirsiniz. Hepinize şimdiden sağlıklı günler ve iyi okumalar dileriz.

    Lazer Epilasyon ve Cilt Hastalıkları Sonrası Bakım: Esmerlife Polikliniği’nden Öneriler

    Lazer epilasyon, cilt hastalıklarıyla yaşayanlar için özel hassasiyet gerektirir. Egzama, sedef ya da vitiligo gibi durumlarda, işlem sonrası cilt kolayca tahriş olabilir. Esmerlife Polikliniği, sağlıklı ve konforlu bir iyileşme süreci için bu adımları atlamamanızı tavsiye ediyor.

    Lazer Epilasyonun Cilt Hastalıkları Üzerindeki Etkileri

    Son dönemde oldukça popüler olan lazer epilasyon, kıl köklerini hedef alarak cilt yüzeyine kontrollü ısı uygulayan bir yöntemdir. Bu yöntem oldukça konforlu bir işlem olup, gönül rahatlığıyla yaptırılabilir. Ancak lazer epilasyon işlemi bazı cilt hastalıklarının tetiklenmesine neden olabilir. Bu bağlamda  özellikle egzama, sedef hastalığı, vitiligo ve rozasea gibi kronik cilt rahatsızlığı olan bireylerde dikkatli olunması gerekir. Çünkü bu tür rahatsızlıklar, çevresel etkenlere ve ciltte oluşan ısı değişimlerine karşı oldukça hassas olduğundan, azerin oluşturduğu termal etki, bu hastalıkların yatışmış semptomlarını yeniden aktive edebilir veya mevcut lezyonların yayılmasına neden olabilir. Bu nedenle, kronik cilt rahatsızlığı olan kişilerin lazer epilasyon yaptırmadan önce mutlaka bir dermatologdan onay alması ve tedavinin kontrollü koşullarda uygulanması büyük önem taşımaktadır. Aksi halde ciltte kalıcı lekelenmeler, tahriş, kızarıklık, yara izleri ya da hastalığın yayılması gibi istenmeyen sonuçlarla karşılaşmak mümkündür.

    Hangi Cilt Hastalıklarında Lazer Epilasyon Tehlikelidir?

    Bazı cilt rahatsızlıkları lazer epilasyon uygulaması için risk teşkil edebilir ve bu durumda işlem ciddi yan etkilere yol açabilir. Özellikle egzama, sedef hastalığı (psoriasis), vitiligo ve rozasea (gül hastalığı) gibi kronik ve hassas cilt hastalıklarında lazer uygulaması dikkatle değerlendirilmelidir. Bu bağlamda bahsi geçen cilt rahatsızlıklarını detaylı şekilde incelemek gerekirse;

    Egzama / Atopik Dermatit

    Egzama, ciltte kuruluk, kaşıntı, kızarıklık ve zaman zaman kabuklanmayla seyreden kronik bir inflamatuar hastalıktır. Bu hastalık genellikle genetik yatkınlık, çevresel faktörler, stres ve alerjen kaynaklı ortaya çıkar ve lazer epilasyon yapılırken oldukça dikkat edilmesi gerekir.  Bu kapsam doğrultusunda egzama olan cilt bariyerine lazer epilasyon ışını verilirse  ciltte tahriş artarak, levlenmelere neden olabilir. Ayrıca aktif lezyonlar üzerinde lazer yapılması, cildin bariyerini bozarak enfeksiyon riskini artırır. Bu sebeple  egzama kontrol altındayken veya sağlıklı cilt bölgelerinde dikkatli şekilde uygulanmalıdır.

    Sedef Hastalığı (Psoriasis)

    Bir diğer cilt rahatsızlıklarından olan sedef hastalığı ciltte kalın, kabuklu, gümüş renginde döküntülerle karakterize bir otoimmün hastalıktır. Bu rahatsızlık genel olarak bağışıklık sisteminin cilt hücrelerine karşı anormal bir tepki vermesiyle ortaya çıkar ve genetik yatkınlık, stres, enfeksiyonlar gibi faktörlerle tetiklenebilir. Bu yüzden de kronik ve alevlenme dönemleri ile seyreden bir yapıya sahiptir. Bahsi geçen bu dönemlerde lazer epilasyon yapılması sedef hastalığının seyrini olumsuz yönde etkileyeceğinden, lazer epilasyon işlemi bu dönemlerde yapılmamalıdır. Aksi halde uygulama yapılan bölgelerde yeni sedef lezyonları ortaya çıkabilir veya mevcut plaklar daha da büyüyerek yayılabilir. O yüzden de olabildiğince sedef hastalığı bulunmayan yerlere uygulanması önerilir.

    Vitiligo

    Lazer epilasyon işleminin yapılmaması gereken rahatsızlıklardan olan vitiligo,  cildin renk veren pigment hücrelerinin kaybıyla ortaya çıkan beyaz lekelere neden olan bir durumdur. Bu durum genellikle  otoimmün bir mekanizmayla gelişir ve vücudun kendi pigment hücrelerine (melanositlere) saldırması sonucu ciltte keskin sınırlı, süt beyazı lekeler oluşmasıyla kendini gösterir. Bu rahatsızlığa sahip olan kişiler lazer epilasyon işlemi yaptıracaksa kesinlikle çok dikkatli olmalı ve mutlaka dermatolog kontrolünde hareket etmelidir. Çünkü lazer epilasyonun hedefi melanin pigmentidir ve vitiligolu bireylerde bu pigmentin eksikliği nedeniyle lazer, sağlıklı cilt bölgeleri ile vitiligo lekeleri arasında dengesiz tepkimelere yol açabilir. Ayrıca lazer uygulaması, “Koebner fenomeni” adı verilen bir etkiyle ciltte travma oluşturarak, işlem yapılan bölgelerde yeni beyaz lekelerin ortaya çıkmasına neden olabilir. Bu sebeple lazer epilasyon uygulanacaksa mutlaka vitiligo geçirmeyen bölgelere yapılması önerilmektedir.

    Akne Vulgaris (Özellikle Aktif Sivilceli Cilt)

    Akne vulgaris, özellikle ergenlik döneminde yaygın olan, kıl foliküllerinde tıkanıklık ve iltihaplanmayla seyreden bir cilt hastalığıdır. Bu rahatsızlık ergenlik dönemlerimizi her ne kadar sıkıntıya soksa da zaman içinde bu durum tedavi ile geçer. Ancak akne sorunun henüz iyileşmediği dönemde lazer epilasyon yapılırsa, cildin daha da tahriş olmasına, iltihaplanmanın yayılmasına ve iz kalma riskine neden olabilir. O yüzden lazer epilasyon yaptıracaksanız, akne olan bölgelerden kaçınmanızı veya akneler tamamen tedavi edildikten sonra işlem yaptırmanızı öneririz.

    Rozasea (Gül Hastalığı)

    Rozasea, genellikle yüz bölgesinde kızarıklık, damarsal belirginlik ve hassasiyetle seyreden kronik bir cilt hastalığıdır. Bu hastalık sıklıkla sıcaklık değişimleri, güneşe maruz kalma, stres, baharatlı yiyecekler, alkol tüketimi ve bazı kozmetik ürünler gibi tetikleyicilerle alevlenir. Bahsi geçen bu rahatsızlığa sahip bir bireyseniz, lazer epilasyon uygulamasına karar vermeden önce son derece dikkatli olmalı ve mutlaka dermatoloğunuzla görüşmelisiniz. Bu kapsamda sağlam ve belirtilerin olmadığı bölgelerde, düşük enerji seviyeleriyle, dermatolog kontrolünde uygulanmalıdır. Aksi takdirde, cilt sağlığı geri döndürülemez şekilde zarar görebilir.

    Cilt Enfeksiyonları (Herpes Simpleks, Mantar vs.)

    Birçoğumuzun yaşamış olduğu cilt enfeksiyonları,  lazer epilasyonun yapılmaması gereken durumların başında gelmektedir. Çünkü enfeksiyonun daha geniş alanlara yayılmasına, lezyonların derinleşmesine ve iyileşmenin gecikmesine sebebiyet verebilir. Bu bağlamda da hastanın enfeksiyon durumu daha da ilerleyerek, enfeksiyon durumu işin içinden çıkılmaz bir hal alabilir. Bu sebeple, uygulama öncesi enfeksiyon tedavi edilmeli, cilt tamamen temizlenmeli ve aktif enfeksiyon varken lazer kesinlikle ertelenmelidir. Böylelikle kişi sağlıklı bir lazer epilasyon süreci yaşayabilir.

    Benler ve Şüpheli Lezyonlar

    Ciltteki benler (nevüsler) ve özellikle düzensiz kenarlı, renk değişimi gösteren veya hızla büyüyen lezyonlar, melanom gibi cilt kanseri riskini taşıyabilir. O yüzden lazer epilasyon sırasında bu lezyonlara doğrudan ışık uygulanması potansiyel olarak zararlı olabilir ve bu benlerin tanı ve takibini zorlaştırabileceğinden, benlerin üzerinden lazer geçilmemeli, benli bölgeler mutlaka koruyucu bantlarla kapatılarak işlem yapılmalıdır. Şüpheli benlerde ise dermatolojik değerlendirme şarttır. Böylece sağlıklı bir lazer süreci yaşanabilir.

    Cilt Hastalığı Olanların Lazer Epilasyon Esnasında Dikkat Etmeleri Gerekenler

    Cilt hastalığı olanların lazer epilasyon esnasında dikkat etmeleri gereken belli başlı noktaları vardır. Bu noktalar, hem cilt sağlığını korumak hem de işlemin güvenli ve etkili bir şekilde gerçekleştirilmesini sağlamak açısından büyük önem taşır. Bahsi geçen bu noktalar şunlardır;

    • Herhangi bir lazer uygulamasından önce mutlaka bir dermatologdan cilt hastalığına özel değerlendirme alınmalıdır.
    • Egzama, sedef, akne, enfeksiyon veya açık yara gibi aktif lezyonların bulunduğu alanlara lazer uygulanmamalıdır.
    • Hastalık kontrol altında ve alevlenme döneminde olmamalıdır; aksi halde lazer epilasyon hastalığı kötüleştirebilir.
    • Hassas cilt yapısı göz önünde bulundurularak düşük dozda ve uygun dalga boyunda lazer tercih edilmelidir.
    • Ciltte parfüm, asitli krem, peeling kalıntısı bulunmamalı; cilt temiz ve kuru olmalıdır.
    • Nemlendirici, yatıştırıcı ürünler kullanılmalı; güneş koruyucu (SPF 50+) mutlaka uygulanmalıdır.
    • Ciltteki benlerin üzeri işlem sırasında kapatılmalı, şüpheli lezyonlar lazerden uzak tutulmalıdır.
    • Cilt hastalığı olan bireylerde iyileşme süresi daha uzun olabileceği için seans aralıkları gerektiğinde uzatılmalıdır.
    • Uygulama sırasında ya da sonrasında yanma, kabuklanma, yoğun kızarıklık veya leke oluşursa işlem bırakılmalı ve doktora başvurulmalıdır.

    Cilt Hastalığı Olanların Lazer Epilasyon Yaptırmadan Önce Dikkat Etmesi Gerekenler

    Cilt hastalığı olanların lazer epilasyon yaptırmadan önce de dikkat etmesi gereken şeyler vardır. Bu dikkat etmesi gereken şeylere dikkat ederek, olası durumların önüne geçilebilir. Bu bağlamda lazer epilasyon öncesi dikkat etmeniz gerekenler şunlardır;

     

    • Kişi lazer öncesi kullandığı kortizon, antibiyotik, akne ilaçları veya bağışıklık baskılayıcı ilaçları uzmana mutlaka bildirmelidir.
    • İşlemden en az 2 hafta önce ve sonra direkt güneş ışığından kaçınılmalı, bronzlaşmış cilde lazer yapılmamalıdır.
    • Lazerin tetikleyebileceği alerjik reaksiyonlara karşı önceden yama testi yapılması önerilebilir.
    • Cilt hastalığı olan bireyler işlem sonrası sonuçların kişisel farklılık göstereceğini bilmeli, sabırlı ve bilinçli olmalıdır.
    • Mevsim geçişleri, yoğun güneşli dönemler ya da hastalığın sık tetiklendiği zamanlarda işlem yapılmaması daha güvenlidir.
    • İşlem sonrası olası tahriş, yanık, kabarma gibi durumlar için merkezin nasıl bir acil müdahale süreci izlediği öğrenilmelidir.

     

    Sizde cilt hastalıkları yaşıyor ve lazer epilasyon yaptırmayı düşünüyorsanız, hemen Ankara lazer epilasyon merkezleri arasında uzman olan Esmerlife Polikliniği ile iletişime geçebilirsiniz.

    Lazer Epilasyon ve Cilt Hastalıkları Hakkında Sıkça Sorulan Sorular

    Vitiligolu bireylerde lazer epilasyon, pigment kaybını artırabilir ve yeni beyaz lekeler oluşmasına yol açabilir. Bu nedenle genellikle önerilmez; İstisnai durumlarda uzman gözetiminde uygulanabilir.

    Eğer hastalık tamamen stabilse ve dermatolog onayı alınmışsa, lazer epilasyon bazı hastalıklarda dikkatli ve sınırlı şekilde uygulanabilir.

    Rozasealı cilt ısıya ve ışığa karşı hassas olduğundan lazer epilasyon genellikle önerilmez. Uygulama, kızarıklık ve damar genişlemesini artırabilir.

    Sedef hastalığında lazer uygulanan bölgede yeni plak oluşumu riski vardır (Koebner fenomeni). Bu nedenle işlem yapılacaksa sadece lezyonsuz bölgelerde, düşük enerjiyle ve doktor onayıyla yapılmalıdır.

    Mutlaka bir dermatoloğa danışmalı, aktif lezyonların olmadığından emin olmalı, kullanılan ilaçları bildirmeli ve uygun lazer tipi belirlenmelidir.

  • Lazer Epilasyon ve Alerji: Cilt Hassasiyetine Karşı Önlemler

    Lazer Epilasyon ve Alerji: Cilt Hassasiyetine Karşı Önlemler

    Lazer epilasyon, istenmeyen tüylerden kalıcı olarak kurtulmak isteyen birçok kişinin tercih ettiği modern ve etkili bir yöntemdir. Ancak bazen bazı bireylerin aklında lazer epilasyon sonrası alerji oluşur mu sorusu gelmektedir. İşte bu tür sorulara detaylı bir bilgi olması adına sizlere “Lazer Epilasyon ve Alerji: Cilt Hassasiyetine Karşı Önlemler” adlı içeriği oluşturduk. İçeriğe göz atarak, konu hakkında detaylı bilgiye sahip olabilirsiniz. Hepinize keyifli okumalar ve iyi günler dileriz.

    Lazer Epilasyon Sonrası Alerji Olur mu?

    Lazer epilasyon yaptıran pek çok kişinin aklında “Lazer epilasyon sonrası alerji olur mu sorusu gelmektedir. Bu konuda net bir cevap vermek gerekirse, epilasyon sonrası alerji oluşma ihtimalinin oldukça düşük olduğunu söyleyebiliriz. Bu bağlamda özellikle işlem uzmanlar tarafından yapıldığında ve cilt ile kıl kökü analizleri titizlikle gerçekleştirildiğinde bu risk neredeyse yok denecek kadar azalır. Çünkü uzmanlar, her kişinin cilt tipi ve kıl yapısını önceden değerlendirerek en uygun lazer cihazını ve ayarlarını belirler. Böylece cildin gereksiz yere tahriş olmasının, alerjik reaksiyonların ya da yan etkilerin önüne geçilir. 

     

    Eğer lazer epilasyon deneyimli bir dermatolog veya uzman estetisyen tarafından yapılırsa, işlem sonrası ortaya çıkabilecek kızarıklık, hafif hassasiyet gibi geçici etkiler bile minimum düzeyde kalır ve kısa sürede kendiliğinden geçer. Bu nedenle, lazer epilasyon yaptırmadan önce profesyonel bir cilt analizi ve kıl kökü değerlendirmesi yaptırılması gerekmektedir.

    Hangi Cilt Tipleri Lazer Epilasyona Karşı Daha Hassastır?

    Lazer epilasyon yaptıran bireylerin merak ettiği bir diğer soru da hangi cilt tiplerinin bu konuda hassas olduğudur. Bu konuda net bir bilgi vermek gerekirse, lazer epilasyona karşı daha hassas olan cilt tiplerinin  genellikle atopik dermatit, egzama veya rozasea (gül hastalığı) gibi cilt sorunları yaşayan kişiler olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü bu tür cilt tipleri, çevresel faktörlere ve ısıya karşı daha reaktif bir yapıya sahip olduğundan lazer ışını direkt olarak etki ederek ciltte kızarıklığa ve kaşıntıya sebep olabilir. Ancak lazer epilasyon işlemini profesyonel bir polikliniğe yaptırırsanız bu ihtimalleri ortadan kaldırabilirsiniz. Çünkü lazer epilasyon konusunda uzman olan poliklinikler bu konuda oldukça hassas ve titiz davranmaktadırlar.

     

    Lazer Epilasyon Sonrası Oluşan Alerjik Belirtiler

    Lazer epilasyon sonrası ortaya çıkan belli başlı alerjik durumlar vardır. Bu durumlar kişiden kişiye göre değişkenlik göstermektedir. Bahsi geçen bu durumları sıralayacak olursak;

    • Kızarıklık:

    Lazer epilasyon sonrası bazen  İşlem yapılan bölgede genellikle geçici bir kızarıklık oluşur. Bu durum, cildin lazer ışığına verdiği doğal tepkidir. Ancak uzun sürerse alerjik tepki olabilir. O yüzden böylesi bir durum yaşadığınızda direkt olarak lazer epilasyon uzmanı ile iletişime geçin.

    • Kaşıntı:

     Lazer sonrası ciltte hafif kaşıntı hissi oluşabilir. Özellikle şiddetli ve uzun süren kaşıntı, alerjik reaksiyon belirtisi olabilir. O yüzden kaşıntı durumunu gözlem altına almanızı öneririz. Uzun sürerse mutlaka uzman ile iletişime geçin. Ayrıca bu konu hakkında detaylı bilgi için “lazer epilasyon sonrası kaşıntı ve kabarma neden olur?” adlı  içeriğimize göz atın

    • Hafif şişlik (ödem):

    Lazer epilasyondan sonra  bazen kıl köklerinin çevresinde geçici şişlik görülebilir. Bu durum genellikle normaldir. Ancak cilt aşırı şişerse dikkat edilmelidir. O yüzden lazer epilasyon işlemi sonrası bir süre cildinizi kontrol altına alın.

    • Kabuklanma:

     Nadiren lazer sonrasında ciltte kuruma ve ince kabuklanmalar meydana gelebilir. Bu durum hassas ciltlerde daha sık görülür. Böyle bir durum meydana gelirse uzmanınızın önerdiği kremleri uygulamayı unutmayın.

    • Isı hissi veya yanma:

     Uygulama sonrası bölgede sıcaklık artışı hissedilebilir. Eğer bu durum uzun sürerse veya yanma hissine dönüşürse, alerjik ya da tahrişe bağlı bir reaksiyon olabilir.

    • Döküntü ve minik kabarcıklar:

     Bazı hassas ciltlerde alerjik reaksiyon sonucu minik su dolu kabarcıklar ya da döküntüler gelişebilir. Ancak bu durum oldukça nadir bir durum olup geçici bir süreçtir.

    • Ciltte renk değişikliği (hiperpigmentasyon/hipopigmentasyon):

     Nadir de olsa lazer uygulaması sonrasında ciltte lekelenmeler meydana gelebilir. Bu, genellikle yanlış doz veya uygunsuz cihaz kullanımıyla ilişkilidir.

    Lazer Epilasyon Sonrası Alerji Olursa Neler Yapılmalı?

    Lazer epilasyon sonrası alerji durumu meydana gelirse birkaç etkili işlemle alerji durumunu kontrol altına alabilirsiniz. Bunlar;

    • Alerjik reaksiyon görülen bölgeye temiz bir bezle soğuk kompres yaparak, kızarıklık ve şişliği azaltabilirsiniz.
    • Parfüm, alkol ve kimyasal içermeyen hassas ciltlere uygun nemlendiriciler kullanarak cildi yatıştırabilirsiniz.
    • Lazer sonrası alerji oluştuysa ilgili bölgeyi güneş ışığından mutlaka koruyun. Bunun için gerekirse yüksek faktörlü güneş koruyucu kullanın.
    • Parfümlü losyonlar, peeling ürünleri, makyaj ve kimyasal içerikli kozmetiklerden bir süre uzak durun.
    • Dermatoloğun önerdiği antihistaminik veya kortizon içeren kremler kullanabilirsiniz..
    • Kaşıma, cildin tahriş olmasına ve alerjik reaksiyonun yayılmasına neden olabilir. Bu sebeple kaşıntıyı hafifletici kremler tercih edin.
    • Cilt bariyerinin kendini onarması için yeterli su tüketimine mutlaka önem verin.
    • Şiddetli kızarıklık, kabarcık, ateş, yoğun şişlik gibi durumlar varsa vakit kaybetmeden dermatolojik destek alın.

    Lazer Epilasyon Sonrası Alerji Olmaması için Nelere Dikkat Edilmeli?

    Lazer epilasyon sonrası alerjik reaksiyon yaşanmaması için dikkat etmeniz gereken belli başlı birkaç unsur vardır. Bu unsurlara dikkat ederek alerjik reaksiyon riskini ortadan kaldırabilirsiniz. Bahsi geçen bu unsurlar şunlardır;

    • Lazer epilasyon işlemi, cilt yapınızı tanıyan deneyimli uzmanlar tarafından yapılmasına özen gösterin.
    • İşlem öncesinde cilt tipi ve kıl yapısına uygun cihaz ve doz belirlenmesine dikkat edin.
    • En az 24-48 saat doğrudan güneş ışığından uzak durun. Gerekirse yüksek faktörlü güneş kremi kullanın.
    • İşlem öncesi nemlendirici kremlerle cilt bariyerini desteklemeyi ihmal etmeyin. Böylece kuruluk ve tahriş engellenir.
    • Lazer sonrası cilt hassas olacağından sıcak su, sauna ve buhar tahrişe neden olabilir. Bu nedenle kesinlikle bu işlemlerden uzak durun.
    • İşlem öncesi kesinlikle sürtünme ve terlemeyi önlemek için işlem sonrası dar ve sentetik kıyafetlerden uzak durun.
    • Son olarak daha önce cilt alerjisi yaşadıysanız mutlaka uygulamayı yapacak uzmana bildirin.

    Sizde lazer epilasyon süreciniz de kaşıntı ve kabarma gibi durumlarla karşılaşmak istemiyorsanız, lazer epilasyon konusunda uzman olan Esmerlife Ankara lazer epilasyon merkezini ziyaret ederek, güvenli bir epilasyon süreci yaşayabilirsiniz.

    Sıkça Sorulan Sorular

    Evet, özellikle cilt hassasiyeti olan veya daha önce cilt reaksiyonu yaşamış kişilerde, küçük bir bölgede test yapılması önerilir. Bu sayede lazer ışığına karşı olası olumsuz tepkiler önceden belirlenebilir.

    Hafif reaksiyonlarda soğuk kompres uygulamak, yatıştırıcı ve nemlendirici kremler kullanmak faydalıdır. Kaşıntı varsa antihistaminik içeren ürünler veya doktor tavsiyesiyle ilaçlar kullanılabilir. Şiddetli reaksiyonlarda mutlaka dermatoloğa başvurulmalıdır.

    Evet, hassas cilde sahip kişiler lazer epilasyon yaptırabilir. Ancak öncesinde mutlaka uzman tarafından cilt analizi yapılmalı ve küçük bir alanda test uygulanmalıdır. Uygun lazer tipi seçimi ve doğru teknikle risk azaltılır.

    Genellikle hayır. Lazer epilasyon sonrası oluşan alerjik etkiler çoğunlukla geçici olur ve kalıcı hasar bırakmaz. Fakat uygun bakım yapılmazsa veya şiddetli reaksiyon yaşanırsa sorun olabilir.

    Doğru uygulama ve bakım ile alerjiye bağlı iz kalma riski çok düşüktür. Eğer alerjik reaksiyon şiddetliyse ve tedavi edilmezse, nadiren iz kalabilir. Bu yüzden oluşan belirtiler ciddiye alınmalı ve uzman kontrolünde tedavi edilmelidir.

  • Lazer Epilasyon Sonrası Spor: Ne Zaman Başlanmalı?

    Lazer Epilasyon Sonrası Spor: Ne Zaman Başlanmalı?

    Lazer epilasyon, pürüzsüz bir cilt hedefleyen birçok kişinin tercih ettiği etkili ve konforlu bir yöntemdir. Ancak bu işlemin ardından cilt geçici olarak hassas hale gelir ve iyileşme sürecinde bazı günlük alışkanlıkları yeniden gözden geçirmek gerekir. Özellikle spor yapmak, terleme ve sürtünmeye bağlı olarak ciltte tahriş, kızarıklık, leke ya da sivilce oluşumu gibi istenmeyen sonuçlara yol açabilir. Bu yüzden “Lazer epilasyon sonrası spora ne zaman başlanmalı?” sorusu, işlem sonrası en çok merak edilen konular arasında yer alır. Bu noktada sizlere yol göstermesi açısından “Lazer Epilasyon Sonrası Spor: Ne Zaman Başlanmalı?” içeriğini oluşturduk. İçeriğe göz atarak lazer epilasyon sonrasında spor yapmaya ne zaman başlanması gerektiği, hangi spor türlerinden ne kadar süre uzak durulması gerektiği ve cilt sağlığını korumak için dikkat edilmesi gereken püf noktalar hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz. Hepinize sağlıklı günler ve iyi okumalar dileriz.

    Lazer Epilasyon Sonrası Spor Yapabilir Miyim?

    Lazer epilasyon sonrası spor yapabilir miyim? sorusu, işlem sonrasında en çok merak edilen konuların başında gelmektedir. Bu soruya net bir cevap vermek gerekirse spor gibi terlemeye ve sürtünmeye neden olan aktiviteler, ciltte tahrişe, kızarıklığa, sivilce oluşumuna veya lekelenmelere yol açtığından lazer epilasyon sonrası en az 24-48 saat spor yapmaktan kaçınılması gerekir. Böylelikle cildin kendini yenilemesine zaman tanınmış olur ve işlem sonrası oluşabilecek komplikasyonların önüne geçilir. Aynı zamanda cilt yapısının hassasiyetine göre lazer epilasyon sonrası 72 saate kadar spor yapılmaması da önerilmektedir. Bu konuda net bir bilgi için uzmanlarımızla iletişime geçmenizi öneririz.

    Lazer Epilasyondan Sonra Ne Kadar Süre Spor Yapılmamalı?

    Lazer epilasyondan sonra ne kadar süre spor yapılmamalı? sorusu, işlem sonrası cilt sağlığını korumak isteyen kişiler için oldukça önemlidir. Bu sebeple lazer epilasyon uygulamasından sonra cilt, geçici olarak hassaslaşır ve dış etkenlere karşı daha savunmasız hale geleceğinden dolayı, uzmanlar, lazer epilasyon sonrası en az 24 ila 48 saat boyunca spor yapmaktan kaçınılmasını tavsiye eder. Ancak kişinin cilt tipi çok hassassa veya işlem yapılan bölge yoğun bir uygulamaya maruz kaldıysa bu süre 72 saate kadar uzayabilir. Aynı zamanda sporun yanı sıra sauna, hamam, sıcak duş gibi cildi ısıtan ve terleten ortamlardan da uzak durulması da önerilir. Böylelikle  hem lazer epilasyonun etkinliği artar hem de ciltte oluşabilecek komplikasyon riski en aza inmiş olur. 

    Lazer Epilasyondan Sonra Ne Zaman Tekrar Spor Yapmaya Başlayabilirim?

    Lazer epilasyondan sonra ne zaman tekrar spor yapmaya başlayabilirim? sorusu, işlem sonrası dikkat edilmesi gereken konular arasında yer alır. Bu konu oldukça değişkenlik gösteren bir durumdur. Çünkü herkesin cilt hassasiyeti oldukça farklıdır. Bu yüzden dolayı lazer epilasyon sonrası spora başlama durumu herkes için değişkenlik göstermektedir. Bu noktada doğru bir bilgi ve kesin bir yanıt için kesinlikle lazer epilasyon yaptırdığınız yere gidip, uzmanlarla iletişime geçerek, doğru bilgiyi almanızı öneririz. Çünkü lazer epilasyon uzmanı cilt yapınızı daha iyi analiz edebileceğinden size spora başlamanız için kesin bir süre verecektir. O yüzden ön konsültasyon yapmayı unutmayın. Aksi halde lazer epilasyon sonrası cildiniz de istenmeyen durumlar yaşanabilir.

    Lazer Epilasyon Sonrası Hangi Spor Aktivitelerinden Kaçınmalıyım?

    Lazer epilasyon sonrası kaçınmanız gereken belli başlı spor aktiviteleri mevcuttur. Böylelikle cilt sağlığınızı iyi bir şekilde koruyabilirsiniz. Bu bağlamda lazer epilasyon sonrası uzak durmanız gereken aktiviteler şunlardır;

    • Koşu ve Kardiyo Egzersizleri
      Koşu ve kardiyo genel olarak yoğun terlemeye neden olduğu için ciltte tahriş ve leke riski oluşturabilir. Bu nedenle lazer epilasyon sonrası kesinlikle uzak durmanız gerekir
    • Ağırlık Kaldırma ve Vücut Geliştirme Egzersizleri
      Kasların aşırı çalışması, sürtünme ve terlemeyle cildin hassas bölgelerinde tahriş meydana geleceği için vücut geliştirme egzersizlerine de ara vermeniz gerekir. 
    • Spinning ve Bisiklet
      Özellikle oturma bölgesinde sürtünme ve baskı oluşacağından, bisiklet ve spinning ile de ilgilenmemenizi öneririz.
    • Pilates ve Yoga (özellikle sıcak ortamda yapılanlar)
      Cilde baskı uygulayan pilates ve yoga, büyük ölçüde terlemeye ve işlem sonrası cilt hassasiyetini tetiklediğinden pilates ve yogadan da bir süre uzak durmanızı öneririz. 
    • Zumba, Aerobik ve Dans Egzersizleri
      Zumba ve aerobik dans hareketleri sürekli hareket ve terlemeye neden olacağından, ciltte tahrişe neden olur. Bu yüzden de lazer epilasyon sonrası hemen bu aktiviteleri yapmamanızı öneririz.
    • Kickboks, Muay Thai, Boks vb. Temaslı Sporlar
      Fiziksel temas ve yoğun hareket gerektiren sporların başında gelen kickboks, muay thai ve boks ciltte ekstra stres yarattığından, kesinlikle uzak durmanız gereken aktivitelerdendir.
    • Sıcak Yoga (Hot Yoga)
      Yüksek sıcaklık ve nem nedeniyle ciltte kızarıklık, yanma ve sivilce olabileceğinden sıcak yoga yapmaya da belirli bir süre ara vermeniz gerekir.
    • Yüzme (havuz ve deniz)
      Lazer sonrası açık olan gözenekler, havuz kimyasalları veya mikroorganizmalarla temas ettiğinde enfeksiyon riski artar. Bu yüzden uzmanınız önermeyene kadar yüzmede de uzak durmanız gerekir.

    Lazer Epilasyon Öncesi Egzersiz Yapılabilir Mi?

    Lazer epilasyon öncesi egzersiz yapılabilir mi? sorusu da lazer epilasyon yaptıracak kişilerin merak ettiği bir diğer sorunlardandır. Bu soruya net bir cevap vermek gerekirse, her epilasyon öncesi hafif düzeyde egzersiz yapmakta bir sakınca olmadığını söyleyebiliriz. Ancak işlemden hemen önce yoğun antrenmanlar yapmak çok önerilen bir durum değildir. Çünkü spor sonrası artan vücut ısısı, ciltteki kan dolaşımını hızlandırır ve bu durum lazer uygulaması sırasında cildin daha hassaslaşmasına neden olur. Ayrıca terli bir cilde lazer uygulamak, hem cihazın etkinliğini azaltabilir hem de ciltte tahriş riskini artırabilir. Bu nedenle lazer epilasyon randevusundan en az birkaç saat önce egzersiz yapılmış ve cilt temizlenmiş olmalıdır. Böylelikle lazer epilasyon sürecinin sağlıklı geçmesini sağlayabilirsiniz.

    Lazer Epilasyon Yaptırdığım Gün de Bisiklet Sürebilir Miyim?

    Lazer epilasyon yaptırdığım gün bisiklet sürebilir miyim? sorusu, özellikle aktif yaşam tarzına sahip kişiler için oldukça önemlidir. Ancak lazer epilasyon uygulanan gün bisiklet sürmek önerilmez. Bunun başlıca nedeni, lazer sonrası cildin hassaslaşması ve sürtünmeye karşı duyarlı hale gelmesidir. Bu bağlamda bisiklet sürerken özellikle oturma bölgesi ve bacak içleri gibi alanlarda yoğun temas ve baskı oluştuğundan,  lazer uygulanan bölgede tahriş, kızarıklık, sivilce oluşumu ve hatta ciltte lekelenmelere yol açabilir. Ayrıca bisiklet sürerken vücut ısısı artar ve terleme meydana gelir, bu da ciltteki gözeneklerin tahriş olmasına ve enfeksiyon riskinin yükselmesine neden olur. O yüzden cilt tamamen yatışana kadar bisiklet gibi aktiviteleri 24-48 saat ertelemek, hem cilt sağlığı hem de lazerin etkinliği açısından oldukça önemlidir.

    Lazerden Sonra Fitnessa Gidebilir Miyim?

    Lazerden sonra fitnessa gidebilir miyim? sorusunun cevabı, cilt sağlığı ve lazer epilasyonun etkinliği açısından oldukça kritiktir. Lazer epilasyon sonrasında cilt geçici olarak hassaslaşır, gözenekler açılır ve uygulama yapılan bölgelerde ısı artışı oluşur. Bu durumda fitness gibi yoğun tempolu ve terlemeye neden olan egzersizler, ciltte tahrişe, kızarıklığa, sivilce oluşumuna ve hatta lekelere yol açabilir. Ayrıca spor sırasında vücut sıcaklığının yükselmesi ve kıyafetlerin sürtünmesi, lazer uygulanan alanlarda rahatsızlık hissi ve ciltte irritasyona neden olabilir. Bu nedenle uzmanlar, lazer epilasyon sonrasında en az 24 ila 48 saat boyunca fitnessa gidilmemesini önermektedir. Cildin tamamen yatışması ve olası reaksiyon riskinin azalması için bu sürelere dikkat edilmesi, hem sağlık açısından hem de işlemin başarısı bakımından büyük önem taşıdığından, fitnessa yeniden başlamak isteyen kişilerin, ilk günlerde hafif tempolu egzersizleri tercih etmesi daha güvenli bir yaklaşım olacaktır.

    Lazer Epilasyondan Sonra Koşu Bandını Kullanabilir Miyim?

    Lazer epilasyon sonrası merak edilen bir diğer soruda koşu bandını kullanıp kullanılamayacağıdır. Bu durumda lazer epilasyon sonrası koşu bandını hemen kullanmamanızı öneririz. Çünkü lazer epilasyon sonrasında cilt, uygulanan ısıl işlem nedeniyle hassaslaşır ve geçici bir süre boyunca tahrişe açık hale gelir. Öte yandan koşu bandı kullanımı ise yoğun terlemeye, vücut sıcaklığında artışa ve özellikle bacak içleri ile kasık gibi bölgelerde sürtünmeye neden olur. Bahsi geçen bu faktörler bir araya geldiğinde, ciltte kızarıklık, sivilce, yanma hissi ve leke oluşumu gibi istenmeyen reaksiyonlar gelişebilir. Ayrıca açık kalan gözenekler ter ve bakterilerle temas ettiğinde enfeksiyon riski de artar. O yüzden lazer epilasyon sonrasında koşu bandı gibi tempolu egzersizlerden en az 24-48 saat süreyle kaçınılması önerilir. 

    Lazer Sonrası Antrenman Sırasında Cildime Nasıl Bakım Yapabilirim?

    Lazer epilasyon sonrası spor yapmadan önce, cildin tamamen iyileşmiş ve hassasiyetinin azalmış olması gerekir. Antrenman sırasında cildi korumak için ilk olarak, lazer uygulanan bölgeyi örten bol, pamuklu ve nefes alan kıyafetler tercih edilmelidir. Bu, sürtünmeyi ve terin ciltle uzun süre temasını en aza indirir. Aynı zamanda da egzersiz öncesinde cilt temiz ve kuru olmalı, mümkünse alkol ve parfüm içermeyen nemlendirici bir ürünle nazikçe nemlendirilmelidir.

    Antrenman sonrası ise cilt derhal ılık suyla yıkanmalı ve yine hafif formüllü bir nemlendirici ile nemlendirilerek tahrişin önüne geçilmelidir. Ayrıca açık havada yapılan spor aktivitelerinde, lazer yapılan bölge güneşe maruz kalıyorsa yüksek koruma faktörlü bir güneş kremi uygulanması da son derece önemlidir.

    Tüm bu adımlar hem antrenman esnasında konforunuzu artırır hem de lazer epilasyonun uzun vadeli sonuçlarını korumanıza yardımcı olur.

     

    Siz de kaliteli bir lazer epilasyon süreci deneyimlemek istiyorsanız, Ankara lazer epilasyon fiyatları konusunda makul fiyatlara sahip olan Esmerlife Polikliniğini ziyaret edebilirsiniz.

    Sıkça Sorulan Sorular

    Lazer epilasyon sonrası en az 24 saat, tercihen 48 saat spor yapmaktan kaçınılmalıdır. Bu yüzden spor yapmaya başlamadan önce kesinlikle cildin toparlanması için gereklidir.

    Lazer epilasyon sonrası ağırlık kaldırılması önerilmemektedir. Çünkü ağırlık kaldırmak terlemeye, sürtünmeye ve kas hareketlerine bağlı olarak lazer uygulanan bölgede tahrişe yol açabilir. Bu durumda ciltte istenmeyen sorunlara yol açabilir.

    Çünkü lazer sonrası cilt oldukça hassaslaşır. O yüzden sporla birlikte gelen ter, sürtünme ve vücut ısısındaki artış, ciltte kızarıklık, sivilce, lekelenme veya tahrişe neden olabilir.

    Lazer epilasyon sonrası erken yapılan spor ciltte yanma hissi, tahriş, kıl köklerinde iltihaplanma ve cilt lekeleri gibi istenmeyen durumlara yol açacağından uygulamanın etkisini de büyük ölçüde azaltabilir.

  • Lazer Epilasyon Öncesi ve Sonrası Alkol Kullanılabilir mi?

    Lazer Epilasyon Öncesi ve Sonrası Alkol Kullanılabilir mi?

    Lazer Epilasyon Öncesi ve Sonrası Alkol Kullanımı Etkiler mi?

    Lazer epilasyon, istenmeyen tüylerden kurtulmak için tercih edilen etkili ve popüler bir yöntemdir. Ancak bu işlemin başarısı ve cilt sağlığı, uygulama öncesi ve sonrası dikkat edilmesi gereken bazı önemli faktörlere bağlıdır. Bunların başında da alkol kullanımı gelir. Peki  lazer epilasyon öncesi ve sonrası alkol kullanımı gerçekten ne kadar etkili? Bu konuda nelere dikkat etmek gerekir? İşte bu ve bunun gibi sorulara cevap arıyorsanız, “Lazer Epilasyon Öncesi ve Sonrası Alkol Kullanımı Etkiler mi?” adlı içeriğimize göz atabilirsiniz. Böylelikle lazer epilasyon öncesi ve sonrası alkol kullanımı hakkında aklınıza takılan tüm sorulara yanıt bulabilirsiniz. Hepinize sağlıklı günler ve iyi okumalar dileriz.

    EsmerLife ile Sağlıklı Güzellik: Lazer Epilasyon Öncesi ve Sonrasında Alkol Kullanımı

    Lazer epilasyon öncesinde ve sonrasında alkol kullanmak, cildin dengesini bozarak tahriş, kuruluk ve iyileşme sürecinde gecikmelere yol açabilir. Alkolün hem içten hem dıştan etkisi, cildi daha hassas ve tepkisel hale getirir. İşlemin daha sağlıklı ve konforlu geçmesi için alkol kullanımına dikkat etmek gerekir.

    Alkol Lazer Epilasyonu Nasıl Etkiler?

    Alkol, lazer epilasyon sürecini doğrudan ve dolaylı yollarla olumsuz yönde etkileyebilir. Özellikle alkol tüketimi vücudun su kaybetmesine yol açtığı için ciltte kuruluk ve hassasiyetini artırabilir. Artan cilt kuruluğu nedeniyle de lazer epilasyon sırasında tahriş, kızarıklık, yanma gibi yan etkilere daha açık hale gelebilir. Ayrıca alkol damarları genişlettiğinden, işlem sırasında morarma riski artabilir ve kişinin cildinde mor bir görünüm meydana gelir. Bu nedenle, hem işlem öncesinde hem de sonrasında en az 24-48 saat boyunca alkol tüketiminden kaçınılması şarttır. Bu sayede  lazer epilasyonun daha etkili ve konforlu geçmesi olanak dahilindedir.

    Alkollüyken Lazer Epilasyon Yaptırılır Mı?

    Alkollüyken lazer epilasyon yaptırmak kesinlikle önerilmez ve bu durum hem cilt sağlığı açısından risklidir hem de uygulamanın etkinliğini olumsuz etkileyebilir. Bunlardan en önemlisi de damarların  genişlemesi olayıdır. Bu durum, lazer ışınlarının cilde nüfuz ettiği sırada normalden fazla hassasiyet oluşturabilir ve işlem sırasında yanma, kızarıklık, tahriş ya da morarma gibi yan etkilerin görülme olasılığını artırır. Ayrıca, alkol vücutta su kaybına yol açarak cildin kurumasına neden olur. Bu bağlamda kuru ve nemini kaybetmiş bir cilt, lazer ışığını sağlıklı bir şekilde ememez ve ciltte istenmeyen yan etkilerin ortaya çıkmasına zemin hazırlar.

     

    Öte yandan, alkolün ağrı eşiğini düşürücü etkisi de göz önünde bulundurulmalıdır. Normalde tolere edilebilecek düzeydeki lazer atışları, alkollü bireylerde çok daha rahatsız edici olabilir. Bu hem kişinin işlem sırasında konforunu azaltır hem de uzman kişinin doğru ayarlamalar yapmasını zorlaştırabilir. Ayrıca  alkolün merkezi sinir sistemi üzerindeki etkileri nedeniyle, işlem sırasında bireyin vücudu normal tepkileri vermeyebilir. Bu durumda ani tansiyon düşmesi, baş dönmesi veya mide bulantısı gibi olumsuz sonuçlara yol açabilir.

     

    Sonuç olarak, alkollüyken lazer epilasyon yaptırmak hem cilt sağlığınız hem de işlem kalitesi açısından ciddi riskler taşır. Uzmanlar, lazer epilasyondan en az 24-48 saat önce alkol tüketilmemesini ve cildin işlem öncesi nem dengesinin korunmasını şiddetle tavsiye etmektedir.  Bu süre zarfında vücudun alkolü tamamen atması sağlanır ve böylece hem uygulama sırasında oluşabilecek komplikasyonlar önlenmiş olur hem de daha başarılı sonuçlar elde edilir.

     

    Lazer Epilasyon Sonrası Alkol İçilebilir Mi?

    Lazer epilasyon sonrası alkol içmek, cilt sağlığı ve iyileşme süreci açısından tavsiye edilmeyen bir durumdur. Bunun temel nedeni, alkolün vücutta damar genişletici etkisinin bulunması ve bu etkinin lazer uygulaması sonrasında ciltte oluşabilecek kızarıklık, hassasiyet ve ödem gibi reaksiyonları artırabilmesidir. İşlem sonrasında cilt geçici olarak savunmasız hale gelirken, alkol bu süreci olumsuz yönde etkileyerek iyileşmeyi geciktirebilir. Ayrıca alkol, vücuttaki su dengesini bozarak cildin kurumasına neden olur; bu da lazer işlemi sonrası zaten hassaslaşmış olan deride tahrişe, pul pul dökülmelere ve kaşıntıya yol açabilir. Tüm bu nedenlerden dolayı lazer epilasyon sonrası ilk 24 ila 48 saat içerisinde alkol tüketiminden kaçınılması gerekir. 

    Lazer Epilasyon Öncesi Vücuda Alkol İçerikli Ürün Sürülebilir Mi?

    Lazer epilasyon öncesinde vücuda alkol içerikli ürünlerin sürülmesi kesinlikle önerilmez. Çünkü alkol bazlı losyonlar, tonikler veya temizlik ürünleri cildi kurutur ve hassaslaştırır.  Bu durum, lazer epilasyon sırasında ciltte tahriş, yanma, kızarıklık ve hatta yüzeysel yanık riskini artırabilir. Özellikle lazer ışığı cilde yoğun enerji gönderdiği için, cilt yüzeyinde alkol kalıntısı varsa bu etkileşim ciltte beklenmeyen reaksiyonlara yol açabilir. Ayrıca, alkol içerikli ürünlerin bazıları uçucu bileşenler içerdiğinden, lazer cihazı ile teması durumunda buharlaşarak ciltte ekstra ısı oluşumuna neden olabilir. Bu da işlem sonrası iyileşme sürecini zorlaştırabilir. Bu nedenle lazer epilasyondan önce cilt temizlenirken su bazlı, yatıştırıcı ve parfümsüz ürünlerin tercih edilmesi çok daha güvenli ve sağlıklı bir yaklaşım olacaktır.

    Siz de “Lazer Epilasyondan Önce / Sonra Alkol İçilir mi?” gibi soruları merak ediyorsanız, hemen Ankara lazer epilasyon merkezleri  arasında kusursuz hizmet sunan Esmerlife Polikliniği’ni ziyaret ederek, aklınıza takılan sorulara cevap bulabilirsiniz.

    Sıkça Sorulan Sorular

    Evet, alkol kullanımı lazer epilasyon sürecine zarar verebilir. Lazer epilasyon öncesinde alkol almak, damarların genişlemesine ve cildin normalden daha hassas hale gelmesine neden olur. Bu durum işlem sırasında yanma, tahriş, kızarıklık ve morarma gibi istenmeyen yan etkilerin görülme riskini artırır. Ayrıca alkol, vücudun su dengesini bozarak ciltte kuruluğa yol açar ve iyileşme sürecini olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle işlem öncesi ve sonrası alkol tüketiminden kaçınılması önerilir.

    Alkol aldıktan sonra lazer epilasyon yaptırmak cilt için ciddi riskler oluşturabilir. Alkol, cildin daha hassas hale gelmesine ve damarların genişlemesine neden olur. Bu da lazer ışığının ciltte daha fazla tahrişe, kızarıklığa, yanma hissine ve hatta morarmalara yol açmasına sebep olabilir. Ayrıca alkol, ağrı eşiğini değiştirebileceği için kişiyi işlem sırasında daha huzursuz ve rahatsız hissettirebilir.

    Alkol, merkezi sinir sistemi üzerinde baskılayıcı bir etkiye sahip olsa da damar genişlemesine neden olduğu için cilt yüzeyine olan kan akışı artar. Bu durum, lazer ışığının daha derin ve hassas bölgelerde etki göstermesine neden olur ve ağrı hissini artırabilir. Ayrıca alkolün oluşturduğu cilt kuruluğu, tahriş ve kızarıklık riskini de yükseltir.

    Lazer epilasyon sonrası alkol almak için en az 24 saat beklenmesi önerilir. Bu süreçte cildin ilk tepkileri (kızarıklık, hassasiyet vb.) azalmaya başlar. Alkol, vücutta su kaybına neden olabileceğinden, iyileşme sürecinde cildin nem dengesi korunmalı ve bağışıklık sistemi desteklenmelidir. İyileşme sürecine zarar vermemek için, işlem sonrası en az bir gün alkol tüketiminden kaçınılması en doğrusudur.

  • Lazer Epilasyon Sonrası Güneş Kremi Kullanımı: Nelere Dikkat Etmeli?

    Lazer Epilasyon Sonrası Güneş Kremi Kullanımı: Nelere Dikkat Etmeli?

    Lazer Epilasyon Sonrası Güneş Kremi Kullanımı: Nelere Dikkat Etmeli?

    Lazer epilasyon, istenmeyen tüylerden kalıcı olarak kurtulmanın etkili yollarından biridir. Ancak bu uygulamanın başarılı sonuçlar verebilmesi ve cilt sağlığının korunması, işlem sonrasında doğru bakım ile doğrudan bağlantılıdır. Özellikle güneş ışınlarına karşı cilt çok daha hassas hale geldiğinden, güneş kremi kullanımı ihmal edilmemesi gereken önemli bir adımdır. Peki, lazer epilasyon sonrasında hangi güneş kremleri tercih edilmeli? Ne sıklıkla ve ne kadar süreyle kullanılmalı? Bu yazıda, lazer sonrası cilt bakımında güneş koruyucuların rolüne dair dikkat edilmesi gereken tüm detayları ele alıyor olacağız. Hepinize iyi okumalar dileriz.

    Lazer Sonrası Işıltını Koru: Esmerlife Polikliniği’nden Güneş Kremi Tavsiyesi

    Lazer epilasyon sonrası cildiniz hassaslaşır, bu yüzden SPF 50+ güneş kremi kullanmayı unutmayın. Güneşe çıkmadan önce sürün ve gün içinde düzenli olarak yenileyin. Bu, leke ve tahriş riskini azaltır.

    Güneş Işınlarının Lazer Epilasyonlu Cilt Üzerindeki Etkileri

    Lazer epilasyon sonrası cilt, işlem sırasında ısıya maruz kaldığı için geçici olarak hassaslaşır ve dış etkenlere, özellikle de güneş ışınlarına karşı savunmasız hale gelir. Bu dönemde UV ışınlarına maruz kalmak, ciltte kalıcı lekelenmelere (hiperpigmentasyon), kızarıklıklara, soyulmalara ve hatta yüzeysel yanıklara neden olabilir. Ayrıca güneş ışınları ciltte iyileşme sürecini yavaşlatarak tahriş riskini artırır ve lazer uygulamasının olumlu etkilerini olumsuz yönde etkileyebilir. Bu nedenle lazer epilasyon sonrası doğrudan güneş ışığına çıkmaktan kaçınmak ve yüksek koruma faktörlü (SPF 30 veya üzeri) güneş kremleriyle cildi mutlaka korumak büyük önem taşır.

    Lazer Epilasyon Sonrası Güneş Kremi Sürülür mü?

    Lazer epilasyon sonrası güneş kremi sürülmesi kesinlikle gereklidir ve cilt sağlığı açısından oldukça önemlidir. Çünkü lazer işlemi sonrasında cilt yüzeyi geçici olarak hassaslaşır, koruyucu tabakası zayıflar ve dış etkenlere, özellikle UV ışınlarına karşı daha savunmasız hale gelir. Bu durum, güneş ışığına maruz kalındığında ciltte kalıcı leke oluşumu, yanık, tahriş ve renk değişiklikleri gibi olumsuz sonuçlara yol açabilir. Bu riskleri önlemek için de, epilasyon sonrası en az 1 hafta boyunca yüksek koruma faktörlü (tercihen SPF 50) güneş kremleri düzenli olarak kullanılmalıdır. Aynı zamanda da özellikle yüz, kollar ve bacaklar gibi güneşe açık bölgelerde bu uygulama ihmal edilmemelidir. Böylelikle güneş kremi, ciltte bir koruma bariyeri oluşturarak hem cildin iyileşme sürecini destekler hem de lazerin etkisinin kalıcılığını artırır. 

    Lazer Epilasyondan Sonra Kaç Faktörlü Güneş Koruyucu Kullanmak Gerekir?

    Lazer epilasyondan sonra cilt, ısıya maruz kaldığı için geçici olarak hassaslaşır ve güneşin zararlı UV ışınlarına karşı daha savunmasız hale gelir. Bu nedenle lazer epilasyon sonrasında en az SPF 30 koruma faktörüne sahip bir güneş kremi kullanmak gerekir. Ancak uzmanlar genellikle SPF 50 ve üzeri ürünleri önermektedir. Bu bağlamda yüksek koruma faktörlü güneş kremleri, hem UVA hem de UVB ışınlarına karşı etkili bir bariyer oluşturarak cildin yanmasını, engeller hem de leke oluşumunu ve renk değişikliklerini önler. Özellikle yüz, bacak ve kol gibi güneşe doğrudan maruz kalan bölgelerde bu koruma daha da önem kazanır. Güneş kremini uygularken gözden kaçırmamanız gereken en önemli nokta, güneş kreminin her 2-3 saatte bir yeniden uygulanmasıdır. Böylelikle  terleme ya da suya temas sonrası korumanın sürekliliği açısından büyük önem taşır.

    Lazer Epilasyon Sonrası Güneş Kremi Kullanımı Ne Sıklıkta Olmalı?

    Lazer epilasyon sonrasında güneş kremi kullanımı, cilt sağlığını korumak ve olası lekelenmeleri önlemek adına düzenli ve doğru sıklıkta yapılmalıdır. Bu kapsam çerçevesinde, işlem sonrasındaki ilk hafta özellikle kritik olduğundan, güneşe çıkmadan en az 15-20 dakika önce yüksek koruma faktörlü (tercihen SPF 50) bir güneş kremi uygulanmalı ve her 2-3 saatte bir düzenli olarak yenilenmelidir. Bunun yanı sıra terleme, yıkanma veya havlu ile silme gibi durumlarda ise uygulama daha da sıklaştırılmalıdır. Ayrıca lazer uygulamasından sonra birkaç gün güneşe doğrudan maruz kalmaktan kaçınılmalı, koruyucu giysiler ve fiziksel bariyerler tercih edilmelidir. Bu dikkatli kullanım, hem lazerin etkisinin korunmasına yardımcı olur hem de ciltte kalıcı yan etki oluşma riskini en aza indirir.

    Lazer Epilasyon Sonrası Güneş Kremi Kullanımı Ne Kadar Süre Devam Etmeli?

    Lazer epilasyon sonrası güneş kremi kullanımı, yalnızca birkaç gün değil, cildin tam anlamıyla iyileşme süreci tamamlanana kadar devam etmelidir. Bu noktada genellikle bu süre en az 2 hafta olarak önerilir. Ancak özellikle açık tenli ve hassas cilt yapısına sahip kişilerde bu süre 4 haftaya kadar uzatılabilir. Çünkü cilt, lazer işleminden sonra geçici olarak dış etkenlere karşı korumasız hale gelir ve güneş ışınlarına maruz kalmak leke, tahriş ve renk düzensizliklerine neden olabilir. Bu yüzden dışarı çıkıldığında düzenli olarak SPF 50+ koruma faktörlü güneş kremleri kullanılmalı ve 2-3 saatte bir yenilenmelidir. Aynı zamanda lazer epilasyon birden fazla seansla yapıldığından, her seans sonrası bu koruma alışkanlığı sürdürülmeli ve özellikle yaz aylarında güneşten kaçınmak için mümkünse işlemler kış aylarına planlanmalıdır.

    Lazer Epilasyon Sonrası Güneş Kremi Kullanırken Nelere Dikkat Etmeli?

    Lazer epilasyon sonrası güneş kremi kullanırken belli başlı noktalara dikkat edilmesi gerekir. Böylelikle lazer epilasyon sonrası güneş kremi, ciltte bir bariyer oluşturarak cilde etki edecek dış etkenlerden uçtan uca korumuş olur. Bu bağlamda lazer epilasyon sonrası güneş kremi kullanımı esnasında dikkat edilmesi gerekenler şunlardır;

    • En az SPF 30, tercihen SPF 50+ içeren güneş kremleri kullanılmalı.
    • UVA hem de UVB ışınlarına karşı koruma sağlayan ürünler seçilmesine özen gösterin.
    • Hassas ciltler için özel formüle edilmiş, parfüm ve alkol içermeyen ürünler tercih edilmelidir.
    • Çinko oksit veya titanyum dioksit gibi fiziksel filtre içeren güneş kremleri, lazer sonrası hassas ciltler için daha uygun olacağında, bu tür ürünleri tercih etmeye özen gösterin.
    • Kremin cilt tarafından emilmesi için güneşe çıkmadan önce sürümeye gayret edin.
    • Özellikle terleme, yüzme veya silinme sonrası koruyuculuğun devamı için tekrar uygulanmayı ihmal etmeyin.
    • Uygulama yapılan tüm bölgeler, açıkta kalmasa bile korunmalıdır.
    • Gerekirse makyaj altına sürülebilecek uygun formüller tercih etmeye dikkat edin.
    • Sadece güneşli havalarda değil, bulutlu günlerde ve kış aylarında da kullanım devam etmelisiniz.
    • Koruyuculuğun etkili olması için tarih geçmiş ürünler kesinlikle kullanmayın.

    Lazer epilasyon konusunda merak ettiğini tüm herşey için Ankara lazer epilasyon merkezleri arasında fark yaratan Esmerlife Polikliniğini tercih ederek, aklınza takılan tüm sorulara yanıt alabilirsiniz.

    Sıkça Sorulan Sorular

    Lazer sonrası cilt hassaslaştığı için parfüm, alkol ve kimyasal içerik içermeyen, mineral (fiziksel) filtreli güneş kremleri tercih edilmelidir. Bu noktada  SPF 50+ koruma faktörlü, geniş spektrumlu (UVA+UVB) ürünler en uygun seçeneklerdir. Özellikle çinko oksit veya titanyum dioksit içeren ürünler, lazer sonrası hassas ciltlerde güvenle kullanılabilir.

    Cilt doğrudan UV ışınlarına maruz kaldığında, leke oluşumu (hiperpigmentasyon), yanık, tahriş ve kalıcı renk değişiklikleri gibi istenmeyen sonuçlar ortaya çıkabilir. Ayrıca cilt iyileşme süreci uzar ve lazer uygulamasının kalıcılığı olumsuz etkilenebilir.

    Evet, öncelikle lazer uygulaması yapılan bölge korunmalıdır. Ancak uygulama bölgesi güneşe açık bir alanda ise (örneğin yüz, kollar veya bacaklar), çevresindeki ciltle birlikte geniş bir alana koruyucu sürmek daha güvenli olur. Güneşten gelen yansıma ışınları bile hassas cilde zarar verebilir.

    Evet. Gün ışığı camlardan geçerek ev veya ofis ortamında bile cilde zarar verebilir. Bu nedenle pencere kenarlarında zaman geçiriyorsanız ya da uzun süre doğal ışığa maruz kalıyorsanız güneş kremi kullanımı tavsiye edilir.

    Hayır, güneş kremi kullanımı lazerin etkisini azaltmaz. Aksine, cilt sağlığını koruyarak lazer epilasyonun kalıcılığını artırır. Aynı zamanda cildi UV ışınlarından koruyarak leke, tahriş ve hasar oluşumunu önler, iyileşme sürecini destekler.

  • Lazer Epilasyondan Önce / Sonra Dövme Yapılır mı?

    Lazer Epilasyondan Önce / Sonra Dövme Yapılır mı?

    Lazer Epilasyondan Önce / Sonra Dövme Yapılır mı?

    Lazer epilasyon, istenmeyen tüylerden kurtulmanın popüler bir yoludur. Ancak dövmeli cilde sahip olanlar için bazı önemli noktalar göz önünde bulundurulmalıdır. Bu sebeple dövmesi olan tüm lazer epilasyon danışanları “Lazer epilasyondan önce veya sonra dövme yaptırılır mı?” sorusunu merak etmektedir. İşte tam da bu noktada aklınızdaki soru işaretlerine cevap bulabilmeniz için “Lazer Epilasyondan Önce / Sonra Dövme Yapılır mı?” adlı içeriği hazırladık. İçeriğe göz atarak  lazer epilasyon ile dövme arasındaki ilişkiyi ve dikkat edilmesi gerekenler hakkında detaylı bilgiye sahip olabilirsiniz. Hepinize sağlıklı günler ve iyi okumalar dileriz.

    Lazer Epilasyon ve Dövme Uyumu: Esmerlife ile Doğru Zamanlama

    Dövme üzerine lazer epilasyon önerilmez; ciltte kızarıklık, tahriş gibi sorunlara yol açabilir. Bu durumlardan kaçınmak için uzmanlarla görüşülmesi gereklidir. Epilasyon sonrası dövme yaptırmak için ise cildin toparlanması beklenmelidir.

    Lazer Epilasyon Dövmeleri Nasıl Etkiler?

    Lazer epilasyon, kıl köklerindeki melanin pigmentini hedef alarak istenmeyen tüyleri kalıcı olarak azaltan bir yöntemdir. Ancak dövmeli ciltlerde uygulanırken dikkatli olunmalıdır. Çünkü dövmeler, ciltte melanin benzeri renk pigmentleri içerir ve lazer ışınları bu pigmentleri de absorbe edebilir. Bu bağlamda da Alexandrite, Diode veya Nd:YAG gibi lazer gibi lazer türleri dövme mürekkebini parçalayabilir, renk solmasına veya tamamen kaybolmasına neden olabilir. Ayrıca, lazerin ısı enerjisi dövmeli bölgede ciltte yanık, kabarma, kızarıklık veya hiperpigmentasyon gibi yan etkilere de sebebiyet verebilir. O yüzden dövmeli alanlarda lazer epilasyon yapılmadan önce, dövmenin etrafı özel bantlar veya kaplamalar ile sarılıp, dövmenin etrafındaki tüylü bölgeler dikkatli şekilde alınmalıdır. Böylelikle hem dövme korunur hem de güvenli bir epilasyon süreci sağlanır.

    Dövme Üzerine Lazer Epilasyon Yaptırılır Mı?

    Dövme üzerine lazer epilasyon yapılması genellikle önerilmez. Çünkü lazer epilasyon cihazları kıl köklerindeki melanin pigmentini hedef alırken, dövme mürekkebindeki renk pigmentlerini de etkileyebilir. Örneğin; siyah, mavi gibi koyu renk dövmeler lazer ışığını daha fazla çekerek, ciltte yanık, kabarma, kızarıklık, hiperpigmentasyon veya hipopigmentasyon gibi yan etkilere neden olabilir. Bu nedenle işlem öncesi profesyonel bir lazer epilasyon uzmanıyla  dövme rengi, mürekkep derinliği ve lazer cihazının dalga boyu gibi faktörler değerlendirilerek,  uygun ayarlar yapılmalıdır.

    Lazer Epilasyon Sonrası Dövme Yapılır Mı?

    Lazer epilasyon sonrası dövme yapılması, cildin durumu ve iyileşme sürecine bağlı olarak dikkatle planlanması gereken bir işlemdir. Bu nedenle lazer epilasyon ile dövme arasında en az 4-6 hafta beklenmesini tavsiye edilmektedir. Çünkü dövme, iğnelerle cilde mürekkep enjekte edilmesiyle yapılan bir işlem olduğundan, lazer epilasyon sonrası hassaslaşan ciltte enfeksiyon, yara izi veya pigmentasyon sorunları gibi komplikasyon risklerini artırabilir. Bu sebepten dolayı lazer epilasyon sonrası dövme yaptırmadan önce cildin durumunu değerlendirmek için bir dermatoloğa danışılmalı ve dövme sanatçısıyla işlem zamanlaması hakkında iletişim kurulmalıdır. Böylelikle hem cilt sağlığı korunur hem de dövmenin estetik kalitesi artmış olur.

    Lazer Epilasyon Sırasında Dövmemi Nasıl Korurum?

    Lazer epilasyon işlemi sırasında var olan dövmenizi korumak için belli noktalara dikkat etmeniz gerekir.  Böylelikle dövmeniz ilk günkü görünümünü korumuş olur. Bu kapsamda dikkat etmeniz gereken noktalar şunlardır;

     

    • Lazer epilasyon öncesinde deneyimli bir dermatolog veya sertifikalı lazer teknisyenine başvurun.
    • Uzman, dövme çevresindeki tüylü alanları tedavi ederken dövme üzerine lazer ışını uygulamamalıdır.
    • Dövmenizi lazer ışınlarından korumak için özel bantlar, yama tarzı kaplamalar veya opak bir malzeme (ör. tıbbi bant) kullanılmasına özen gösterin.
    • Lazer epilasyon öncesi ve sonrası dövme bölgesinde kızarıklık, kabarma veya tahriş olup olmadığını kontrol edin. Eğer anormallik tespit ederseniz, lazer epilasyon uzmanı ile iletişime geçin.
    • Dövmenin yakın çevresinde küçük bir alanda test atışı yaparak cildin lazere nasıl tepki verdiğini gözlemleyin.

     

    Siz de “Lazer Epilasyondan Önce / Sonra Dövme Yapılır mı?” gibi soruları merak ediyorsanız, hemen Ankara lazer epilasyon merkezi  arasında kusursuz hizmet sunan Esmerlife Polikliniği’ni ziyaret ederek, aklınıza takılan sorulara cevap bulabilirsiniz.

    Sıkça Sorulan Sorular

    Evet, lazer epilasyon dövmeye zarar verebilir. Çünkü Lazer ışınları, dövmedeki pigmentleri hedef alabilir ve bu da renk solmasına, bozulmaya veya ciltte yanıklara neden olabilir.   Bu nedenle de dövmeli bölgeye lazer epilasyon yapılması önerilmez.

    Dövmeli bölgeye lazer epilasyon uygulanırsa, lazer dövmedeki pigmentleri parçalayabilir. Bu durum  dövmenin solmasına, renklerinin bozulmasına veya tamamen silinmesine yol açabilir. Ayrıca, ciltte yanık, kabarma veya tahriş gibi komplikasyonlar oluşabilir. Dövmeli bölgeler lazer epilasyon sırasında korunmalıdır.

    Hayır, dövmeli bölgeye buz lazer de dahil olmak üzere herhangi bir lazer epilasyon yöntemi uygulanmamalıdır. Buz lazer, ciltteki pigmentleri hedef aldığı için dövmeye zarar verebilir ve ciltte yan etkilere sebep olabilir. Bu yüzden dövmeli alanlar maskelenmeli veya lazerden kaçınılmalıdır.

    Lazer epilasyon, dövmeleri tamamen silmek için tasarlanmış bir yöntem değildir. Ancak dövmeli bölgeye uygulanırsa pigmentleri hedef alarak dövmenin solmasına veya kısmen silinmesine neden olabilir. 

  • Menopoz Döneminde Lazer Epilasyon Yaptırılabilir mi?

    Menopoz Döneminde Lazer Epilasyon Yaptırılabilir mi?

    Menopoz Döneminde Lazer Epilasyon Yaptırılabilir mi?

    Menopoz, bir kadının yaşamında önemli bir dönemdir ve hormonal değişikliklerle birlikte vücutta birçok farklılık meydana gelir. Bu değişikliklerin en belirgin etkilerinden biri, ciltteki değişiklikler ve tüylenme artışıdır. Özellikle çene, dudak üstü ve yanak gibi bölgelerde tüylerin daha belirgin hale gelmesi, menopozdaki kadınların sıkça karşılaştığı bir durumdur. Bu noktada meydana gelen tüylenme artışından kurtulmak için herkesin aklında, menopoz döneminde lazer epilasyon yaptırılabilir mi? sorusu gelmektedir. İşte bu soruya cevap olması için “Menopoz Döneminde Lazer Epilasyon Yaptırılabilir mi?” adlı içeriği oluşturduk. İçeriğe göz atarak konu hakkında detaylı bilgiye sahip olabilirsiniz.

    Menopozda Artan Tüylenmeye Karşı Etkili Çözüm: Esmerlife Polikliniği

    Menopozla birlikte artan tüylenme sorununa karşı lazer epilasyon etkili bir çözümdür. Cilt bu dönemde hassaslaştığı için işlem uzman gözetiminde ve doğru bakım ile yapılmalıdır. Doğru uygulandığında güvenli ve kalıcı sonuçlar sağlar.

    Menopoz Döneminde Kıllar Nasıl Alınmalı?

    Menopoz döneminde kılların alınması, ciltte meydana gelen hormonal ve yapısal değişiklikler göz önünde bulundurularak dikkatle planlanması gerekir. Özellikle bu dönemde östrojen seviyesindeki azalma, tüylerin özellikle yüz bölgesinde (çene, üst dudak gibi) artmasına neden olabilir. Aynı zamanda cilt daha ince, kuru ve hassas hale geldiği için tıraş, ağda gibi klasik yöntemler tahrişe, kızarıklığa ve hatta mikro yaralanmalara yol açabilir. Bu nedenle, daha kalıcı ve cilt dostu yöntemler tercih edilmelidir. Onun yerine lazer epilasyon gibi kalıcı çözümler uygulanmalıdır. 

     

     Ayrıca, kılları alırken cildi nemlendirmek, güneşten korumak ve bakım ürünleriyle desteklemek menopoz döneminde cilt sağlığını korumak açısından oldukça önemlidir. Uygulama öncesinde mutlaka doktorunuza danışmak, cildin ihtiyaçlarına göre en uygun yöntemi belirlemek için faydalı olacaktır.

    Menopoz Döneminde Lazer Epilasyon Yaptırılmalı mı?

    • Menopoz döneminde en merak edilen soruların başında gelen “Menopoz Döneminde Lazer Epilasyon Yaptırılmalı mı?” sorusuna cevabımız yapılabilir. Çünkü bu dönemde hormon seviyelerindeki değişiklikler nedeniyle özellikle yüz, çene ve boyun bölgesinde tüylenme artığından, lazer epilasyon bu konuda en iyi çözüm olmaktadır. Ancak menopozla birlikte cilt daha hassas, kuru ve ince bir yapıya bürünebilir. Bu nedenle işlem öncesinde cilt tipi, tüy yapısı ve genel sağlık durumu dikkatle değerlendirilmelidir. Doğru cihaz seçimi, uzman uygulama ve işlem sonrası cilt bakımı sayesinde lazer epilasyon menopoz döneminde güvenle tercih edilebilir.

      Özellikle menopoz döneminde kendini estetik olarak daha iyi hissetmek isteyen kadınlar için, lazer epilasyon bu dönemde hem fiziksel rahatlık hem de psikolojik motivasyon açısından olumlu katkılar sağlayabilir. Bu sebeple  menopoz döneminde profesyonel lazer epilasyon uzmanı gözetiminde uygun lazer epilasyon cihazıyla, lazer epilasyon işlemi yaptırabilirsiniz.

    Menopozda Lazer Epilasyon İşe Yarar mı?

    Menopozda lazer epilasyon, hormonal değişikliklere bağlı olarak ortaya çıkan istenmeyen tüylenme sorununa karşı etkili bir yöntem olabilir. Özellikle çene, üst dudak, yanak gibi bölgelerde çıkan koyu ve kalın tüyler lazer ışığına daha duyarlı olduğu için başarılı sonuçlar alınabilir. Ancak menopozla birlikte östrojen seviyeleri azalırken androjen hormonlarının etkisi artar, bu da tüylenme yapısını değiştirebilir ve bazı durumlarda tedavinin süresini uzatabilir. Ayrıca cilt bu dönemde daha hassas, ince ve kuru hale gelebileceğinden, lazer epilasyon uygulaması mutlaka uzman kontrolünde yapılmalıdır.

    Uygun cihaz seçimi ve cilt yapısına özel ayarlamalarla, menopoz döneminde de lazer epilasyon oldukça etkili ve güvenli bir yöntem olarak tercih edilebilir. Özellikle düzenli seanslar ve bakım uygulamalarıyla, istenmeyen tüylerde gözle görülür azalma sağlanabilir.

    Menopoz Döneminde Lazer Epilasyon Zararlı mı?

    Menopoz döneminde lazer epilasyon genellikle zararlı değildir, ancak bazı durumlarda dikkatli olunması gerekir. Bu dönemde östrojen seviyesinin düşmesiyle birlikte cilt daha ince, kuru ve hassas hale gelir. Bu durum da cildin lazer ışığına karşı daha duyarlı olmasına neden olur. O yüzden menopoz döneminde lazer epilasyon yaptırmak isteyen kişilerin mutlaka uzman bir dermatolog ya da deneyimli bir sağlık kuruluşu ile çalışması önemlidir. Aynı zamanda Cilt tipi, tüy rengi ve genel sağlık durumu göz önünde bulundurularak kişiye özel bir planlama yapılmalı ve işlem sonrası cilt bakımına özen gösterilerek kusursuz bir lazer epilasyon süreci yaşanabilir. 

    Menopoz Döneminde Lazer Epilasyon Öncesi Dikkat Edilmesi Gerekenler

    Menopoz döneminde lazer epilasyon yaptırmadan önce belli başlı noktalara dikkat edilmesi gerekir. Böylelikle lazer epilasyon öncesi cildiniz daha iyi lazer epilasyona adapte olur. Bu bağlamda lazer epilasyon öncesi dikkat etmeniz gerekenler şunlardır;

    • Menopozla birlikte cilt hassaslaşabilir. İşlem öncesi mutlaka doktor tarafından cilt tipi ve tüy yapısı muayene ve analiz edilmelidir.
    • Hormon tedavisi, kan inceltici veya cilt üzerinde etki eden ilaçlar kullanıyorsanız mutlaka doktorunuza bildirin.
    • Lazer epilasyon öncesi en az 2 hafta boyunca doğrudan güneşe maruz kalmaktan kaçının. Ayrıca solaryum gibi cildi bronzlaştıran uygulamalardan uzak durun.
    • İşlemden en az 3-4 hafta önce kökten alma işlemleri (ağda, cımbız, epilatör) yapılmamalı; tüyler sadece tıraş edilmelidir.
    • Cildi işlem öncesinde nemlendirmek önemlidir ancak lazer öncesi günlerde ağır kimyasal içeren ürünlerden kaçınılmalıdır.
    • Peeling, kimyasal soyma işlemleri veya lazer öncesi cilt bakımı gibi uygulamalar cildi tahriş edebilir. Bu işlemlerden uzak durun.
    • Menopoz döneminde çıkan beyaz ya da gri tüylerde lazer etkili olmayabilir. Bu durumda lazer epilasyon uzmanı ile iletişime geçin

    Menopoz Döneminde Lazer Epilasyon Sonrası Dikkat Edilmesi Gerekenler

    Menopoz döneminde lazer epilasyon sonrası da dikkat etmeniz gereken şeyler vardır. Böylelikle daha sağlıklı ve kusursuz bir süreç geçirebilirsiniz. Bu bağlamda dikkat etmeniz gereken noktalar şunlardır;

    • İşlem sonrası cilt güneşe karşı hassaslaşır. En az 1-2 hafta boyunca yüksek koruma faktörlü (SPF 50+) güneş kremi kullanılmalı ve doğrudan güneşten kaçınılmalıdır.
    • İşlemden sonraki ilk gün sıcak suyla duş almaktan, buhar banyosu ve sauna gibi sıcak ortamlardan kaçının.
    • Hafif kızarıklık ve ödem normaldir, genellikle birkaç saat içinde geçer. Buz kompresi veya doktorunuzun önerdiği yatıştırıcı kremlerle rahatlama sağlanabilir.
    • Parfümlü losyonlar, alkol bazlı tonikler ve asitli cilt bakım ürünleri bir süre kullanılmamalıdır.
    • Lazer sonrası süreçte tüyleri kökünden alma işlemleri yapılmamalı, sadece jilet tercih edilmelidir.
    • Ciltte kabuklanma ya da kuruluk hissedilirse kesinlikle kaşımayın. Zarar vermemek adına cildi nazikçe nemlendirin.
    • Yoğun egzersiz ve terleme, ciltte tahrişe neden olabilir. Lazer sonrası 1-2 gün hafif tempolu aktiviteler tercih edilmelidir.

    Şiddetli yanma, kabarcık veya uzun süren kızarıklık gibi durumlarda vakit kaybetmeden doktorunuza danışılmalıdır.

    Siz de menopoz döneminde lazer epilasyon yaptırmayı düşünüyorsanız, hemen Ankara lazer epilasyon konusunda kusursuz sonuçlar sunan Esmerlife Polikliniği ile iletişime geçebilirsiniz.

    Sıkça Sorulan Sorular

    Evet, menopoz döneminde lazer epilasyon yaptırmak genellikle güvenlidir. Ancak cilt menopozla birlikte daha hassas hale gelebileceği için, işlem öncesinde doktor ile görüşmek faydalı olur. Cilt tipi ve lazer cihazı seçimi bu dönemde daha da önem kazanır.

    Evet, menopozla birlikte özellikle çene, yanak ve dudak üstü gibi bölgelerde görülen koyu renkli tüylerde lazer epilasyon oldukça etkilidir. Ancak açık renkli, beyaz veya gri tüylerde lazer etkisiz kalabilir.

    Sonuçlar kişiye göre değişse de genellikle 6–8 seans sonunda belirgin bir azalma gözlemlenir. Hormonal dengesizlikler nedeniyle bazı kişilerde daha fazla seans gerekebilir veya bakım seanslarıyla süreç desteklenebilir.

    Evet, menopoz döneminde yaşanan hormonal değişiklikler tüylenme yapısını etkileyebilir. Bu da lazer epilasyonun başarı oranını doğrudan etkileyebilir. Özellikle yeni çıkan tüy ve cilt tipi tedavinin etkinliğini belirler.

    Lazer epilasyon menopoz sonrası çıkan istenmeyen tüylerde oldukça etkilidir. Bu nedenle menopoz sonrası güvenle lazer epilasyon işlemi yaptırabilirsiniz.

    Lazer epilasyon tüylerde büyük oranda azalma sağlar, ancak hormonal değişiklikler devam ettiği sürece zamanla yeni tüy çıkışı olabilir. Bu nedenle, tam sonuç için ara bakım seansları önerilebilir.

  • Ankara Fokuslu Ultrason

    Ankara Fokuslu Ultrason

    Fokuslu Ultrason Nedir?

    Fokuslu Ultrason, cerrahi müdahale gerektirmeyen, non-invaziv bir tıbbi ve estetik uygulama olup, yüksek yoğunluklu odaklanmış ultrason dalgaları kullanarak cilt dokusunu sıkılaştırmayı, cilt altı katmanları ısıtarak kollajen üretimini artırmayı ve bölgesel yağ dokusunu azaltmayı hedefleyen bir teknolojidir. Bu teknoloji, ultrason dalgalarını belirli bir derinliğe odaklayarak, çevredeki dokulara zarar vermeden yalnızca hedeflenen bölgedeki hücreleri ısıtıp kontrollü bir hasar oluşturur. Böylece vücudun doğal iyileşme sürecini tetiklenerek, yeni kollajen üretimine teşvik edilip  cilt daha sıkı, gergin ve genç bir görünüme kavuşur. Bahsi geçen bu işlem  en çok yüz, boyun ve dekolte bölgelerinde kırışıklıkları azaltmak ve yüz ovalini toparlamak için kullanılırken, medikal uygulamalarda prostat kanseri ve bazı tümörlerin tedavisinde de tercih edilmektedir.

    Fokuslu ultrason uygulaması, cerrahi bir kesi veya enjeksiyon gerektirmediğinden iyileşme süresi kısa olup, günlük hayata hızla dönüş sağlanabilir. Bu nedenle Ağrısız ve güvenli bir yöntem olması nedeniyle, oldukça popüler bir yöntemdir. Ancak, etkinliği cilt tipine, yaşa ve kullanılan cihazın kalitesine bağlı olarak değişebilir. Bu nedenle de Uzman kişiler tarafından doğru teknikle uygulanmalı.

    Ankara Fokuslu Ultrason ile Cilt Sıkılaştırma İşlemi

    Ankara Fokuslu Ultrason, cildi sıkılaştıran, kolajen üretimini artıran ve yüz hatlarını belirginleştiren etkili ve konforlu bir estetik işlemdir.

    Fokuslu Ultrason İşlemi Nasıl Uygulanır?

    Fokuslu ultrason uygulaması sanılanın aksine oldukça basit ve hızlı bir işlemdir. Bu işlem genel olarak işlem yapılacak bölgenin temizlenmesi ile başlar. Ardından  gerekirse cilt üzerine iletken ultrason jeli sürülerek cihazın daha etkili çalışması sağlanır. Sonrasında ise fokuslu ultrason cihazı cilt üzerine yerleştirilerek,  ultrason dalgalarını belirli bir derinliğe (örneğin 1.5 mm, 3 mm veya 4.5 mm) iletilmesi sağlanır. Bu bağlamda daklanmış enerji, dokuda kontrollü bir ısı artışı (yaklaşık 60-70°C) oluşturarak kollajen üretimini uyarır ve cilt sıkılaşmasını sağlar. Bu sıkılaşma sırasında hastalar genellikle hafif bir sıcaklık veya karıncalanma hissi yaşayabilir. Ancak genel manada ağrısızdır ve anestezi gerektirmeyen bir işlemdir. Bu nedenle de işlem süresi yaklaşık olarak 30 ila 90 dakika arasında değişmektedir.  İşlem tamamlandıktan sonra ciltte hafif bir kızarıklık veya hassasiyet olabilir. Ancak bu etkiler kısa sürede geçer ve kişi günlük hayatına hemen dönebilir. 

    Hangi Bölgelere Fokuslu Ultrason Uygulanır?

    • Fokuslu Ultrason ile Yüz Germe

    Fokuslu Ultrason ile yüz germe, cerrahi bir müdahale gerektirmeden cildi sıkılaştırmak ve gençleştirmek için uygulanan gelişmiş bir teknolojidir. Bu teknoloji yüz bölgesinde zamanla meydana gelen sarkmaları, kırışıklıkları ve elastikiyet kaybını giderir. Bu nedenle cilt daha gergin ve genç görünmüş olur. Özellikle kaş kaldırma, yanak toparlama, çene hattının belirginleşmesi ve gıdı bölgesindeki sarkmaların giderilmesi için sıkça tercih edilen bir yöntemdir. Ayrıca bu yöntem  sonrası sonuçlar kademeli olarak ortaya çıkar ve birkaç ay içinde maksimum etkiye ulaşır. Bu bağlamda Kalıcı ve doğal bir gençleşme sağladığı için yüz bölgesinde yaşlanma belirtilerini hafifletmek isteyen bireyler için ideal bir seçenektir.


    • Fokuslu Ultrason ile Cilt Germe

    Fokuslu Ultrason ile cilt germe, ciltteki gevşeklikleri azaltarak daha sıkı ve pürüzsüz bir görünüm elde etmeyi amaçlayan bir uygulamadır. Bu uygulama, Ultrason dalgaları, cilt altındaki dokulara odaklanarak kollajen ve elastin üretimini artırır. Bunun sonucunda da  zamanla cildin doğal olarak toparlanması sağlanır. Bahsi geçen bu yöntem yüz dışında boyun, dekolte, kollar, karın, iç bacak ve sırt gibi farklı vücut bölgelerinde de etkili sonuçlar sunar. Ayrıca ciltte belirgin sarkmaları olan ancak cerrahi bir operasyon istemeyen kişiler için güvenli ve etkili bir alternatif olarak öne çıkar. Bu bağlamda işlem sonrası cilt, hem daha gergin hem de daha canlı bir görünüme kavuşur ve etkileri uzun süre devam eder. Bu nedenle de Ankara hifu ile yüz germe uygulaması, doğal bir gençleşme ve sıkılaşma sağlamak isteyen kişiler için konforlu ve etkili bir yöntemdir.


    • Karın Bölgesi

    Karın bölgesinde uygulanan fokuslu ultrason, özellikle hafif ve orta düzeydeki cilt gevşekliği olan bireyler için tercih edilir. Bu bölgedeki yağ hücrelerini azaltarak ve cildin sıkılaşmasını sağlayarak karın bölgesinin daha sıkı ve şekilli görünmesini sağlar. Karın bölgesindeki sarkma ve gevşeklik problemlerine cerrahi olmayan bir çözüm sunar.


    • Kol Bölgesi

    Kül bölgesindeki sarkmalardan şikayetçi olan bireyler için oldukça kusursuz bir işlem olan kol bölgesi fokuslu ultrason uygulaması, üst ve alt bölgesindeki sarkmaları toplayarak, daha sıkı ve genç bir görünüm sunar. Aynı zamanda kişiye mental anlamda da büyük destek sağlar. O yüzden kol bölgesindeki sarkmalardan şikayetçiyseniz kesinlikle  kol bölgesi hifu uygulaması yaptırmalısınız.


    • İç Bacak Bölgesi

    İç bacak bölgesinde cilt gevşekliği yaşayan bireyler için fokuslu ultrason uygulaması, bu bölgenin daha gergin ve düzgün görünmesini sağlar. Böylelikle kişinin iç ve dış bacak bölgesi pürüzsüz bir görünüme kavuşur. Aynı zamanda da hifunun  yapısında bulunan  Ultrason enerjisi sayesinde kollajen üretimi artar ve iç bacak bölgesinde sıkılaşma elde edilir. Özellikle bölgesel gevşeklik yaşayanlar için ideal bir uygulamadır.

    • Basen ve Kalça Bölgesi

    Fokuslu ultrason işleminin uygulandığı bir diğer bölge olan basen ve kalça bölgesi, cilt elastikiyetinin azalması sonucu oluşan gevşeme ve sarkmaları ortadan kaldırmaya yardımcı olur. Bu işlem dahilinde  cilt sıkılaşarak, bölge şekillenmiş olur.  Böylelikle basen ve kalça bölgesinde daha düzgün ve genç bir görünüm elde edilir. Tüm bu nedenlerden dolayı basen ve kalça bölgesine fokuslu ultrason işlemi yaptırarak, hedeflediğiniz basen görünümüne kavuşabilirsiniz.


    • Sırt Bölgesi

    Sırt bölgesinde oluşan hafif gevşeklik ve sarkmaları gidermek amacıyla uygulanan fokuslu ultrason, cilt altına doğrudan gönderilen ultrason dalgaları sayesinde cildin toparlanmasını sağlar. Bu bağlamda özellikle  bel ve sırt bölgesi daha gergin ve sıkı bir görünüme kavuşmuş olur. Eğer siz de sırt bölgesinde sarkmış veya gevşek deri görünümünden şikayetçiyseniz, vakit kaybetmeden fokuslu ultrason işlemi yapmanızı öneririz. 

    Fokuslu Ultrason Uygulamasının Avantajları

    Fokuslu Ultrason uygulamasının kişiye sunduğu birçok avantajı vardır. Bu avantajlar kişiyi ruhsal ve mental olarak iyi hissetmesini sağlar. Bahsi geçen bu avantajla şunlardır;

     

    • Cerrahi olmayan bir yöntem olduğundan, kesi izi oluşmaz.
    • İşlem non-invaziv bir yöntem olduğundan, sırasında ağrı veya acı hissedilmez.
    • İyileşme süresi çok kısadır olduğu için uygulama sonrası günlük yaşama hemen dönülebilir.
    • Cildin doğal kolajen üretimini tetikleyerek, cilt elastikiyetini büyük ölçüde artırır.
    • Uzun süre kalıcı ve etkili sonuçlar sağlar.
    • Farklı cilt tiplerine ve ihtiyaçlara yönelik,  uygun ve  kişiselleştirilmiş uygulama imkanı sunar.
    • Uygulama sonrasında herhangi bir iz veya leke meydana gelmez.
    • Son olarak tek seansla bile belirgin sonuçlar elde edilebilir.
    • Uygulama sonrası ciltte gözle görülür bir parlaklık ve yenilenme etkisi meydana gelir.
    • Uygulama sonrasında olası bir  komplikasyon riski çok düşüktür.

    Fokuslu Ultrason Etkili Midir?

    Fokuslu Ultrason , cilt altına doğrudan odaklanmış ultrason dalgaları ile enerji göndererek cildin alt katmanlarında kontrollü bir ısı oluşturur. Bu sayede kollajen üretimini uyararak cildin yenilenmesini, sıkılaşmasını ve gençleşmesini desteklediğinden, oldukça gelişmiş bir gençleştirme yöntemidir. Bu kapsamda yapılan birçok klinik çalışma, fokuslu ultrasonun cerrahi müdahalelere alternatif olarak oldukça etkili bir yöntem olduğunu gösterdiğinden, uygulama sonrası sonuçlar kişiden kişiye farklılık göstermekle birlikte, çoğu kullanıcı ilk seans sonrasında bile cilt dokusunda belirgin bir iyileşme ve sıkılaşma gözlemlemektedir. Ayrıca etkiler zaman içinde artarak birkaç ay içerisinde maksimum düzeye ulaşmakta ve uzun süre kalıcılığını korumaktadır.

    Fokuslu Ultrason Öncesi ve Sonrası Dikkat Edilmesi Gerekenler

    Fokuslu ultrason uygulaması  öncesi ve sonrası dikkat edilmesi gereken birçok nokta mevcuttur. Bu noktada dikkat edilmesi gereken şeyler şunlardır;

    Fokuslu Ultrason Öncesi Dikkat Edilmesi Gerekenler

    Fokuslu ultrason öncesinde dikkat edilmesi gereken etmenler mevcuttur. Bu etmenler, operasyon sürecinin daha konforlu ve hızlı geçmesini sağlar. Bu nedenle işlem öncesi dikkat etmeniz gerekenler şunlardır;

    • Fokuslu ultrason işlemi yaptırmadan önce kesinlikle Cildiniz temiz ve makyajsız olmalıdır.
    • Uygulama yapılacak bölgede mutlaka  krem, yağ veya kozmetik ürün bulunmamalıdır.
    • İşlemden birkaç gün önce peeling, lazer veya cildi tahriş edecek uygulamalardan kaçınılmalıdır.
    • Eğer düzenli kullandığınız bir ilaç varsa mutlaka bunu işlem yapan uzmana bildirmeniz gerekir.
    • Hamilelik ya da emzirme durumunuz varsa da, kesinlikle bunu işlemi yapan uzmana bildirmelisiniz.
    • Cildinizde  aktif yara, enfeksiyon veya açık lezyon varsa fokuslu ultrason yaptırmamaya özen gösterin
    • Son dönemde dolgu veya botoks uygulaması yapıldıysa, işlem öncesi mutlaka doktora söylenmelidir.
    • Hifu işlemi  öncesi bol su tüketmeye özen gösterin
    • Cilt hassasiyetine neden olabilecek güneşlenme veya solaryumdan kaçınılmalıdır.

    Fokuslu Ultrason Sonrası Dikkat Edilmesi Gerekenler

    Fokuslu ultrason sonrası, istenmeyen sonuçlar yaşanmaması için dikkat edilmesi gereken noktalar vardır. mevcuttur. Bahsi geçen bu noktalar işlem yapılan bölgenin daha hızlı iyileşmesine olanak tanır.  Bu noktalar şunlardır;

    • Fokuslu ultrason uygulaması sonrası cildi tahriş edecek işlemlerden birkaç gün uzak durulmalıdır.
    • İşlem sonrasında güneşten korunmaya özen gösterin ve yüksek faktörlü güneş koruyucu kullanın.
    • Fokuslu ultrason uygulaması sonrasında kesinlikle cildinizi nemlendirerek, hassasiyeti azaltılmalısınız.
    • İlk gün mümkün olduğunca sıcak duş, hamam ve sauna gibi aşırı ısıdan uzak durmalısınız.
    • Hifu  sonrasında cildinizi tahriş etmemek adına sert masaj yapmaktan uzak durun.
    • Uygulama sonrası gün boyunca ağır egzersizden kaçının.
    • Son olarak fokuslu ultrason işlemi sonrası bol sıvı tüketimine mutlaka dikkat edin. Böylelikle cildinizi nemlendirebilirsiniz.

    Fokuslu Ultrason Kimler İçin Uygundur?

    Fokuslu ultrason uygulaması, cildinde sarkma, elastikiyet kaybı ve hafif kırışıklıkları olan, cerrahi müdahaleye ihtiyaç duymayan bireyler için ideal bir işlemdir. Bu işlem özellikle ameliyatsız bir yöntem olup,  ciltte sıkılaşma ve bölgesel şekillenme hedefleyen kişiler için uygundur. Bununla birlikte, ciddi cilt sarkması veya aşırı cilt gevşekliği olanlar için cerrahi yöntemler daha etkili olabilir. Bu nedenle karar verilebilmesi için uzman bir doktor tarafından analiz edilmesi gerekir. Aksi halde profesyonel sonuçlar elde edilmemiş olur. Ayrıca hamilelik, aktif cilt enfeksiyonları ve açık yaralar gibi durumlarda uygulamadan kaçınılmalıdır.

    Fokuslu Ultrason Seans Süresi ve Aralıkları

    Fokuslu Ultrason uygulaması  için gereken seans sayısı ve uygulama sıklığı hakkında kesin bir bilgi vermek için öncelikle cilt  bölgesi detaylı bir şekilde incelenmelidir. İnceleme sırasında uzmanlarımız, cilt yapısı, gibi detayları analiz eder. Çünkü herkesin cilt özellikleri ve ihtiyaçları farklıdır. Bu nedenle gerekli seans süreleri kişiye özel olarak belirlenir.  Eğer fokuslu ultrason işlemi için kaç seans gerektiğini veya seans süresini merak ediyorsanız, bizimle iletişime geçerek ücretsiz bir değerlendirme randevusu alabilirsiniz. Böylece ihtiyaçlarınıza uygun bir cilt  görünümüne sahip olabilirsiniz.

    Ankara Fokuslu Ultrason Fiyatları

    Fokuslu ultrason fiyatı cilt tipine, uygulama seansına, uzmanının tecrübesine ve işlem yapılan kliniğin konumuna göre değişiklik göstermektedir. Bu yüzden siz de fokuslu ultrason fiyatları hakkında detaylı fiyat bilgisine sahip olmak istiyorsanız, bizimle iletişime geçebilirsiniz.

    Ankara Fokuslu Ultrason Uygulamalarında Neden Esmerlife Polikliniği?

    Ankara fokuslu ultrason işlemleri arasında tercihinizi yaparken, hem hijyen hem kalite hem de güvenlik açısından soru işaretlerinizi minimuma indirmek için önceliğinizi Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılmış polikliniklere vermelisiniz. Bu polikliniklerde bulunması zorunlu olan doktor kontrolününün getirdiği güvenilirlik, FDA onaylı olmak zorunda olan cihazların kalitesi ve polikliniklerin yerine getirilmesi gereken şartların sağlandığı faydalar birçok olumsuz soru işaretini geride bırakmaktadır.

     

    Esmerlife Polikliniği olarak yılların vermiş olduğu tecrübe ve deneyim, sahip olduğumuz, FDA onaylı yüksek teknolojili cihazlar ve tüm ekibi, personeliyle ziyaretçilerimizi %100 memnun etme çabamız bizim ayrıcalıklarımız arasındadır. 

     

    Güvenilir ve sağlıklı bir fokuslu ultrason işlemi süreci için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

    Sıkça Sorulan Sorular

    Fokuslu ultrason uygulamasının etkisi kişiye bağlı olarak değişmekle birlikte, genellikle 12 ila 18 ay arasında kalıcılığını korur ve uygulama sonrasında kollajen üretimi devam ettiği içinde etkiler zamanla artarak daha belirgin hale gelir. Fakat uygulamanın kalıcılığı, kişinin yaşam tarzına, cilt yapısına ve bakımına bağlı olarak değişebilir.

    Fokuslu ultrason uygulaması, ciltteki elastikiyet kaybını ve kırışıklıkları azaltarak daha genç bir görünüm sağlar. Bu kapsamda uygulama sonrası kişiye bağlı olarak 5 ila 10 yaş arasında daha genç bir görünüm elde edilebilir. Cilt tipine ve yaşlanma belirtilerine göre sonuçlar farklılık gösterebilir.

    Evet, Fokuslu ultrason yaz mevsiminde de güvenle uygulanabilen bir işlemdir. Ancak, işlem sonrası cilt hassas olabileceğinden güneş koruyucu kullanımı önemlidir. Güneş ışınlarına uzun süre maruz kalınmamalı ve cilt iyi nemlendirilmelidir. Doğru bakım sağlandığında yaz aylarında da güvenle uygulanabilir.

    Evet, işlemden hemen sonra günlük aktivitelerinize devam edebilirsiniz. Çünkü işlem sonrası herhangi bir dinlenme süresi gerektirmez.

    Fokuslu ultrason uygulaması genellikle ağrısızdır ancak hafif bir batma veya ısı hissi olabilir. O yüzden bu durum kişinin ağrı eşiğine bağlı olarak değişebilir.

  • Ankara Lazer Liposuction

    Ankara Lazer Liposuction

    Lazer Liposuction Nedir?

    Lazer liposuction, vücuttaki istenmeyen yağ hücrelerini parçalamak ve vücut hatlarını şekillendirmek için lazer teknolojisinin kullanıldığı minimal invaziv bir yağ alma yöntemidir. Bu yöntem geleneksel liposuctiona kıyasla daha az travmatik bir yöntem olmakla beraber,  yağ hücreleri sıvı hale getirilir ve daha kolay bir şekilde vücuttan uzaklaştırılır. Aynı zamanda, lazerin ısı etkisi sayesinde kolajen üretimi tetiklenir ve cilt sıkılaştırma sağlanarak daha pürüzsüz bir görünüm elde edilir.  Karın, bel, basen, kol, sırt, çene altı (gıdı) gibi bölgelere rahatlıkla uygulanan bu işlem,  daha az morluk ve şişlik ile daha hızlı bir iyileşme süreci sunar. Böylelikle lazer liposuction uygulaması konforlu ve etkili bir vücut şekillendirme yöntemi olarak karşımıza çıkmaktadır.

    Ankara Lazer Liposuction ile Yağ Aldırma İşlemi

    Ankara Lazer Liposuction, bölgesel yağları kalıcı olarak azaltan, vücut hatlarını şekillendiren etkili ve konforlu bir estetik işlemdir.

    Lazer Liposuction Nasıl Yapılır?

    Lazer liposuction işlemi sanılanın aksine oldukça basit ve hızlı uygulanan bir prosedürdür. Bu prosedürde ilk olarak hastanın işlem yapılacak bölgesi detaylı şekilde analiz edilir. Ardından yapılan analiz sonrasında hastaya lokal anestezi uygulanarak işleme başlanır. İşleme başlangıç sırasında cilt üzerinde küçük kesiler açılır ve bu kesilerden ince bir lazer probu yerleştirilir. Yerleştirilen bu lazer probu, yağ hücrelerini ısıtarak sıvı hale getirir ve bu süreçte kolajen üretimini de tetikleyerek cildin sıkılaşmasını destekler ve eritilen yağlar, vücudun doğal metabolizması ile zamanla atılabilir veya özel bir kanül yardımıyla vakumlanarak vücuttan uzaklaştırılabilir. İşlem bitiminde hasta aynı gün taburcu edilerek, birkaç gün içinde günlük aktivitelerine dönebileceği belirtilir. Böylece lazer liposuction bölgesel yağlanmadan kurtulmak isteyen kişiler için ideal bir çözüm haline gelmiştir.

     

    Bölgesel İncelmede Slimlipo Nasıl Uygulanır?

     

    SlimLipo, lazer destekli bir liposuction yöntemi olup bölgesel incelme ve vücut şekillendirme amacıyla uygulanır. İşlem, öncelikle hastanın incelmek istediği bölgenin belirlenmesiyle başlar ve genellikle lokal anestezi altında gerçekleştirilir. Lokal anestezi sonrasında hastanın deri altına ince bir lazer probu yerleştirilir. Yerleştirilen bu lazer probu, 924 nm ve 975 nm dalga boylarına sahip lazer enerjisi ürettiğinden dolayı, yağ hücrelerini eriterek sıvı hale getirir ve aynı zamanda cilt altı dokularını uyararak kolajen üretimini destekler. Bunun sonucunda da hasta, kusursuz bir vücut görünümüne kısa sürede sahip olmuş olur.

     

    Gıdı Bölgesinde Slimlipo Nasıl Uygulanır?

     

    Slimpo işleminin uygulandığı bir diğer bölge olan gıdı bölgesi slimpo, çene altındaki fazla yağları eritip, daha belirgin bir çene hattı ve sıkı bir boyun görünümünü hedefleyen bir işlemdir. Bu işlem genellikle lokal anestezi altında gerçekleştirilir ve oldukça minimal invaziv bir teknikle uygulanır. İşleme başlamadan önce ilk olarak, çene altına küçük bir kesi açılır ve bu kesiden ince bir lazer probu yerleştirilir. Yerleştirilmiş olan bu çene probu, özel 924 nm ve 975 nm dalga boyundaki lazer enerjisi üreterek,  yağ hücrelerini hedef alır ve ı sıvı hale getirir. Bu esnada, lazerin ısı etkisi cilt altı dokularını uyararak kolajen üretimini artırır ve cilt sıkılaşmasını destekler. Eritilen yağlar ise, vücudun doğal süreçleriyle zaman içinde atılabilir veya ince bir kanül yardımıyla vakumlanarak dışarı alınabilir. Böylece hastanın çene hattı belirginleşir, gıdı görünümü azalır ve daha genç, sıkı bir yüz profili oluşur.

    Lazer Liposuctionın Avantajları Nelerdir?

    Lazer liposuction işleminin belli başlı avantajları mevcuttur. Bu avantajlar kişiye fiziksel ve ruhsal anlamda birçok yarar sağlamaktadır. Bahsi geçen bu lazer liposuction işleminin faydalarını sıralayacak olursak şunlardır;

     

    • Diyet ve egzersize dirençli olan yağ birikimlerini kısa sürede hedef alarak, etkili bir incelme sağlar.
    • Lazer enerjisi ürettiğinden dolayı,  kolajen üretimini uyararak cildin daha sıkı ve pürüzsüz olmasına yardımcı olur.
    • Küçük kesilerle gerçekleştirildiği için geleneksel liposuctiona kıyasla daha az cerrahi travma oluşturur.
    • Lazerin damarları anında pıhtılaştırma özelliği sayesinde kanama ve morluklar minimum seviyede olur.
    • Daha az doku hasarı oluştuğundan hastalar kısa sürede günlük hayatlarına dönebilir ve günlük hayatta yaptıkları işleri yapabilirler.
    • Çoğu durumda genel anesteziye gerek kalmadan, lokal anestezi ile konforlu bir şekilde gerçekleştirilebilir.
    • Yalnızca yağ almakla kalmaz, aynı zamanda vücut hatlarını belirginleştirerek daha estetik bir görünüm sağlar.
    •  Karın, bel, basen, sırt, kol, bacak ve gıdı gibi birçok farklı bölgeye rahatlıkla uygulanabilir.
    •  Geleneksel liposuctiona göre enfeksiyon, kanama ve cilt düzensizlikleri gibi riskleri daha azdır.
    • Sağlıklı bir yaşam tarzı benimsendiğinde lazer liposuction uygulamasının sonuçları uzun süre kalıcı olabilir.

    Lazer Liposuction Uygulama Süresi ve Sıklığı

    Lazer liposuction uygulama süresi, işlemin yapıldığı bölgenin genişliğine ve yağ miktarına bağlı olarak değişiklik gösterir. Fakat ortalama olarak küçük bölgelerde (gıdı, kollar, diz içi gibi) işlem süresi 30-60 dakika arasında olurken, karın, bel, basen gibi daha geniş alanlarda 1,5-3 saat sürebilir. Bunun yanı sıra  Lazer liposuction tek seansta kalıcı sonuçlar sunabilen bir yöntemdir. Ancak bazı durumlarda kişinin vücut yapısına ve istenilen sonuca bağlı olarak ikinci bir seansa ihtiyaç duyulabilir. Bunun içinde doktorunuzun detaylı bir vücut kitle analizi yapıp, size detaylı bir bilgi vermesi gerekir. 

    Lazer Liposuction Öncesi Dikkat Edilmesi Gerekenler

    Lazer liposuction öncesinde dikkat edilmesi gereken belli başlı noktalar vardır. Bu noktalara dikkat ederek, sürecin daha iyi şekilde gerçekleşmesini sağlayabilirsiniz. Bahsi geçen bu noktalar şunlardır;

    • İşlemin sizin için uygun olup olmadığını belirlemek için öncesinde bir plastik cerraha danışmalısınız.
    • Kronik hastalıklar, kanama bozuklukları veya ciddi sağlık sorunları varsa doktorunuzu bu konuda bilgilendirmelisiniz.
    • Aspirin, ibuprofen ve kan sulandırıcı ilaçlar işlemden en az 1 hafta önce bırakılmalıdır.
    • Sigara ve alkol, iyileşme sürecini olumsuz etkileyebileceğinden, işlemden en az 2 hafta önce bırakılmalıdır.
    • Sağlıklı beslenmeye özen göstermeli, bunun içinde işlem öncesinde yeterli miktarda su tüketmelisiniz.
    • İşlem günü, cildinizde herhangi bir losyon, krem veya makyaj olmamasına dikkat etmelisiniz.
    • İşlem sonrası rahat hareket edebilmek için bol ve sıkmayan kıyafetler giymelisiniz.
    • Uygulamadan sonra  kullanmanız gereken özel korseleri mutlaka önceden temin etmelisiniz.
    • Lazer liposuction sonrası dinlenmek için en az 1-2 gününüzü ayırmalı ve iş veya sosyal planlarınızı buna göre düzenlemelisiniz.

    Lazer Liposuction Sonrası Dikkat Edilmesi Gerekenler

    Lazer liposuction sonrasında kişi elde edilen sonuçları korumak veya daha da iyi veriler elde etmek adına bazı önlemlere dikkat etmesi gerekmektedir. Bunun için yapması gerekenleri şu şekilde sıralayabiliriz;

     

    • İyileşme sürecini hızlandırmak ve komplikasyonları önlemek için doktorun verdiği tüm önerilere dikkat etmelisiniz.
    •  İşlem sonrası vücudun şekillenmesine yardımcı olmak ve ödemi azaltmak için önerilen süre boyunca özel korse giymelisiniz (genellikle 3-6 hafta).
    •  İlk birkaç hafta ağır egzersizlerden ve aşırı fiziksel aktivitelerden kesinlikle uzak durmalısınız.
    • Vücudunuzun daha hızlı toparlanması ve toksinlerin atılması için yeterli miktarda su içmeye özen göstermelisiniz.
    •  İşlem sonrası sağlıklı ve dengeli beslenmek, iyileşmeyi hızlandırır ve alınan sonuçların daha uzun süre kalıcı olmasını sağlar.
    •  İşlem sonrası en az 1-2 gün boyunca dinlenmeli ve aşırı efor gerektiren aktivitelerden kaçınmalısınız.
    • Hafif tempolu yürüyüşler yaparak, kan dolaşımını artırabilir iyileşme sürecini destekleyebilir  ve pıhtı oluşumunu engelleyebilirsiniz.
    • Sigara ve alkol, iyileşme sürecini yavaşlatıp, cilt elastikiyetini olumsuz etkileyeceğinden, kesinlikle birkaç hafta sigara ve alkole ara verin.
    • İşlem sonrası belirlenen kontrol randevularına düzenli olarak gitmeli ve olası komplikasyonları önlemek için doktorunuza danışmayı ihmal etmeyin

    Kimler Lazer Liposuction Yaptırabilir?

    Lazer liposuction, genellikle bölgesel yağlanmadan şikayetçi olan ve cerrahi müdahale istemeyen kişiler için uygun bir çözüm sunar. Ancak, lazer liposuction yaptırmak için bazı kriterlere dikkat edilmesi gerekir. İşte lazer liposuction yaptırabilecek kişiler:

    • İdeal Kilonun Yakınında Olanlar: Lazer liposuction, kilo kaybı için bir yöntem değil, vücut şekillendirme işlemidir. İdeal kiloya yakın ve fazla yağ birikimlerinden şikayetçi olan kişiler için uygundur.
    • Sağlıklı ve Aktif Bireyler: Genel sağlık durumu iyi olan ve herhangi bir ciddi kronik hastalığı bulunmayan kişiler lazer liposuction yaptırabilir
    • Yağ Birikiminden Kurtulmak İsteyenler: Diyet ve egzersizle giderilemeyen, inatçı yağlardan kurtulmak isteyen kişiler lazer liposuctionı tercih edebilir.
    • Esnek Cilde Sahip Olanlar: Lazer liposuction, cilt elastikiyetini artırarak sıkılaşma sağlar, bu nedenle yeterli cilt elastikiyetine sahip olan kişiler için daha iyi sonuçlar verir.
    • Gıdı, Karın, Basen, Sırt ve Diğer Bölgelerde Yağ Birikimi Olanlar: Lazer liposuction, genellikle karın, basen, gıdı, kol ve bacak gibi bölgelerdeki yağları hedef alır.
    • Cerrahi Müdahaleye Karşı Tereddüt Edenler: Geleneksel liposuction veya karın germe gibi cerrahi işlemlerden korkan ya da kaçınan kişiler için minimal invaziv bir alternatif sunar.
    • Daha Az İyileşme Süresi İsteyenler: Lazer liposuction, geleneksel liposuctiona göre daha kısa bir iyileşme süresi sunar ve günlük hayata daha hızlı dönüş sağlar.
    • Yaş Aralığı: Lazer liposuction genellikle 18-65 yaş arasındaki kişilerde yapılabilir. Ancak yaş faktörü, cilt yapısı ve genel sağlık durumu göz önünde bulundurularak değerlendirilmeli ve bir uzman tarafından onaylanmalıdır.

    Hangi Bölgelere Lazer Liposuction Uygulanır?

    Lazer liposuction işlemi kişinin isteği ve uzman doktorlarımızın yapmış olduğu incelemeler sonucunca yapılmaktadır. Bu işlem sonucunda kişiye uygulanacak lazer liposuction bölgeleri belirlenir. Genel olarak lazer liposuction işleminin uygulandığı bölgeler şunlardır;

     

    • Gıdı Bölgesi
    • Karın ve Bel Bölgesi
    • Basen ve Kalça Bölgesi
    • Sırt Bölgesi
    • Bacak İç ve Dış Kısmı
    • Kol Bölgesi
    • Diz Üstü ve Diz İçi Bölgesi
    • Göğüs Bölgesi
    • Ayak Bileği ve Baldır Bölgesi

    Lazer Liposuction ve Klasik Liposuction Farkları

    Lazer liposuction ve klasik liposuction, vücuttaki inatçı yağları almak için kullanılan iki farklı liposuction tekniğidir. Ancak uygulama yöntemleri ve sonuçları bakımından önemli farklar bulunur. Bu farklara değinmek gerekirse; . Klasik liposuction, daha invaziv bir yöntem olup, yağları emmek için genellikle büyük kanüller (ince tüpler) kullanılır. Bu işlem, genel anestezi altında yapılır ve iyileşme süresi daha uzun olabilir. Aynı zamanda  Klasik liposuction sonrası morluklar ve şişlikler daha belirgin olur ve hasta birkaç hafta dinlenme süresine ihtiyaç duyabilir. Ayrıca, cilt sıkılaşma işlemi genellikle bu teknikte lazer liposuction kadar etkili değildir.

     

    Lazer liposuction ise, lazer enerjisi kullanarak yağları sıvı hale getirip, sonrasında kanüllerle vakumlayarak alır. Böylelikle de cilt altındaki kolajen üretimini artırarak, cilt sıkılaşmasına da yardımcı olur, bu da daha pürüzsüz ve genç bir görünüm sağlar. Ayrıca lazer liposuctionun iyileşme süresi de klasik liposuctiona göre daha kısadır. Çünkü işlemde daha az doku hasarı oluşur

     

    Bu kapsamda  lazer liposuction daha minimal invaziv, hızlı iyileşme süresi ve cilt sıkılaştırma gibi ek faydalar sunarken, klasik liposuction daha büyük bölgelerde daha fazla yağ alımı sağlayabilir. Ancak iyileşme süreci daha uzun ve cerrahi müdahale gerektirir. 

    Lazer Liposuction ve Lazer Lipoliz Arasındaki Farklar

    Lazer liposuction ve lazer lipoliz, her ikisi de lazer enerjisi kullanarak vücuttaki inatçı yağları hedef alan minimal invaziv estetik prosedürlerdir. Bu prosedürlerin kendi içinde birbirinden farklı yönleri vardır. Bahsi geçen bu işlemlerden olan Lazer liposuction, vücuttaki yağ birikimlerini doğrudan emerek almak amacıyla yapılan bir işlem olmakla beraber yağları sıvı hale getirerek, ince kanüllerle bu yağları  vücuttan atar. Bu sayede de lazer liposuction genellikle bölgesel incelme ve vücut şekillendirme amacıyla yapılır ve işlem sonrası daha belirgin sonuçlar elde edilir.  Ayrıca, lazer liposuction cilt sıkılaştırma etkisi de sağlar. Çünkü ü lazer ışığı cilt altındaki kolajen üretimini artırarak cildin daha elastik ve sıkı olmasına yardımcı olur.

     

    Öte yandan lipoliz ise, yağların emilmesi yerine, yalnızca lazer enerjisi ile yağ hücrelerini hedef alarak bu hücrelerin küçülmesini sağlar. Böylelikle b işlemde yağlar alınmaz, sadece azalır veya daha yoğun hale gelir. Aynı zamanda Lazer lipoliz, genellikle daha küçük bölgesel yağ birikimlerini hedef almak için tercih edilir ve cilt yüzeyinde daha az invaziv etki yaratır ve  sonuçlar genellikle daha hafif olup, ciltte minimal sıkılaşma sağlansa da büyük yağ kayıpları beklenmez. Lazer lipoliz, genellikle lokal anestezi ile uygulanabilir ve daha kısa iyileşme süresi sunar, fakat lazer liposuction kadar belirgin ve kalıcı sonuçlar genellikle elde edilmez.

     

    Özetle, lazer liposuction, daha büyük yağ birikimlerinden kurtulmak ve belirgin vücut şekillendirmesi yapmak için tercih edilirken, lazer lipoliz daha küçük ve yüzeysel yağ birikimlerini azaltmayı hedefler.

    Ankara Lazer Liposuction Fiyatları

    Yeni nesil lazer liposuction zayıflama işlemi fiyatları değişiklik gösterdiğinden dolayı, net bir fiyat bilgisi yapılan yağ ve kitle indeksi analizlerinden sonra belirlenmektedir. Bu yüzden lazer liposuction ile zayıflama prosedüründe seans fiyatları hakkında bilgi almak için bizimle iletişime geçebilirsiniz.

    Ankara Lazer Liposuction ile Bölgesel Zayıflama İşleminde Neden Esmerlife Polikliniği?

    Lazer liposuction ile bölgesel zayıflama Ankara bölgesinde sıklıkla tercih edilen bir işlemdir. Bu sebeple Esmerlife Ankara, lazer liposuction prosedürü konusunda profesyonel hizmetler sunmaktadır. Uzman doktorlar ile beraber  lazer liposuction uygulaması detaylı şekilde planlanmaktadır. Lazer liposuction işlemi yapılmadan önce, boy ve kilo indeksiniz incelenerek, vücuttaki yağ oranı tespit edilir. Yapılan bu tespit sonucunda, kişiye özel seans sayısı ve aralığı belirlenir. 

    Yeni nesil  lazer liposuction zayıflama sürecinin titizlikle yürütüldüğü Esmerlife polikliniğinde,  hijyen kuralları gözetilerek gerçekleştirilmektedir. Böylelikle daha sağlıklı bir yeni nesil lazer liposuction zayıflama işlemi uygulanmaktadır. Bununla beraber lazer liposuction uygulamasında kullanılan cihazlar, FDA onaylı olup, sağlık bakanlığı tarafından onaylıdır. Ankara  lazer liposuction uygulaması alanında profesyonel sonuçlar sunan Esmerlife kliniğinde sağlıklı bir bölgesel zayıflama süreci yaşayabilirsiniz.

    Esmerlife Kızılay, lazer liposuction işlemi konusunda oldukça rağbet gören bir polikliniktir. Çünkü tüm süreçler profesyonel bir şekilde yürütülmektedir. Siz de sağlık bakanlığı tarafından onaylı Esmerlife polikliniğinde kaliteli bir süreç yaşamak için iletişime geçebilirsiniz.

     

    Lazer liposuction ile inatçı yağlardan kurtulabilirsiniz, ancak daha kapsamlı şekillendirme ve alternatif yöntemler için Ankara bölgesel zayıflama seçeneklerimizi de inceleyebilirsiniz.

    Sıkça Sorulan Sorular

    Lazer liposuction, minimal invaziv bir prosedür olduğu için genellikle iz bırakma oranı düşüktür. Bu nedenle işlem sonucunda herhangi bir iz kalması mümkün değildir.

    Lazer liposuction işlemi, genellikle lokal anestezi altında yapılır. Bu nedenle işlem sırasında ağrı hissedilmez. Ancak, işlem sonrasında hafif bir rahatsızlık, şişlik veya morluklar olabilir.  Bunun içinde endişelenmenize gerek yoktur. 

    Evet, lazer liposuction genellikle başka estetik uygulamalarla kombine edilebilir. Örneğin, cilt sıkılaştırma, botoks, dolgu uygulamaları veya karın germe gibi prosedürlerle birlikte yapılabilir. Kombinasyon tedavileri, hem vücut şekillendirmeyi hem de cilt elastikiyetini artırmayı hedefleyerek, daha etkili ve kalıcı sonuçlar elde edilebilir.

    Lazer liposuction, cilt altındaki kolajen üretimini artırarak cildin sıkılaşmasına yardımcı olur. Bu nedenle, özellikle küçük ve orta boyutlardaki yağ kayıplarından sonra cilt daha sıkı bir görünüm alabilir. Ancak, büyük yağ kayıplarından sonra ciddi sarkmalar varsa, ekstra cerrahi müdahale gerekebilir.

  • Basenim Erimiyor Hangi Bölgesel Zayıflama Uygulamasını Seçmeliyim?

    Basenim Erimiyor Hangi Bölgesel Zayıflama Uygulamasını Seçmeliyim?

    Basen bölgesindeki yağlar, birçok kişinin en inatçı ve zor eriyen bölgelerinden biridir. Ne kadar egzersiz yaparsanız yapın, bazen bu bölgedeki yağları eritmek oldukça zor olabilir. Ancak endişelenmenize gerek yok! Günümüzde, basen bölgesindeki yağları hedef alan birçok etkili bölgesel zayıflama yöntemi bulunmaktadır. İşte bu yazımız da basenlerde meydana gelen zorlu yağları eritecek, bölgesel zayıflama uygulamalarından bahsedeceğiz sizlere. Hepinize keyifli okumalar ve iyi günler dileriz.

    Basenler Neden Oluşur?

    Basenler, genellikle genetik, hormonal dengesizlikler, yanlış beslenme alışkanlıkları ve hareketsiz yaşam tarzı gibi çeşitli faktörlerin etkisiyle oluşur. Bu oluşum sonrasında kadınlarda östrojen hormonu da aktif olarak salgılandığından, yağlar özellikle  kalça ve basen bölgesinde depolanmasına neden olur. Bunun sonucunda da basenlerde yağ birikimi en üst düzeyde oluşmuş olur. Tüm bunlara ek olarak, basen oluşumunda genetik etkenlerin rol oynaması da yadsınamaz bir gerçektir. Çünkü  kişiler, genetik kodları gereği basen bölgesinde daha fazla yağ depolamaya eğilimlidir. Bu sebeple basen oluşumu genetik kodlarla anneden bebeğe de aktarılabilir. Son olarak insülin direnci, tiroid sorunları veya polikistik over sendromu (PCOS) gibi sağlık durumları da basen bölgesinde yağ birikmesine sebep olabilir. Bu nedenle, basenlerin oluşumunu önlemek veya azaltmak için dengeli bir beslenme programı, düzenli egzersiz ve sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek oldukça önemlidir.

    Basen Neden Zor Erir?

    Basen bölgesi, vücudun yağ depolamaya en yatkın bölgelerinden biri olduğu için eritilmesi oldukça zor olabilir. Bunun başlıca nedenlerinden biri, bu bölgede biriken yağların genellikle subkutan (deri altı) yağ olmasıdır. Subkutan yağlar, karın bölgesindeki visseral (iç organ çevresi) yağlara göre daha az metabolik aktiviteye sahiptir, yani vücut tarafından enerji olarak daha yavaş kullanılır. Özellikle kadınlarda östrojen hormonu, yağın basen ve kalça bölgesinde depolanmasını teşvik eder ve bu da bölgesel yağlanmayı artırabilir.

    Buna ek olarak, yanlış beslenme alışkanlıkları ve hareketsiz bir yaşam tarzı da basen bölgesindeki yağları inatçı hale getirebilir. Özellikle Düşük kas kütlesi olan kişilerde yağ yakımı daha zor olur, çünkü kaslar daha fazla kalori yakılmasını sağlayan metabolik olarak aktif dokulardır. Düzenli egzersiz yapmamak ve özellikle bölgesel kasları çalıştıran hareketlerden kaçınmak, basen bölgesinde yağlanmanın daha kalıcı hale gelmesine neden olabilir.

     

    Genetik faktörler de basen yağlarının zor erimesinde etkili olabilir. Bazı kişiler, vücut yapıları gereği bu bölgede daha fazla yağ depolamaya eğilimlidir. Hormon dengesizlikleri, özellikle insülin direnci, tiroid hastalıkları ve polikistik over sendromu (PCOS) gibi durumlar, vücudun yağ yakma mekanizmasını yavaşlatarak basenlerdeki yağların kolay erimemesine neden olabilir. Son olarak yanlış kilo verme yöntemleri, özellikle hızlı kilo kaybı sağlayan şok diyetler, vücudun öncelikle su ve kas kaybetmesine neden olurken, yağ yakımını yavaşlatabilir. Bu durum, özellikle basen gibi dirençli bölgelerde yağların yerleşik hale gelmesine sebep olduğundan, basenlerin erimesini zorlaştırır. 



    Basenlerin Oluşmaması İçin Dikkat Edilmesi Gerekenler

    Basenlerin oluşmaması  için belli başlı noktalara çok dikkat edilmesi gerekir. Böylece basen oluşumu büyük ölçüde engellenmiş olur. Bu bağlamda basen oluşumunu engellemek için dikkat edilmesi gereken şeyler şunlardır;

     

    • İşlenmiş gıdalardan, aşırı şeker ve trans yağ içeren yiyeceklerden olabildiğince uzak durun. Bunun yerine Bol lif içeren sebzeler, tam tahıllar ve sağlıklı yağlarla beslenmeye özen gösterin.
    • Kardiyo egzersizleri (yürüyüş, koşu, bisiklet, yüzme) ile yağ yakımını destekleyip, aynı zamanda Basen bölgesini çalıştıran squat, lunge ve köprü gibi hareketleri antrenmanlarınıza eklemeyi ihmal etmeyin.
    • Uzun süre oturmaktan kaçının, gün içinde hareket etmeye özen gösterin. Ayrıca günlük en az 10.000 adım atmayı hedefleyin.
    • Günlük en az 2-3 litre su içerek metabolizmanızı mutlaka  hızlandırın.
    • Şekerli ve gazlı içeceklerden uzak durarak gereksiz kalori alımını kesinlikle engelleyin.
    • Östrojen fazlalığı basen bölgesinde yağ birikimini artırabilir. Bu yüzden dengeli beslenme ve egzersizle hormonlarınızı dengelemeye özen gösterin.
    • Stresi azaltarak kortizol seviyesini kontrol altında tutmaya çalışın.
    • Gece 7-9 saat kaliteli uyku alarak vücudun yağ yakım sürecini desteklemeye özen gösterin. Aksi halde uyku eksikliği, kilo alımına ve özellikle basen bölgesinde yağlanmaya sebep olabilir.
    • Fazla tuz tüketimi vücutta su tutulumuna neden olabilir ve basen bölgesinde şişkinlik yapabilir. Bu sebeple tuz tüketimini olabildiğince sınırlandırın.
    • Antioksidan içeren besinler tüketerek vücudu toksinlerden arındırın. Özellikle yeşil çay, limonlu su ve detoks suları gibi besinler bu konuda en iyi destekçilerdendir.
    • Bonus olarak bölgesel zayıflama yöntemlerinden yardım alabilirsiniz. Bu sayede kısa sürede basenlerinizi eritebilirsiniz. Bu konuda detaylı bilgi almak için “Bölgesel Zayıflamada Hangi Yöntem Hangi Bölgelere Uygulanır?” içeriğimize göz atabilirsiniz.

    Basenlerin Erimesi İçin Yapılması Gereken Hareketler

    Basenlerinizi sağlıklı bir şekilde eritmek için kendi başınıza yapabileceğiniz basit ama bir o kadar da etkili hareketler bulunmaktadır. Bahsi geçen bu hareketlere hızlı bir şekilde göz atmak gerekirse;

     

    • Squat hareketini 3 set halinde 12-15 tekrar halinde yaparak besinlerinizi kolaylıkla eritebilirsiniz. Bunun için yapmanız gereken şey çok basit. Öncelikli olarak ayaklarınızı iki yana açıp, dizlerinizi bükerek çömelme hareketi yapmanız gerekir. Sonrasında ise kalçayı geriye doğru iterek, sırtınızı düz pozisyonda tutup, hareketi tamamlayabilirsiniz.
    • Bunun yanı sıra Lunge hareketini yapabilirsiniz. Bunun içinde bir bacağınızı öne atıp, dizlerinizi 90 derece bükün. Ardından başlangıç pozisyonunuza geri dönün. Bu hareketi 3 set halinde her iki bacağa da 10-12 set halinde uygulayarak, zorlu basen yağlarından kurtulabilirsiniz.
    • Köprü hareketi de uygulayarak, zorlu basen yağlarından  anında kurtulabilirsiniz. Bunun içinde sırt üstü yere uzanıp, dizlerinizi bükerek kalçanızı yukarıya doğru kaldırmalısınız. Bunu yaparken, kalçalarınızı sıkıp, tekrar indirmeniz gerekir. Böylece basenlerinizdeki yağların yakımı hızlanmış olur. Bahsi geçen bu hareketi 3 set halinde 12-15 tekrar halinde yapabilirsiniz.
    • Aynı zamanda Ayaklar kalça genişliğinde açıp, ağırlık  ile öne eğilip sırt düz tutularak kaldırmaya çalışın. Bu şekilde Deadlift hareketini gerçekleştirmiş olursunuz. Bu hareketi en az 3 set halinde 10-12 tekrar şeklinde gerçekleştirmeniz gerekir.
    • Ayrıca Step-Up hareketiyle de basenlerinizi eritebilirsiniz. Bunun için yapmanız gerekenler sadece yüksek bir platforma inip, çıkmanız. Bu hareketi yaparken kesinlikle 3 set halinde yapmanız gerekir ve her bacak için 12 kez uygulama yapmayı ihmal etmeyin.

    Basenleri Eritmek İçin Hangi Bölgesel Zayıflama Yöntemleri Uygulanmalı?

    Basenleri eritmek için türlü türlü yollar deneyip, sonuç alamadıysanız veya spora ayıracak vaktiniz yok ama hızlı sonuçlar elde etmek istiyorsanız, bölgesel zayıflama yöntemleri tam size göre. Basenleri eritebilmek için türlü türlü bölgesel zayıflama yöntemleri vardır. Bunların başında Soğuk lipoliz işlemi gelmektedir. Soğuk lipoliz işlemi ile basenlerde meydana gelen yağ hücrelerini dondurarak, vücuttan kolay bir şekilde atabilirsiniz. Böylelikle basenlerdeki fazla yağlardan kurtularak, dilediğiniz basen görünümüne kavuşabilirsiniz. 

     

    Bunların yanı sıra kavitasyon işlemi de  basenleri eritmekte etkin bir rol oynamaktadır. Bu yöntem genel olarak ultrason dalgaları ile yağ hücrelerini hedef alarak, bu hücrelerin parçalanmasına yardımcı olur. Aynı zamanda kavitasyon işlemi cilt altına nüfuz eder ve yağ hücrelerinin yapısını bozarak, yağları metabolizma yoluyla atar. Böylelikle zorlu basen yağları kolaylıkla erimiş olur. 

     

    Son olarak da radyofrekans işlemi de basen yağlarını eritmekte bire bir bir çözümdür. Bu çözüm, Radyo frekans enerjisi ile cilt altındaki yağ dokusuna ısı vererek, basenlerde bulunan yağ hücrelerinin erimesine yardımcı olur. Bu sayede de basenlerdeki yağlar hızlı bir şekilde erimiş 

    olur.

     

    Basen bölgesindeki zorlu yağlardan kurtulmak istiyorsanız, Ankara bölgesel zayıflama konusunda uzman olan Esmerlife Polikliniğini ziyaret edebilirsiniz. Böylelikle etkili bölgesel zayıflama işlemleriyle, hayalinizdeki görünüme kavuşabilirsiniz.

    Sıkça Sorulan Sorular

    Basen bölgesindeki yağları eritebilmek için gerekli seans sayısı, seçilen uygulamaya göre değişkenlik gösterebilir. Soğuk lipoliz uygulaması genellikle 2-4 seans gerektirirken, kavitasyon ve radyofrekans tedavisi genellikle 6-8 seans sürebilir. Seans sayısı kişinin vücut yapısı, hedeflenen bölgenin durumu ve istenilen sonuçlara göre değişecektir.

    Bazı bölgesel zayıflama yöntemleri bir arada uygulanabilir. Örneğin, soğuk lipoliz ile kavitasyon veya radyofrekans tedavisini kombine ederek daha hızlı ve etkili sonuçlar elde edilebilir. Bu kombinasyonlar, farklı teknolojilerin etkilerini birleştirerek yağ yakımını hızlandırabilir ve cilt sıkılaşmasını artırabilir. Ancak, kombinasyon uygulamalarını bir uzman eşliğinde yapmak en doğru yaklaşım olacaktır.

    Basen bölgesindeki yağları eritmek için düzenli egzersiz, dengeli beslenme ve yeterli su tüketimi çok önemlidir. Kardiyo egzersizleri, yağ yakımını hızlandırırken, özellikle bacak ve kalça kaslarını hedefleyen hareketler de basen bölgesindeki yağları eritmeye yardımcı olur. Ayrıca, sağlıklı beslenmeye özen göstermek, aşırı tuz, şeker ve işlenmiş gıdalardan kaçınmak da bölgesel zayıflamayı destekler.

  • Dolgu Varken HIFU Yapılır Mı?

    Dolgu Varken HIFU Yapılır Mı?

    Estetik dünyasında sıkça tercih edilen iki popüler işlem, dolgu ve HIFU (Yüksek Yoğunluklu Odaklanmış Ultrason), cildin gençleştirilmesi ve sıkılaştırılması amacıyla kullanılır. Ancak bu iki işlemin kombinasyonu hakkında sıkça sorulan bir soru vardır. Bu soru da “Dolgu varken HIFU yapılabilir mi?” sorusudur. Hem bu soruya detaylı yanıt almanız hem de dolgu ve hifu işleminin bir arada yaptırılması hakkında merak ettiğiniz tüm sorular için “Dolgu Varken HIFU Yapılır Mı?” içeriğini oluşturduk. İçeriği inceleyerek, dolgu ve hifu hakkında detaylı bilgiye sahip olabilirsiniz. Hepinize iyi günler ve keyifli okumalar dileriz.

    Dolgu Varken Hıfu Yapılabilir mi?

    Dolgu yapan bireylerin en merak ettiği şeylerin başında gelen “Dolgu Varken Hıfu Yapılabilir mi?” sorusu için kesin birşey söylemek gerekirse, dolgu varken HIFU (Yüksek Yoğunluklu Odaklanmış Ultrason) uygulaması yapılabilir diyebiliriz. Ancak bu durum dolgunun türüne, uygulama süresine ve HIFU’nun hedef bölgesine bağlı olarak değişebilir

    HIFU, cilt altına odaklanmış ultrason dalgaları göndererek kolajen üretimini artıran ve cilt sıkılaştırma sağlayan bir yöntemdir. Ancak bu ultrason dalgaları, cilt altındaki dolgu maddelerine etki ederek onların yapısını değiştirebilir, erimesine veya yer değiştirmesine neden olabilir.  Özellikle hyaluronik asit bazlı dolgular, ısıya duyarlı oldukları için HIFU sonrası hacim kaybı yaşayabilir. Bu bağlamda Kalsiyum hidroksiapatit veya polikaprolakton bazlı dolgular ise daha dirençli olduğu için HIFU’dan daha az etkilenir. Bu nedenle de yeni yapılan bir dolgu üzerine hemen HIFU uygulanması önerilmez. Eğer dolgu üzerine hıfu yapılacaksa da uzman değerlendirmesi yaparak, dolgunun konumu ve derinliği belirlenip ondan sonra uygun enerji seviyeleriyle işlem yapılmalıdır. Böylelikle daha sağlıklı bir süreç yaşanmış olur.

    Gözaltına Dolgu Yaptırdıktan Sonra Hifu Yaptırabilir miyim?

    Dolgu sonrası hifu hakkında merak edilen bir diğer soru da, “gözaltına dolgu yaptırdıktan sonra hifu yapılabilir mi?” sorusudur. Bu soru hakkında genel olarak yaptırılabilir diyebiliriz. Ancak dikkat edilmesi gereken bazı önemli noktalar vardır. Bu noktaların başpında zaman gelmektedir. Çünkü HIFU, ultrason dalgalarıyla cildin daha derin katmanlarında ısı oluşturarak kolajen üretimini teşvik eden bir yöntem olduğundan, ultrason dalgaları dolguya temas ettiğinde dolgunun erimesine, yer değiştirmesine veya asimetrilere neden olabilir.  Bu nedenle, gözaltı dolgusu yaptırdıktan hemen sonra HIFU uygulanması önerilmez. Aynı zamanda gözaltı bölgesine özel olarak düşük enerji verilmeli ve işlem dikkatli bir şekilde yürütülmeli. Aksi halde yanlış uygulamalar, göz altında çökme, morarma veya beklenmeyen doku kayıplarına yol açar. Bu kapsamda gözaltı dolgusu sonrası HIFU yaptırmayı düşünen kişilerin, bu işlemi yaptırmadan önce mutlaka bir dermatolog veya medikal estetik uzmanına danışarak dolgunun durumu ve uygun zamanlama konusunda bilgi alması önemlidir.

    Alın Bölgesine Dolgu Yaptırdıktan Sonra Hifu Yapılır mı?

    Alın bölgesine dolgu yaptırdıktan sonra hifu yaptırılır mı sorusu da internette oldukça aratılan bir sorudur. Bu soru içinde yapılabilir diyebiliriz. Fakat yapılırken yapılma şekline oldukça dikkat edilmeli. Çünkü alın dolgusu genellikle hyaluronik asit veya kalsiyum hidroksiapatit bazlı olup kırışıklıkları azaltmak ve cildi dolgunlaştırmak amacıyla uygulandığından, dolgu sonrası hemen hifu yaptırmak dolguların erimesine, hacim kaybetmesine veya yer değiştirmesine neden olabilir. Bu doğrultuda HİFU ile yüz germe işlemi alın bölgesinde uygulanırken dolgu yapılan alanlar korunmalı ve enerji seviyeleri dikkatlice ayarlanmalıdır.  Bu yüzden, alın dolgusu sonrası HIFU yaptırmayı düşünen kişilerin mutlaka bir dermatolog veya medikal estetik uzmanına danışarak kişiye özel bir plan oluşturması gereklidir.

    Dolgu Varken HIFU Yapılırsa Ne Olur?

    Dolgu varken HIFU (Yüksek Yoğunluklu Odaklanmış Ultrason) uygulaması yapıldığında, dolgunun türüne, uygulama bölgesine ve kullanılan ultrason dalgalarının seviyesine bağlı olarak çeşitli etkiler görülebilir. Bu noktada dolgu varken HIFU yapılmasının olası sonuçları şunlardır;

    • HIFU’nun yaydığı yüksek ısı, dolguyu parçalayarak erimesine veya hacminin azalmasına neden olabilir. Bu durum özellikle gözaltı, yanak ve alın dolgularında belirgin hacim kaybına yol açabilir.
    • Ultrason dalgaları, cilt altındaki dokular üzerinde etkili olduğundan, dolguların bulunduğu konumdan kaymasına sebep olabilir. Özellikle alın ve çene hattı gibi kemik üzerinde bulunan dolgular, yer değiştirdiğinde asimetri meydana gelebilir.
    • Yanlış bölgede yapılan HIFU, dolgunun bazı alanlarda erimesine, diğer yerlerde ise kalmasına neden olduğundan, estetik açıdan hoş olmayan bir görünüme neden olur.
    • Dolgu maddeleriyle etkileşime giren ultrason dalgaları, ödem veya geçici şişliklere neden olabilir. Aynı zamanda da bazı kişilerde iltihaplanmaya yol açabilir.
    • Kişi dolgu ile belirli bir yüz şekli veya hacim kazanmayı hedeflemişse, HIFU sonrası bu etki azalabilir.

    Hıfu Botoksu Eritir mi?

    HIFU (Yüksek Yoğunluklu Odaklanmış Ultrason) ve botoks, her ikisi de kırışıklıkları azaltmak ve cildi gençleştirmek için kullanılan popüler estetik uygulamalardır. Fakat çalışma mekanizmaları farklıdır. Botoks, sinir uçlarındaki kas hareketlerini geçici olarak bloke ederek mimik kırışıklıklarını azaltırken, HIFU ise cilt altına odaklanmış ultrason dalgaları ile ısı enerjisi göndererek kolajen üretimini artırır ve cilt sıkılaştırma sağlar. Bu yüzden de HIFU, doğrudan kas dokusuna etki edebildiğinden, botoksun uygulandığı bölgelerde kas aktivitesini tekrar uyandırabilir veya botoksun etkisinin daha kısa sürede geçmesine neden olabilir. Ancak, HIFU botoksu tamamen “eriten” bir işlem değildir. Sadece botoksun etkisini zayıflatabilir ya da süresini kısaltabilir. Bu nedenle, botoks yaptırdıktan hemen sonra HIFU uygulanması önerilmez.

    Dolgudan İşleminden Ne Kadar Sonra Hifu Yaptırılabilir?

    Son olarak dolgu işleminden ne kadar süre sonra hifu yaptırılacağı da bir diğer merak konusudur. Bu bağlamda Dolgu işleminden sonra HIFU (Yüksek Yoğunluklu Odaklanmış Ultrason) yaptırmak için genellikle 1 ila 3 ay beklenmesi önerilir.  Belirtilen bu süre, dolgunun tamamen yerleşmesi, cilt altındaki dokularla bütünleşmesi ve ödemin azalması için gereklidir. Aksi hale dolguların etkinliği büyük oranda azalmış olur.  Bunun temel nedeni de büyük oranda HIFU’nun çalışma prensibinden kaynaklanmaktadır. O yüzden dolgu sonrası hemen hifu yaptırmayı düşünüyorsanız, yaptırmadan önce mutlaka bir uzman dermatolog ile görüşmenizi öneririz. Böylelikle daha sağlıklı bir süreç geçirmiş olursunuz.

    Siz de ameliyatsız estetik konusunda kusursuz sonuçlar elde etmek istiyorsanız, hemen Ankara ameliyatsız estetik konusunda harikalar yaratan, Esmerlife Polikliniği ile iletişime geçebilirsiniz. Böylece sağlıklı ve kusursuz bir süreç elde edebilirsiniz.

    Sıkça Sorulan Sorular

    Hyaluronik asit bazlı dolgular, HIFU’ya karşı en hassas olan dolgu türlerindendir. Çünkü hyaluronik asit, su tutma kapasitesine sahip bir molekül olup, vücutta hızla emilebildiğinden, hifu işlemiyle direkt olarak etkileşime girmesine sebep olur.

    Dolgu ve HIFU kombinasyonu yapılabilir.  Fakat doğru zamanlama çok önemlidir. HIFU yapılmadan önce dolgunun stabil hale gelmesi gerektiğinden, uzman bir doktor tarafından kişiye özel bir planlama yapılmalıdır.

    Dolgu yapılan bölgelerde HIFU uygulanırken, enerjinin doğru seviyelerde ayarlanması gerekir. Bu bölgelerde daha düşük enerji seviyeleri kullanılmalı ve işlemin dikkatli bir şekilde yapılması oldukça önemlidir.

    HIFU sonrası ciltte daha sıkı ve genç bir görünüm elde edilebilir. Ancak, dolgunun etkisi azalırsa, bu ciltte asimetri veya hacim kaybına neden olabilir.

    Genel olarak dolgu işlemi önce yapılmalıdır. Çünkü dolgu maddesinin vücuda tamamen yerleşmesi gerekir. Bu bağlamda HIFU, dolgunun etkisini zayıflatabileceği için, dolgu işleminden sonra belirli bir süre beklenmesi gereklidir.

    Eğer HIFU sonrası dolgu etkisi azalmışsa, bazı hastalar ek dolgu uygulamalarına ihtiyaç duyabilir. Ancak, doğru zamanlama ve uygun işlem sırasıyla HIFU sonrası dolgu etkisinin uzun süre devam etmesi sağlanabilir.

  • Ankara Çatlak Tedavisi

    Ankara Çatlak Tedavisi

    Cilt çatlakları, zaman zaman herkesin karşılaştığı estetik bir sorun olabilir. Özellikle hamilelik, hızlı kilo alımı veya kaybı, ergenlik dönemi ve hormonal değişiklikler gibi faktörler, cildin elastikiyetini kaybetmesine ve çatlakların oluşmasına neden olabilir. İşte tam bu noktada devreye çatlak tedavileri girmektedir. Oldukça güvenilir ve kusursuz sonuçlar veren çatlak tedavisi hakkında detaylı bilgi almak için içeriğimizi inceleyebilirsiniz. Hepinize sağlıklı günler ve iyi okumalar dileriz.

    Cilt Çatlağı Nedir?

    Günümüzde sıklıkla meydana gelen Çatlak, ciltteki elastik liflerin aşırı gerilme sonucu yırtılması sonucu oluşan ince, uzun izlerdir.  Bu izler, genellikle hızlı kilo alımı, gebelik, ergenlik dönemi veya hızlı büyüme gibi faktörlerle ortaya çıkmakta olup ciltteki elastikiyet kaybı, dermis tabakasındaki kollajen ve elastin liflerinin kopmasına neden olur. Bu nedenle de oluşan çatlaklar, ilk başta kırmızı, mor veya pembe renkte olabilir ve zamanla beyaz veya gümüş rengine dönüşebilmektedir. Meydana gelen  bu renk değişimleri, çatlağın iyileşme sürecini ve yaşını gösterir. Bahsi geçen bu uzun çizgiler, genellikle kozmetik kaygılara yol açmaktadır. Ancak cildin doğal yapısının bir parçası olarak kabul edilir ve zamanla belirginlikleri azalabilir. Bu bağlamda çatlakların oluşumunu engellemek tamamen mümkün olmasa da, cilt elastikiyetini artıran nemlendiriciler ve düzenli bakım, çatlakların oluşumunu geciktirebilir veya görünümünü tamamen ortadan kaldırabilir.

    Ankara Çatlak Tedavisi

    Ankara Çatlak Tedavisi, ciltte oluşan çatlakların görünümünü azaltmak ve cildi yenilemek için uygulanan etkili ve konforlu bir yöntemdir.

    Deride Çatlak Neden Oluşur?

    Deride çatlaklar, cildin elastikiyetini aşan bir gerilme sonucu meydana gelir. Oluşan bu gerginlik sonrasında derinin altındaki elastik liflerin, özellikle kollajen ve elastin liflerinin kopması, çatlakların oluşmasına yol açar.  Bu durum, genellikle ciltteki ani ve hızlı değişikliklerden kaynaklanır. Örneğin, hızlı kilo alımı veya hızlı büyüme (ergenlik döneminde), cildin doğal esneklik sınırlarını zorlayarak çatlakların oluşmasına neden olabilir. Ayrıca, gebelik dönemi de cildin hızla gerilmesine yol açarak çatlakların yaygın olarak görüldüğü bir süreçtir. Hormon değişiklikleri, özellikle gebelikte ve ergenlik döneminde, cildin elastikiyetini etkileyebilir ve çatlak oluşumuna zemin hazırlayabilir. Tüm bunların yanı sıra düşük su tüketimi, yetersiz beslenme ve cilt bakımının ihmal edilmesi gibi etkenler, cildin esnekliğini ve sağlığını olumsuz etkileyerek çatlak oluşumunu artırabilir. Bu kapsamda derideki çatlaklar, cildin elastikiyetini aşan gerilmeler ve bunun sonucunda yaşanan yapısal hasarın bir belirtisidir diyebiliriz.

    Deri Çatlağı Evreleri

    Vücutta oluşan çatlakların belli başlı evreleri mevcuttur. Bu evreler, çatlağın durumuna bağlı olarak değişkenlik göstermektedir. Bahsi geçen bu evreler 3 kategoriye ayrılmaktadır.Bunlar; Erken evre, Orta evre, İleri evredir. İnceleyecek olursak;

     

    • Erken Evre (İlk Oluşum Dönemi)

    Çatlağın ilk evresi olan bu evrede, çatlaklar genellikle kırmızı, mor veya pembe renkte olur. Bunun nedeni cildin altındaki kan damarları ve dokulara bağlı olmasıdır. Bahsi geçen bu erken evre de  çatlaklar hala yeni olup, yüzeyde ince çizgiler gibi görünür. O yüzdende  tedaviye erken evre de başlanırsa, çatlakların görünümü belirgin şekilde iyileştirilebilir.

     

    • Orta Evre

    Çatlaklar bu dönemde rengini beyaz veya gümüş tonlarına doğru kaybetmeye başlar. Bu yüzden de çatlaklar daha belirginleşir ve derinin üst katmanlarına yayılır. Ayrıca elastik liflerin kopması sonucu ciltteki doku değişir. Bu dönemde çatlaklar hala tedaviye duyarlıdır.  Ancak tedavi yöntemleri biraz daha uzun süreli sonuçlar verebilir.

     

    • İleri Evre (Kronik Dönem)

    Çatlaklarda son evre olan ileri evre, Çatlakların  tamamen beyaz veya gümüş renkte ve iyileşmiş olduğu evredir. Bu evrede çatlaklar derinin alt katmanlarına tamamen yerleşmiş olup, derinin üst yüzeyinde kalıcı izler bırakır. Böylelikle  çatlaklar belirginleşmiş ve genellikle tedaviye daha dirençli hale gelmiştir. Bahsi geçen bu evre de çatlaklar lazer  tedavisi veya mikrodermabrazyon gibi ileri tedavi seçenekleriyle  iyileştirebilir.  Fakat tamamen kaybolması zor olabilir.

    Çatlakların Sık Görüldüğü Yerler

    Vücutta çatlaklar birçok bölgede görülebilmektedir. Bu bölgeler genellikle vücutta hızla büyüyen, gerilen veya esneyen alanlardır. İşte çatlakların sık görüldüğü yerlerdir. Bahsi geçen bu bölgeleri detaylı şekilde incelemek gerekirse;

    • Karın
      Gebelik, hızlı kilo alımı veya kaybı nedeniyle karın bölgesi, çatlakların en sık görüldüğü alanlardan biridir. Bu nedenle gebelikte büyüyen rahim ve karın derisinin hızla gerilmesi, çatlak oluşumuna yol açar.
    • Kalça
      Kalça, özellikle ergenlik, kilo alımı ya da gebelik gibi durumlarla hızla genişleyen bir bölge olduğundan, çatlaklar burada sıkça görülür. Ayrıca, bu bölgedeki cilt genellikle daha ince olduğu için çatlaklar daha belirgin hale gelebilir.
    • Uyluklar
      Uyluklar da hızla büyüyen ya da genişleyen bir bölge olduğu için çatlaklar burada da sıkça görülür. Özellikle ergenlik döneminde, aşırı kilo alımı veya hormon değişiklikleri ile birlikte uyluk bölgesi çatlakları ortaya çıkabilir.
    • Göğüsler
      Göğüsler, özellikle ergenlik döneminde veya gebelikte hızla büyür, bu da ciltte gerilmelere ve çatlaklara yol açabilir. Ayrıca, kilo değişiklikleri ve hormonal değişiklikler de göğüslerde çatlak oluşumunu artırabilir.
    • Sırt
      Sırt bölgesinde, özellikle ergenlik dönemindeki hızlı boy büyümesi veya aşırı kilo alımı sonucu çatlaklar oluşabilir. Sırtın üst kısmı, genellikle çatlakların en fazla görüldüğü yerlerden biridir.
    • Bacaklar
      Bacaklar, genellikle kilo değişiklikleri, ergenlik dönemi veya genetik faktörler nedeniyle çatlakların oluştuğu bir diğer bölgedir. Özellikle iç bacaklar ve diz çevresi gibi alanlar bu tür izlere daha yatkındır.
    • Kollar
      Kollar, özellikle kilo alımı veya vücut gelişimi sırasında esnediği için çatlakların görüldüğü diğer bir bölgedir. Çatlaklar, özellikle üst kolların dış kısmında daha yaygındır.
    • Bel
      Hızla kilo alımı veya büyüme gibi durumlar, bel bölgesinde de çatlak oluşumuna neden olabilir. Bu çatlaklar, genellikle belin yan taraflarında ve çevresinde görülür.

    Deride Çatlak Oluşumunun Belirtileri

    Deride çatlak oluşumunun belirtileri, genellikle ciltteki değişikliklerle kendini gösterir. Bu yüzden dolayı da vücut çatlakları, başlangıçta ince çizgiler şeklinde ortaya çıkar ve zamanla daha belirgin hale gelir. Bu kapsamda çatlak oluşum süreci farklı evrelerden geçer ve her evre, belirli belirtilerle kendini gösterir. İşte çatlak oluşumunun belirtileri şunlardır;

     

    • Renk Değişikliği
    • Ciltte İnce Çizgiler veya Çatlaklar
    • Ciltte Gerilme ve Hassasiyet
    • Şişlik ve Morarma
    • Daha Belirgin Çatlaklar ve Derinleşme
    • Ciltte Düzensizlik ve Doku Değişikliği
    • Hızlı Değişiklikler ve Cilt Esnekliğinde Azalma

    Çatlak Oluşmaması İçin Dikkat Edilmesi Gerekenler

    Çatlakların oluşmaması için belli başlı noktalara dikkat edilmesi gerekir. Bu sayede vücutta olası çatlaklar meydana gelmemiş olur. Bahsi geçen bu dikkat edilmesi gereken noktalar şunlardır;

     

    • Cilt nemli tutulduğunda elastikiyetini kaybetmez ve daha az gerilme yaşar. Bu yüzden, Nemlendirici kremler, yağlar (örneğin, argan yağı, shea yağı, zeytinyağı) ve hyaluronik asit içeren ürünler kullanarak, cilt bariyerini güçlendirebilir ve çatlak oluşumunu engelleyebilirsiniz.
    • Hızlı kilo alımı veya hızlı kilo kaybı, ciltteki elastik liflerin aşırı gerilmesine neden olabilir. Bu da çatlakların oluşmasına yol açar. O yüzden dolayı da  kilo değişimlerini yavaş bir şekilde yaparak, cildin bu değişimlere uyum sağlamasına yardımcı olabilirsiniz.
    • Cilt sağlığı için su tüketimi çok önemli olduğundan,  yeterli miktarda su içerek cildin nem dengesini koruyabilir ve cilt elastikiyetini artırarak çatlak oluşumunu engelleyebilirsiniz.
    • Vitaminler ve mineraller, cilt sağlığını doğrudan etkilemektedir. Özellikle B vitamini, C vitamini, E vitamini ve çinko gibi besin öğeleri, cilt hücrelerinin sağlıklı şekilde yenilenmesine yardımcı olur. Bu sebeple bahsi geçen vitaminleri tüketerek, çatlak oluşumunun önüne geçebilirsiniz.
    • Cilt masajı, kan dolaşımını artırarak cildin daha elastik olmasına yardımcı olur.Özellikle karın, kalça, uyluklar ve göğüs gibi çatlak oluşumuna eğilimli bölgelerde masaj yapmak, büyük ölçüde fayda  sağlamaktadır.
    • Hormon değişiklikleri, çatlakların oluşumunda önemli bir rol oynayan başka bir etkendir. Özellikle gebelik, ergenlik dönemi, adet dönemi veya steroid kullanımı gibi hormon değişiklikleri, ciltte gerilmelere neden olabilmektedir. Bu nedenle bu  tür değişimlere dikkat edilmesi ve gerektiğinde doktor kontrolü yapılması gerekir
    • Ergenlik döneminde, vücut hızla büyür ve bu, özellikle uyluklar, sırt, göğüsler gibi bölgelerde çatlaklara yol açabilir. Bu dönemde cildin nemli tutulması ve beslenme düzenine dikkat edilmesi, çatlak riskini azaltabilir.
    • Gebelikte, karın bölgesinde hızlı büyüme ve gerilme yaşandığı için karın bölgesine nemlendirici kremler veya yağlar uygulanması gerekir.  Ayrıca, bacaklar ve göğüsler de ihmal edilmemeli.
    • Çatlağa neden olan stres etmenine de çok dikkat edilmeli. Bu yüzden stresten olabildiğince uzak durulmalı.
    • Uzun süreli steroid kullanımı ciltteki bağ dokusunun zayıflamasına neden olduğundan, çatlaklar meydana gelebilir. Bu nedenle düşük ölçüde ve doktor denetiminde steroid kullanılabilir.

    Ankara Çatlak Tedavisinde Kullanılan Tedavi ve Yöntemler

    • Theramagnetic ile Çatlak Tedavisi

    Theramagnetic, manyetik alan ve termal enerji kullanarak çatlak tedavisinde etkili bir yöntemdir. Bu tedavi, cildin alt katmanlarında mikro dolaşımı artırarak, ciltteki kolajen üretimini teşvik eder. Ayrıca, termal ısı ile ciltteki elastikiyet kaybını onarır. Çatlakların olduğu bölgelerde kullanılan bu teknoloji, cilt yenilenmesini hızlandırarak, çatlakların daha az belirgin hale gelmesini sağlar. Bahsi geçen bu  Theramagnetic ile çatlak işlemi genellikle karın, kalça, bacak ve göğüs gibi çatlakların yoğun olduğu bölgelerde uygulanmakta olup, Tedavi süreci genellikle ağrısızdır ve seanslar halinde yapılır.

    • Lazer ile Çatlak Tedavisi

    Lazer tedavisi, çatlakların tedavisinde oldukça etkili bir diğer yöntemdir. Bu yöntem cildin altına mikro hasarlar bırakarak kolajen üretimini tetikler ve cildin yenilenmesini sağlar. Böylelikle çatlaklar zamanla daha az belirgin hale gelir. Bahsi geçen bu lazer ile çatlak tedavisi, cildin üst tabakasını uyararak yeniden yapılanma sürecini başlatır.  Seanslar arasında genellikle 4-6 hafta ara vardır. 


    • Karboksiterapi ile Çatlak Tedavisi

    Karboksiterapi, cilt altına karbondioksit gazı enjekte edilerek uygulanan bir tedavi yöntemidir. Bu tedavi yöntemi cilt altındaki kan dolaşımını artırarak oksijenin hücrelere taşınmasını sağlar. Bu sayede cilt daha sağlıklı ve elastik hale gelir.Belirlen bu Karboksiterapi ile çatlak tedavisi, özellikle yenilenen cilt hücrelerinin üretimi ile çatlakların görünümünü iyileştirir. Tedavi, genellikle ağrısızdır ve birden fazla seans gerektirir. Seanslar arasında genellikle 1 hafta ara bırakılır ve tedavi sonrası ciltte hafif bir kızarıklık olabilir.


    • PRP ile Çatlak Tedavisi

    PRP (Platelet Rich Plasma) tedavisi, kişisel kanın alınıp santrifüj edilerek, platelet (trombosit) açısından zengin plazmanın çatlakların olduğu bölgelere enjekte edilmesidir. Bu PRP işlemi, kolajen üretimini artırarak, cildin yenilenmesine yardımcı olur. Aynı zamanda Plateletler, büyüme faktörleri içerdiğinden, ciltteki hasarlı dokuları onarır. Bu tedavi, doğal bir iyileşme süreci başlatır ve genellikle birkaç seansta etkili sonuçlar verir. PRP ile çatlak tedavisinin avantajı, kişiye özel bir tedavi olmasıdır ve yan etkiler çok nadir görülmesidir.


    • Fraksiyonel Lazer ile Çatlak Tedavisi

    Fraksiyonel lazer, cildin yüzeyini etkili bir şekilde yenileyerek çatlakların görünümünü azaltmaya yardımcı olan bir teknolojidir. Bu teknoloji, ciltteki sağlıklı dokuya zarar vermeden mikroskobik ısı hasarları oluşturarak kolajen üretimini hızlandırır. Böylece, çatlakların üzerine uygulanarak, cilt altındaki dokuyu onarır. Fraksiyonel lazer  ile çatlak tedavisi, özellikle derin çatlaklar için etkilidir ve tedavi sonrası ciltte hafif kızarıklık veya kabuklanma olabilir. Genellikle birkaç seans gerektirir ve etkiler zamanla görülür.


    • Dermafrac ile Çatlak Tedavisi

    Oldukça yeni bir işlem olan Dermafrac, mikro iğneleme ve altın iğnelerle ışık tedavisini birleştiren bir teknolojidir. Bu işemde Dermafrac cihazı, cildin alt katmanlarına mikro kanallar açarak, kolajen üretimini artırır ve cildin yenilenmesini hızlandırır. Aynı zamanda besleyici serumlar bu mikro kanallardan geçerek cilt altına iletilir ve iyileşme sürecini destekler. Böylelikle Dermafrac ile çatlak tedavisi, özellikle çatlakların olduğu bölgelerde etkilidir ve genellikle birkaç seans gerektirir. Tedavi sonrası ciltte hafif bir kızarıklık olabilir, ancak bu kısa süre içinde geçer.


    • Dermaroller ile Çatlak Tedavisi

    Dermaroller, uçlarında mikro iğneler bulunan bir cihaz ile uygulanan bir mikro iğneleme tedavisidir. Bu tedavi, cildin üst tabakasına mikro kanallar açarak kolajen ve elastin üretimini teşvik eder. Böylece ciltteki çatlaklar zamanla daha az belirgin hale gelir. Dermaroller ile çatlak tedavisi genellikle yüzeysel çatlaklar için etkili olsa da, derin çatlaklar için daha fazla seans gerektirebilir. Bu nedenle tedavi sonrası hafif bir kızarıklık, hassasiyet ve kabuklanma olabilir. Ancak bu belirtiler kısa süre içinde kaybolur.

     

    • Dermapen ile Çatlak Tedavisi

    Dermapen, ciltteki çatlakları tedavi etmek için kullanılan bir başka mikro iğneleme yöntemidir. Bu yöntem, daha ince ve hassas iğnelerle cilt altına mikro kanallar açar ve cilt yenilenmesini teşvik eder. Bu şekilde derin çatlaklar için etki sağlar. Özellikle Dermapen ile çatlak tedavisi, cildin doğal iyileşme sürecini hızlandırarak, çatlakların görünümünü iyileştirir.Bu kapsamda  birkaç seans sonrasında daha belirgin sonuçlar elde edilebilir.

    Çatlaklardan Tamamen Kurtulmak Mümkün mü?

    Çatlaklardan tamamen kurtulmak, günümüzde kullanılan tedavi yöntemleriyle kısmi olarak mümkün olsa da, tamamen yok edilmeleri genellikle zordur. Çatlaklar, cildin elastikiyetinin aşılması sonucu oluşan kalıcı izlerdir ve bu izlerin tedavisi, genellikle görünümünü iyileştirmeye yönelik olur. Uygulanan bu tedavi yöntemleri, kolajen üretimini artırarak, cilt yenilenmesini teşvik eder ve çatlakların daha az belirgin hale gelmesini sağlar. Ancak çatlaklar, derinliklerine göre değişiklik gösterebilir ve bazı durumlarda tamamen kaybolmaları çok zor olabilir. O yüzden tamamen bir daha oluşmaz diyemeyiz. Ancak düzenli tedavi ve bakımla, çatlakların rengi solabilir ve cilt daha pürüzsüz hale gelir.  Bu da kişiye estetik olarak tatmin edici bir sonuç sağlar.

    Ankara Çatlak Tedavisi Fiyatları

    Ankara çatlak tedavisi fiyatları, tedavi yöntemine, uygulanacak seans sayısına, cildin durumuna ve klinik veya uzman seçimine göre değişkenlik gösterebilir. Örneğin, lazer tedavisi, PRP veya karboksiterapi gibi yöntemler in maliyeti diğer işlemlere göre biraz daha fazla olabilir.  çünkü bu tedaviler daha karmaşık ve uzmanlık gerektiren işlemler olup, seans başına fiyatlar da genellikle yüksektir. Bunun yanı sıra . Dermaroller veya mikro iğneleme gibi tedaviler ise daha ekonomik seçenekler sunabilmektedir. Bu sebeple çatlak tedavisi fiyatları hakkında bilgi alma için uzmanlarımız ile iletişime geçebilirsiniz.

    Ankara Çatlak Tedavisi Hakkında Sıkça Sorulan Sorular

    Çatlak tedavisinin süresi, kullanılan tedavi yöntemine ve çatlakların derinliğine bağlı olarak değişir. Fakat Lazer tedavisi gibi yöntemler genellikle 20-30 dakika sürerken, PRP tedavisi veya karboksiterapi gibi uygulamalar da 30-45 dakika sürebilir. 

    Çatlak tedavileri genellikle güvenilirdir. Ancak, bazı yan etkiler görülebilir. Bu yan etkiler, ciltte kızarıklık, şişlik gibibelirtiler olabilir. O yüzden endişelenmenize gerek yoktur. Bir kaç gün içinde geçen yan etkilerdir.

    Karın bölgesindeki çatlaklar için genellikle fraksiyonel lazer, PRP, karboksiterapi ve mikro iğneleme (dermaroller veya dermapen) gibi yöntemler tercih edilir. Bu tedaviler, cildin altındaki kolajen üretimini artırarak çatlakların görünümünü azaltır. Fraksiyonel lazer, özellikle derin çatlaklar için etkilidir. Ayrıca, Theramagnetic gibi manyetik terapi yöntemleri de karın bölgesindeki çatlakları iyileştirebilir.

    Kalça bölgesindeki çatlaklar için en etkili tedavi yöntemleri arasında lazer tedavisi, mikro iğneleme (dermaroller veya dermapen), PRP ve karboksiterapi bulunur. Lazer tedavisi, kalça bölgesindeki derin çatlakların görünümünü önemli ölçüde iyileştirir. PRP, kişiye özel doğal bir tedavi yöntemi sunarken, mikro iğneleme işlemiyle de cilt elastikiyeti arttırılır. Bu tedavi yöntemleri genellikle birkaç seans gerektirir.

    Bel bölgesindeki çatlaklar için fraksiyonel lazer, PRP, karboksiterapi ve mikro iğneleme yöntemleri uygundur. Bel bölgesindeki çatlaklar, genellikle hızlı kilo alımı ve hormon değişikliklerinden kaynaklanır. Lazer tedavisi ve mikro iğneleme, bu bölgedeki çatlakların derinliğini azaltarak daha pürüzsüz bir görünüm sağlar. PRP, doku yenilenmesini hızlandırarak doğal bir iyileşme süreci başlatır.

    Bacak bölgesindeki çatlaklar için en etkili tedavi yöntemleri arasında lazer tedavisi, mikro iğneleme, karboksiterapi ve PRP yer alır. Bacaklardaki çatlaklar, genellikle hızlı kilo alımı ve hormonal değişiklikler nedeniyle oluşur. Lazer tedavisi, çatlakların görünümünü iyileştirirken, mikro iğneleme ile cilt elastikiyeti artar. Karboksiterapi, kan dolaşımını artırarak çatlakların rengi üzerinde olumlu etkiler sağlar. 

  • Egzersiz / Spor Yapmadan Sağlıklı Kilo Vermek Mümkün Mü?

    Egzersiz / Spor Yapmadan Sağlıklı Kilo Vermek Mümkün Mü?

    Kilo vermek denildiğinde akla ilk olarak yoğun egzersiz programları ve katı diyetler gelir. Ancak herkesin spor yapacak zamanı, fiziksel koşulları veya motivasyonu olmayabilir. Peki, egzersiz yapmadan sağlıklı bir şekilde kilo vermek mümkün mü? Bu soruya detaylı bir cevap almak istiyorsanız, sizler için oluşturduğumuz “Egzersiz / Spor Yapmadan Sağlıklı Kilo Vermek Mümkün Mü?” adlı içeriği inceleyebilirsiniz. Böylelikle detaylı bilgiye sahip olabilirsiniz. Hepinize iyi günler ve keyifli okumalar dileriz.

    Egzersiz / Spor Yapmadan Sağlıklı Kilo Vermek Mümkün Müdür?

    Egzersiz ve spor yapmadan sağlıklı bir şekilde kilo vermek sanılanın aksine aksine oldukça merak edilen bir sorudur. Bu soruya net bir cevap vermek gerekirse, Spor yapmadan estetik ve sağlık uygulamaları ile kilo vermeniz mümkün olduğunu söyleyebiliriz.Bu bağlamda Vücudunuzda kalori açığı oluştururken diğer yandan da yağ yakılmasını hızlandırabilirsiniz. Böylelikle kalori açığı olan vücutta kilo vermek de daha kolaydır. 

    Besin değeri yüksek gıdaları tüketirken sağlıklı yaşayıp kilo almanın da önüne geçebilirsiniz. Kilo vermek çok yönlü biçimde dikkat etmeniz gereken eylemdir. Bu nedenle kilo verimi gerçekleştirirken mümkün olduğu kadar tüm yöntemleri ele almalısınız. Unutmamalısınız ki seçeceğiniz her sağlıksız yöntem size dezavantaj olarak geri dönecektir. Egzersiz yapmadan kilo vermek istiyorsanız vücudunuzu zorlamadan ve yeni sağlık sorunlarına yol açmadan bunu başarmalısınız. Bunu ise doğru zayıflama yöntemleri, diyet programları ile birlikte kullanılan zayıflama işlemleri ile sağlayabilirsiniz.  

    Spor Yapmadan Sağlıklı Şekilde Nasıl Kilo Verebilirim?

    Kilo alma nedenlerini ortadan kaldırmak tek başına kilo vermede etkili değildir. Bu nedenşe spor veya egzersizler ile de vücutta kalori açığı oluşturup, metabolizma hızlandırılmalıdır. Ancak bazı kimseler için spor yapmaya karar vermek ve bunu devam ettirmek son derece zordur. Bu kimseler spor yapmadan sağlıklı şekilde nasıl kilo verebilirim diye merak eder. Öncelikle şunlara uyulmalıdır;

    • Uzun süre hareketsiz kalmamaya çalışmak
    • Uyku rutinini düzenlemek ve yeteri kadar uyumak 
    • Fazla şekerli besinler tüketmemek
    • Fazla yağlı besin tüketimini azaltmak
    • Sağlıksız beslenme alışkanlıklarını hayatınızdan çıkarmak
    • Genetik yatkınlık
    • Belirli saatten sonra yememe alışkanlığı edinmek
    • Diyet yapmak
    • Sağlıklı estetik uygulamaları ve kilo verme işlemleri kullanmak
    • Bol bol su içmek
    • Yeterli miktarda sağlıklı sıvı ve doğal meyve suları tüketmek  

    Bunları yaparken Velashape, Mantis MR, Soğuk Lipoliz, Lenf Drenaj, Kavitasyon, Elektroterapi ve LPG gibi uygulamalar, sağlıklı kilo vermenizi destekleyecektir. Kilo vermenize yardımcı olurken sağlığınıza zarar vermeyeceği gibi her seansta kendinizi biraz daha hafif hissedersiniz. Vücudunuzun şekillendirirken uygulama yöntemlerine göre 2 cm ile 10 cm kadar incelebilirsiniz. 

    Egzersiz Yapmadan Vücudumu Şekillendirebilir Miyim?

    Vücut şekillendirme kilo vermekten daha zor ve uzun süreçtir.Bu nedenle meyve ve sebze tüketerek, uyku kalitesini artırarak, tok tutan yiyecekler yiyerek vücut şekillenmez. Bunun yerine kalori açığı oluşturmak kilo vermeye yardımcı olsa da, “vücut şekillendirme için egzersiz veya spor yapmak gerekecektir. Ancak egzersiz yapmadan vücudumu şekillendirebilir miyim?” diye düşünüyorsanız bunun en iyi yollarından biri soğuk lipoliz gibi işlemlerdir. Uygulama bölgesinde birkaç cm incelme sağladığı gibi vücudu da sıkılaştırır. Göbek yağları ve iç bacak yağları gibi oldukça zor yağ yakılan bölgelerde etkili sonuçlar sunar. Spor ve egzersiz yerine alternatif olarak velashape gibi yöntemler deneyebilirsiniz. Vücudunuzu şekillendirip selülitlerden kurtulursunuz. Spor yaparak kendinizi zorlamayacağınız bu yöntem vücudu şekillendirmek için de mükemmeldir. Kişiye özgü zayıflama seçenekleri sunduğundan hızlı şekilde vücudunuzu şekillendirebilirsiniz. 

    Brezilya poposuna sahip olmak, 90-60-90 beden ölçülerini tutturmak, alımlı görünmek için bu konuda uzmanından destek alabilirsiniz. Günlük yaşantınızı engellemeyecek ve birkaç saat sürecek bu uygulamalar diyetleri de uyguladığınızda uzun vadede sonuçlar verir. Spor yapmadan, kendinizi yormadan da cihazlarla yağ yakılmasını hızlandırırsınız. Sadece vücudunuzu şekillendirmek kalmadığı gibi çatlakların ortadan kalkmasını da sağlayacaklardır.   

    Egzersiz Yapmadan Hızlı Şekilde Kilo Verebileceğiniz Sağlıklı Yöntemler

    Sağlığını tehlikeye atmadan kilo vermek ve vücudunu şekillendirmek herkesin hayalidir. Ancak bunu nasıl ve ne şekilde yapacağınız hakkında bilginiz olmayabilir. Uygulamaları ile öne çıkan ve egzersiz yapmadan hızlı şekilde kilo verebileceğiniz sağlıklı yöntemler sunan Esmerlife ile iletişime geçebilirsiniz. Vücut tipinize, metabolizma hızınıza ve fazla kilolarınıza göre size uygun işlemlere uygun seansları düzenleyeceklerdir. Bazı işlemler tek seferlik prosedürlere sahipken bazıları da birkaç seans sonunda sonuç verir. Sizin için en ideali ve sağlıklısı hangisi ise uzmanları eşliğinde bunları gerçekleştirirler. 

    Egzersiz yapmadan hızlı şekilde kilo vereceğiniz yöntemlerde kullanılan cihazlar ileri teknolojiye sahiptir. FDA tarafından onaylanmış bu uygulamalar uzman kontrolünde gerçekleştirilir. Estetik ve güzellik uzmanları sağlığınızı tehlikeye atmadan bunu en iyi şekilde sağlar. Taleplerinizi estetisyene ilettikten sonra sonuçları yakından görebilirsiniz. Sadece tek seansta bile ciddi fayda sağlayan yöntemler vardır. Bunlar içinde bazıları sadece vücudunuzu şekillendirmez. Cildinizde var olan çatlak, selülit gibi sorunları da onarır, vücuttaki ödem ile şişlikleri alır.

    Hızlı şekilde kilo verdiren yöntemler FDA tarafından onaylanmıştır. O nedenle insan sağlığı üzerinde hiçbir yan etkisi ve zararı da yoktur. Son derece güvenilir ve bir o kadar işlevsel uygulamalardır. 

     

    Velashape

    Selülitleri azaltmaya odaklı işlem gibi görülse de sıkılaşmayı etkili biçimde gerçekleştirir. Bunu yaparken de yağ yakımını hızlandırdığı için sağlıklı şekilde kilo verirsiniz. Bölgesel incelme arzulayanların günlük yaşamını aksatmadan yaptıracağı tek seanstan oluşan uygulamadır. İşlem sırasında ve sonrasında kendinizi rahatsız hissetmezsiniz. Tek seanslık olması etkileyici sonuçlar alınmasını engellemez.

    Mantis MR

    Son yıllarda bölgesel zayıflamada sık kullanılan yöntemlerden biridir. Endomasaj ve motorlu silindirikler bir arada kullanılır. Mekanik enerji uygulanan bölgedeki yağları yakar. Vücudu şekillendirmesinin yanında anti-aging uygulamaları olarak da bilinir. Vücudunuzda dinçlik sağlamak ve gençleştirmek için kullanılır. Selülit problemlerine çare olduğu gibi bölgesel yağlanmada oldukça etkilidir. 

    Soğuk Lipoliz

    Son teknoloji bölgesel zayıflama yöntemlerinden biri olarak bilinir. Yağ dokuları -8 ile -11 dereceye kadar düşük sıcaklıklarda dondurulur. Dondurulan yağ dokuları parçalanarak vücuttan atılır. Yağ dokuları doldurulup parçalanırken yandaki kaslara, sinirlere ve diğer dokulara zarar verilmez. Diyet yapmaya bile gerek duymadan kısa zamanda bölgesel ve bedensel incelmeyi yakalamanız mümkündür. Kalıcı olmasını istiyorsanız işlem sonrasında kilonuza dikkat etmeniz yeterlidir. 

    Lenf Drenaj

    Sağlık uygulaması olarak kullanılsa da bölgesel incelme, vücuttan şişlik ve ödemin uzaklaştırılması hususunda son derece etkilidir. Basınç etkisi olan cihaz yardımı ile vücuda masaj yapılır. Masaj sayesinde lenf dolaşımı hızlanır. Lenf drenaj sonrası vücuttan toksinler, ödem ve şişlikler hızlı biçimde atılır. Kilo vermeyi destekleyici uygulamalar arasında sayılmasının nedeni vücuttaki fazla sıvıyı atmasıdır. 

    LPG

    Vakum tekniği kullanılarak zayıflamanın sağlandığı uygulamalardan biridir. LPG yöntemi ile zayıflama yapılırken dokular vakumlanarak sıkıştırılır. Her bölgede var olan kan akışı hızlandığı gibi sıkıştırılan yağ hücreleri de küçülür. 10 veya 15 seans sonunda istediğiniz incelme gerçekleşecektir. Seans sayısı ve zayıflama süresi kişiye göre değiştiğinden sonucu zaman gösterecektir. LPG yöntemi ile zayıflama sonrasında 2 cm ile 10 cm arasında bölgesel incelme ve sıkılaşma sağlanacaktır.

    Kavitasyon

    Vücutta bulunan yağ hücrelerinin parçalanarak atılmasını sağlayan bu yöntemde ses dalgaları kullanılır. Ses dalgaları ile uygulama bölgesindeki yağlar parçalanır. Ultrasound ve elektropedler ile bu yağlar vücuttan atılır. 6 seans ile 8 seans arasında sonuç veren bu uygulama kişiye göre farklılık gösterir. Kavitasyon ile bölgesel zayıflama işleminde yağ hücrelerinde buhar dolu kabarcıklar oluşturulur. Yağın kalınlığına göre incelme aralığı değişse de ilk seansta bile 2 cm ile 10 cm arasında bölgesel incelme görülebilir.

    Elektroterapi

    Cildi gençleştirmek, kalitesini artırmak ve toparlamak için kullanılan bu yöntem etkili şekilde bölgesel zayıflamayı da sağlar. Elektroterapi ile zayıflama cildi gençleştirir iken, kilo vermeniz için idealdir. Vücudunuzda yağ dokusunun biriktiği yerlere elektroterapi ile pasif jimnastik yaptırılır. Bu sayede lenf dolaşımı da hızlanır. İncelme dışında bölgesel sıkılaşma için de oldukça etkilidir. 

    Spor Yapmadan Sağlıklı Kilo Verdiren Yöntemlerin Sağladığı Faydalar Nelerdir?

    Günlük yaşam telaşı, çalışma hayatı ve sorumluluklar spor yapmayı çoğu zaman imkansız kılar. Bir gün yapılan sporun diğer gün devamı gelmez. O nedenle spor yapmadan sağlıklı kilo verdiren yöntemlere başvurmak çoğu zaman kurtarıcıdır. Diyet ve spor ikilisi elbette sağlıklı yaşamın en önemli parçasıdır. Çoğunlukla fazla zamanınız olmadığı gibi süreci hızlandırmak zorunda da kalabilirsiniz. Yakın zamanda gerçekleşecek etkinlik, davet, düğün, nişan, söz, mezuniyet, yıldönümü ve özel günlere formda girmek için bu yöntemlere başvurabilirsiniz. Birkaç seansta bile 2 santimden 10 santime kadar kilo verirsiniz. Bu bağlamda Spor yapmadan sağlıklı kilo verdiren yöntemlerin sağladığı faydalar şunlardır;

    • Zayıflamak için uzun zaman aralıkları ayarlamanız gerekmez.
    • Kısa zamanda birkaç beden incelmeniz mümkündür.
    • Diyet ve uygun beslenme programları ile bu yöntemleri birlikte kullanırsanız kalıcı şekilde kilo verirsiniz. 
    • Sıkı diyet ile birlikte uygulandığında daha hızlı sonuç alırsınız.
    • Sağlığınıza zararı yoktur. 
    • Kaygı ve stres duymadan, sürekli diyet bozmadan zayıflayabilirsiniz.
    • Bölgesel incelme sağlamak daha kolaydır.Göbek, kalça ve iç bacak yağlarının yakımı zor olsa da bu yöntemler etkili şekilde sonuç verir.   

     

    Spor Yapmadan Sağlıklı Kilo Vermenin En İyi Yolu Esmerlife Polikliniğinden Geçer

    Spor yapmadan sağlıklı kilo vermek isteyenler için en etkili ve güvenilir çözümler, Esmerlife Polikliniği’nde sizi bekliyor. Esmerlife, FDA onaylı ileri teknoloji cihazlarla yağ yakımını destekleyen, metabolizmayı hızlandıran ve vücut şekillendiren yöntemler sunmaktadır. Her bireyin ihtiyaçlarına özel olarak tasarlanan  zayıflama seansları,  uzman kadro tarafından kontrol edilerek güvenle uygulanmaktadır. Bu noktada soğuk lipoliz, bölgesel incelme ve lenf drenaj gibi modern tekniklerle, vücudunuzdaki inatçı yağları hedefleyerek, kusursuz bir görünüm elde etmenize yardımcı olur.

    Esmerlife, kişiye özel planlanan bu yöntemlerle sadece kilo vermenize yardımcı olmakla kalmaz, aynı zamanda kendinizi daha zinde ve hafif hissetmenizi sağlar. Profesyonel ekip ve bilimsel yöntemlerle hayalinizdeki vücuda kavuşmanın en sağlıklı yolu Esmerlife Polikliniği’nden geçiyor!

     

    Siz de egzersiz yada spor yapmadan sağlıklı bir şekilde kilo vermek istiyorsanız, Ankara bölgesel zayıflama konusunda çığır açan Esmerlife Polikliniği ile iletişime geçebilirsiniz. Böylelikle sağlıklı sonuçlar elde edebilirsiniz.

    Sıkça Sorulan Sorular

    Metabolizma hızınızı artırmak istiyorsanız öncelikli olarak yapmanız gereken beslenme düzeninizi gözden geçirmektir. Uyku kalitesine dikkat etmeniz de metabolizmanızı hızlandırmanızı sağlar. Egzersiz veya spor yapmanız mümkün değilse bunun yerine soğuk lipoliz, kavitasyon, elektroterapi, lenf drenaj ve LPG gibi uygulamaları tercih edebilirsiniz. Kişinin ihtiyacına göre değişkenlik gösteren bu tür estetik sağlık uygulamaları vücutta kalori açığı oluşturur. Bunun yanı sıra egzersiz yaparken harcayacağınız enerjiyi çeşitli makineler ve cihazlar yardımı ile yapar. Bu tür teknolojik cihazlar kullanılarak yağ yakılmasını hızlandırır. Parçalanan yağlar zaman içinde vücuttan atılır. 

    Beslenme düzenine dikkat edip, protein ağırlıklı beslenip diyet uygulamak ve bu cihazlardan uygun sayıda seans almak metabolizmanızı hızlandıracaktır.

    Egzersiz yapılmadığında kas ve kemik kütlesinin oranı zaman içinde metabolizmayı etkiler. Egzersiz ve spor yapamıyorsanız bunun yerine tercih edeceğiniz soğuk lipoliz, kavitasyon, elektroterapi, lenf drenaj ve LPG gibi uygulamaların kilo verdirme hızınızı etkiler. Ancak bu tür uygulamalar kişiye göre değişiklik gösterir. Örneğin; Soğuk lipoliz gibi uygulamalarda işlem bölgesinde tek seansta %20’ye yakın yağ yakımı gerçekleşir. Her uygulama kendi içinde ve kişiye göre değerlendirilecek olup 1 hafta ile 1.5 hafta arasında bile büyük ölçüde farklılık görülecektir. Ortalama 21 gün sonunda vücut kendini toparlayıp ciddi dönüşüm yaşar. 

    Kilo verme şekliniz sağlıklı değilse spor yapmadan kilo verirken kas kaybı gerçekleşir. Ancak estetik uygulamaları ile kilo verirken beslenme düzenine dikkat ediyorsanız kas kaybı yaşamazsınız. Çünkü kullanılan cihazlar ve makineler vücudu aynı zamanda hareket ettirir. Pasif hareket halinde bile olsanız kilo verirken kas kaybı yaşamazsınız. 

    Kilo vermek için tercih ettiğiniz yöntemlere göre cilt sarkması görülmesi de mümkündür. Sağlıksız diyetler ve yanlış kilo verme uygulamaları yüzünden cilt sarkması yaşayabilirsiniz. Ancak tercih ettiğiniz güzellik merkezleri ve estetik kuramları bu konuda uzman ise cilt sarkması gibi olumsuzluklar yaşamazsınız. Seanslarda kullanılacak cihazlar kişiye uygun süre ve güçte yapılacağından cilt sarkması olmayacaktır. Esmerlife gibi alanında uzman ve kişiye özel seçenekler sunan güzellik merkezleri ile çalışabilirsiniz. 

    Egzersiz yapmadan kilo verdiyseniz bunu devam ettirebilmek için formunuzu korumaya özen göstermelisiniz. Bol bol su içmeli ve sıvı tüketimini aksatmamalısınız. Bununla birlikte protein yönünden zengin ve besin değeri yüksek gıdalar tüketmelisiniz.  Kilo vermeye yatkınlığınız varsa seanslar bittikten sonra uygun bir süre ara verip tekrar kilo verdiren estetik işlemleri yaptırabilirsiniz. Bu tür uygulamalar cerrahi müdahale olmasa da dikkat ettiğinizde uzun vadede sürdürülebilecektir. 

  • Sporcular Neden Lazer Epilasyon Yaptırırlar?

    Sporcular Neden Lazer Epilasyon Yaptırırlar?

    Spor dünyasında fiziksel performans kadar hijyen, konfor ve estetik de büyük önem taşır. Bu nedenle de profesyonel ve amatör sporcular, antrenman ve yarışmalar sırasında maksimum verim almak için vücut bakımlarına özen gösterirler. İşte bu noktada Lazer epilasyon işlemleri, sporcuların sürtünmeyi azaltarak hızlarını artırmalarına, terleme nedeniyle oluşabilecek hijyen problemlerini önlemelerine ve kas hatlarını daha belirgin hale getirmelerine yardımcı olan kalıcı bir çözüm sunar. Sporcular için oldukça faydalı olan bu işlem hakkında detaylı bilgi edinmek için içeriğimize göz atabilirsiniz.Keyifli okumalar ve iyi günler dileriz.

    Sporcular Neden Lazer Epilasyonu Tercih Ederler?

    Sporcular, hem performanslarını artırmak hem de hijyenik bir avantaj sağlamak için lazer epilasyon işlemini sıklıkla tercih ederler. Özellikle yüzme, bisiklet, atletizm, vücut geliştirme, dövüş sporları ve jimnastik gibi branşlarda, kılların olmaması sürtünmeyi azaltarak hız ve verimlilik kazandırır. Örneğin, yüzücüler için tüylerin alınması su direncini azaltarak daha hızlı yüzmelerine katkı sağlarken, bisikletçiler için bacaklardaki kılların azalması, düşme veya kaza durumlarında yaranın daha hızlı iyileşmesini ve bandajların daha kolay uygulanmasını sağlar. Bu bağlamda lazer epilasyon işlemleri, Hijyen açısından da büyük bir avantaj sunmaktadır. Ayrıca, tıraş, ağda veya tüy dökücü krem gibi geçici çözümlerin aksine, lazer epilasyon uzun vadeli ve kalıcı bir sonuç sunduğundan sporcuların zamandan tasarruf etmelerine de yardımcı olurlar. Tüm bunlara ek olarak  Profesyonel sporcular, yoğun antrenman programları nedeniyle sürekli tüy alma işlemiyle uğraşmak istemediklerinden, lazer epilasyon onlar için zaman kazandıran, hijyen sağlayan ve performansa katkıda bulunan en iyi çözümlerden biri olarak öne çıkar.

    Hangi Sporcular Lazer Epilasyona İhtiyaç Duyuyor?

    Pekçok profesyonel sporcu lazer epilasyon yaptırmaktadır. Bunun temel nedeni daha rahat bir şekilde spor rutinlerini gerçekleştirebilmek istemeleridir. Bu bağlamda lazer epilasyon yaptıran sporcular şunlardır;

    • Yüzücüler
    • Bisikletçiler
    • Vücut Geliştirme & Fitness
    • Sporcuları
    • Dövüş Sporları (MMA, Boks, Güreş)
    • Jimnastik Sporcuları
    • Koşucular & Atletizm Sporcuları
    • Voleybol, Basketbol ve Futbol Oyuncuları
    • Tenis ve Badminton Oyuncuları
    • Vücut Estetiği Önemli Olan Sporlar (Dans, Buz Pateni vb. sporcular)

    Profesyonel Sporcular Lazer Epilasyon Yaptırmazlarsa Ne Olur?

    Profesyonel sporcular lazer epilasyon yaptırmadıklarında, spor dallarına bağlı olarak çeşitli dezavantajlarla karşılaşabilirler. Bu dezavantajların başında kılların, su ve hava direncini artırarak performans kaybına neden olması gelmektedir. Özellikle yüzme, bisiklet ve atletizm gibi hız odaklı spor dallarında, tüylerin sürtünmeye katkıda bulunması sporcuların daha fazla efor harcamasına yol açabilir. Ayrıca, vücut kılları terin ciltte birikmesine neden olarak bakteri üremesine ve kötü koku oluşumuna zemin hazırlar. Bu durumda sporcular için hijyen açısından olumsuz bir durum yaratabilir. İkincil olarak Dövüş sporları, bisiklet ve futbol gibi temas gerektiren branşlarda, kılların varlığı sürtünmeye ve tahrişe yol açarak cilt rahatsızlıklarına neden olabilir ve spor yaralanmalarında bandajların ve medikal bantların cilde tam yapışmasını zorlaştırarak iyileşme sürecini uzatabilir. Böylelikle Vücut geliştirme ve fitness sporcuları için estetik görünüm büyük önem taşıdığından, kılların alınmaması kas hatlarını gölgeleyebilir ve istenilen fiziksel görüntüye ulaşmayı zorlaştırabilir.

    Futbolcular Neden Lazer Epilasyonu Tercih Ederler?

    Futbolcular, hem performanslarını artırmak hem de hijyenik avantajlardan yararlanmak için lazer epilasyonu tercih ederler. Özellikle Sürekli yoğun antrenman ve maç temposuna sahip oldukları için, terleme ve sürtünmeye bağlı olarak cilt tahrişi, batık tüyler ve kıl kökü iltihapları (folikülit) gibi sorunlarla karşılaşmamak için lazer epilasyonu tercih ederler. Bunun yanı sıra Futbolcuların dizleri, bacakları ve kasıkları, sık sık darbe ve sürtünmeye maruz kaldığından, kılların alınması bu bölgelerdeki tahriş riskini azaltır ve cilt yüzeyinin daha sağlıklı kalmasını sağlar. Aynı zamanda, maç sırasında sık kullanılan diz bandajları, kinesio bantları ve kompresyon çorapları, kılsız bir cilde daha iyi yapışarak kayma ve rahatsızlık hissini minimuma indirir. O yüzden futbolcular için lazer epilasyon oldukça önemlidir.

    Atletler Neden Lazer Epilasyonu Tercih Ederler?

    Atletler, maksimum performans, hijyen ve konfor sağlamak için lazer epilasyonu tercih ederler. Örneğin; Koşu, uzun atlama, kısa mesafe sprintleri, maraton ve triatlon gibi spor dallarında sürtünmeyi en aza indirmek, hız ve verimliliği artırmak için vücut kıllarının alınması büyük önem taşır. Özellikle kısa mesafe koşucuları ve sprinterler, hava direncini azaltmak ve kaslarının daha rahat hareket etmesini sağlamak için kılsız bir cilt tercih ederler. Bunun yanı sıra, uzun mesafe koşucuları ve maratoncular için terleme ve sürtünme nedeniyle oluşabilecek cilt tahrişlerini önlemek içinde lazer epilasyon tercih edilir. Bahsi geçen bu işlem sayesinde antrenmanlar sırasında terin daha hızlı buharlaşması sağlanarak, sporcuların daha uzun süre rahat ve kuru kalmasına yardımcı olur. Ayrıca, yarış sırasında ve sonrasında yapılan masaj ve fiziksel terapiler, kılsız bir ciltte çok daha etkili olur ve kasların iyileşme sürecini hızlandırır.

    Bu bağlamda Lazer epilasyon işlemi, düzenli tüy alma yöntemlerine kıyasla daha uzun vadeli bir çözüm sunduğundan, atletler zamandan tasarruf eder ve antrenman programlarını kesintiye uğratmadan pürüzsüz bir cilde sahip olabilirler. Tüm bu avantajlar göz önüne alındığında, hız, konfor ve hijyen odaklı bir yaklaşım benimseyen atletler için lazer epilasyon en ideal çözümlerden birisi haline gelir.

    Yüzücüler Lazer Epilasyon Yaptırmak Zorunda Mı?

    Yüzücüler lazer epilasyon yaptırmak zorunda olmasa da, performans, hijyen ve konfor açısından büyük avantajlar sunduğu için birçok yüzücü bu yöntemi tercih etmektedir. Su sporlarında, özellikle rekabetçi yüzmede, sürtünmeyi azaltmak ve suyun vücut üzerindeki akışını daha verimli hale getirmek için vücut kıllarının alınması yaygın bir uygulamadır. Özellikle milisaniyelerin bile önemli olduğu profesyonel yarışlarda, kılsız bir vücut yüzücüye ekstra bir avantaj sağlayabilir.  Buna ek olarak kılların alınması cildin daha pürüzsüz hale gelmesini sağladığından, antrenman ve yarışlar sırasında kullanılan suya dayanıklı kremler ve yağlar cilde daha iyi nüfuz ederek, yüzücülere maksimum fayda sağlar. 

     

    Düzenli traş veya ağda gibi geçici yöntemler ise zaman kaybına yol açarken, ciltte tahriş ve batık tüy problemlerine sebep olabilir. Böylece , yüzücüler kalıcı bir çözüm elde ederek antrenmanlarına ve yarışmalarına kesintisiz devam edebilirler. Sonuç olarak, yüzücüler lazer epilasyon yaptırmak zorunda olmasalar da, sürtünmeyi azaltmak, hijyen sağlamak ve antrenman konforunu artırmak için bu yöntemi tercih etmektedirler.

    Fitness Yapanlar Neden Lazer Epilasyon Tercih Eder?

    Fitness ile ilgilenen bireylerde hem estetik hem de hijyenik nedenlerle lazer epilasyonu tercih ederler. Bu nedenlerin başında da Kas hatlarının daha belirgin görünmesini sağlamak, antrenman sırasında oluşan terin daha hızlı buharlaşmasını sağlamak ve cilt tahrişini önlemek gelmektedir. Bu nedenle  Vücut geliştirme ve fitness sporlarıyla ilgilenen bireyler, kaslarını daha net ortaya çıkarmak için vücut kıllarından arınmış bir cilde sahip olmayı tercih ederler. Özellikle vücut geliştirme yarışmalarına katılan sporcular için, kasların detaylarını ön plana çıkarmak estetik açıdan büyük bir avantaj sağlar. Aynı zamanda, antrenman sırasında yoğun terleme meydana geldiğinden, kılların bulunması terin ciltte birikmesine ve bakteri üremesine neden olabilir, bu da kötü koku ve cilt tahrişi riskini artırır.

    Son olarak kılların kökten alınması batık tüy ve kıl dönmesi gibi sorunları engelleyerek cildin pürüzsüz kalmasını sağlar.  Tüm bu nedenler göz önünde bulundurulduğunda, fitness yapan bireyler kas estetiğini ön plana çıkarmak, hijyen sağlamak ve konforlu bir antrenman deneyimi yaşamak için lazer epilasyonu tercih etmektedir.

    Basketbolcular Neden Lazer Epilasyonu Tercih Ederler?

    Basketbolcular, yoğun antrenman temposu, fiziksel temas ve hijyen gereksinimleri nedeniyle lazer epilasyonu tercih ederler. Özellikle basketbol, yüksek tempo, sürekli hareket ve temas gerektiren bir spor olduğundan, cilt tahrişi ve terlemeye bağlı rahatsızlıklar sıkça yaşanabilir. Bunlara ek olarak uzun süreli antrenmanlar ve maçlar sırasında, vücut kılları terin cilt yüzeyinde birikmesine neden olarak, kötü koku oluşumuna ve bakteri üremesine yol açabilir. Ayrıca, basketbolcuların sıkça kullandığı dizlik, dirseklik ve sporcu bandajları, kılsız cilde daha iyi yapışır ve kayma riski azaltarak, sporcuların daha rahat hareket etmesine yardımcı olurlar. Bu bağlamda Fiziksel temasın fazla olduğu basketbol gibi sporlarda, kılların sürtünmeye neden olması cilt tahrişini artırabilir. Bu da oyun sırasında rahatsızlık yaratabilir. Tüm bu nedenlerden dolayı, hijyen, konfor ve performansı artırmak isteyen basketbolcular, lazer epilasyonu tercih etmektedir.

    Voleybolcular Neden Lazer Epilasyonu Tercih Ederler?

    Voleybolcular, hem hijyenik hem de estetik nedenlerle lazer epilasyonu tercih etmektedirler. Çünkü Voleybol, hızlı hareket etmeyi, esnekliği ve sürekli fiziksel teması gerektiren bir spor olduğundan, kılların alınması sporcular için birçok avantaj sağlarlar. Özellikle sahada sıkça yapılan ani sıçramalar, diz üstü kaymalar ve blok hareketleri sırasında, kılların varlığı sürtünmeyi artırarak cilt tahrişine ve kızarıklığa neden olabilirler. Aynı zamanda kılların alınması, terin daha hızlı buharlaşmasını sağlayarak cildin kuru ve sağlıklı kalmasına yardımcı olur. Böylelikle voleybolcuların kullandığı dizlikler, bandajlar ve sporcu kıyafetleri, kılsız ciltte daha rahat oturur ve hareket özgürlüğünü artırır.

    Vücut Geliştiriciler Lazer Epilasyon Yaptırmak Zorunda Mı?

    Son olarak vücut geliştirme işlemiyle uğraşan bireylerde lazer epilasyon yaptırırlar. Böylelikle vücut geliştiriciler, podyumda ve kamera önünde kaslarını en net şekilde sergileyebilirler. Bunun yanı sıra, terin daha hızlı buharlaşması sağlanarak cilt daha kuru ve hijyenik kalır. Ayrıca, tıraş ve ağda gibi geçici yöntemler sık uygulandığında cilt tahrişi, batık tüy ve kıl kökü iltihaplarına yol açabilir. Bu durumda antrenman konforunu olumsuz etkileyebilir. O yüzden Lazer epilasyon, uzun vadeli bir çözüm sunduğu için vücut geliştiricilere zaman kazandırır ve düzenli olarak kılları alma zahmetini ortadan kaldırır.

    Sonuç olarak, vücut geliştiriciler lazer epilasyon yaptırmak zorunda olmasalar da, kas detaylarını netleştirmek, hijyen sağlamak ve antrenman süreçlerini daha konforlu hale getirmek için bu yöntemi tercih etmektedirler.

    Siz de sporla ilgilenen bir bireyseniz ve kişisel hijyene önem veriyorsanız, vakit kaybetmeden Ankara lazer epilasyon konusunda öncü olan Esmerlife Polikliniği ile iletişime geçebilirsiniz.

    Sıkça Sorulan Sorular

    Sporcuların kıllarını alması, hem hijyenik hem de performans açısından avantajlar sağlayabilir. Özellikle yüzme, bisiklet, atletizm, vücut geliştirme ve dövüş sporları gibi branşlarda, tüylerin azaltılması sürtünmeyi azaltabilir, kas hatlarını daha belirgin hale getirebilir ve yara iyileşmesini hızlandırabilir. Ayrıca, kılsız bir cilt, bandaj ve spor ekipmanlarının daha rahat kullanılmasını sağlar. Bununla birlikte, kılların alınması tamamen kişisel bir tercihtir ve her spor dalında gerekli değildir.

    Sporcular, antrenman ve yarışmalar sırasında maksimum konfor, hijyen ve performans sağlamak için farklı tüy alma yöntemleri kullanır. Seçilen yöntem genellikle spor dalına, kişisel tercihlere ve cilt hassasiyetine bağlıdır. Özellikle Tıraş, en hızlı ve pratik yöntemlerden biridir. Ancak tüylerin kısa sürede tekrar çıkması ve batık oluşumu gibi dezavantajlara sahiptir. Ağda ise, kökten alma özelliği sayesinde uzun süre pürüzsüzlük sağlamaktadır. Fakat hassas ciltlerde tahrişe ve kızarıklığa neden olabilir. Bunun yanı sıra Tüy dökücü kremler, kimyasal içeriğiyle tüyleri zayıflatarak dökülmesini sağlar. Ancak bazı ciltlerde alerjik reaksiyonlara sebep olabilir. Son olarak Lazer epilasyon, sporcular için en uzun vadeli çözüm olup, tüylerin büyük ölçüde azalmasını veya tamamen yok olmasını sağlar. Özellikle yüzücüler, bisikletçiler, vücut geliştiriciler ve dövüş sporcuları, sürtünmeyi azaltmak, kas hatlarını belirginleştirmek ve hijyen sağlamak amacıyla lazer epilasyonu veya IPL (Yoğun Atımlı Işık) sistemlerini tercih edebilir.

    Lazer epilasyon, sporcular için uzun vadede birçok avantaj sağlar. Özellikle yüzücüler ve bisikletçiler için tüylerin olmaması sürtünmeyi azaltarak hızlarını artırabilir. Vücut geliştirme ve fitness sporcuları için kılsız bir cilt, kas detaylarını daha belirgin hale getirir ve estetik bir görünüm sunar. Ayrıca, terin ciltte daha kolay buharlaşmasını sağlayarak, hijyenik bir avantaj sunar ve spor yaralanmalarında bandajların daha rahat yapışmasını sağlar.

    Lazer epilasyon sonrası sporcuların antrenman rutinlerinde belirli bir adaptasyon süreci gereklidir, çünkü işlem sonrasında cilt hassaslaşır ve dış etkenlere karşı daha duyarlı hale gelir. Özellikle İlk 24-48 saat boyunca yoğun fiziksel aktivitelerden kaçınılmalıdır. Çünkü terleme, lazer uygulanan bölgelerde tahriş, kaşıntı ve kızarıklığa neden olabilir. Özellikle kardiyo, ağırlık antrenmanı ve temas gerektiren sporlar gibi yoğun fiziksel temas ve terlemeye yol açan aktiviteler ertelenmelidir. Ayrıca, havuz ve deniz gibi su aktivitelerinden uzak durulmalıdır. Bunun da temel nedeni klor ve tuzlu suyun işlem gören cildi tahriş ediyor olabilmesidir. Bunlara ek olarak Güneş ışınlarına maruz kalmamak da önemlidir. Aksi takdirde lazer sonrası hassaslaşan ciltte leke oluşumu meydana gelebilir. Bu nedenle, açık hava antrenmanları yerine kapalı alanlarda hafif tempolu egzersizler yapmak daha güvenli bir seçenektir. Son olarak Sporcular, lazer epilasyon sonrası ciltlerini düzenli olarak nemlendirmeli, tahrişi önlemek için pamuklu ve bol kıyafetler tercih etmeli ve yüksek faktörlü güneş kremleri kullanmalıdır.

    Profesyonel sporcular, epilasyon işlemi öncesinde cilt sağlığını ve antrenman programlarını göz önünde bulundurarak belirli önlemler almalıdır. Öncelikle, işlemden en az 2 hafta önce doğrudan güneş ışığına veya solaryuma maruz kalmamalılar. Çünkü bronzlaşmış cilt lazer ışınlarına karşı daha hassas hale gelebilir ve yanık riski oluşabilir. Ayrıca, lazer epilasyonun etkili olabilmesi için kıl köklerinin yerinde olması gerektiğinden, işlemden önce ağda, cımbız veya epilatör gibi kıl kökünü alan yöntemlerden kaçınılmalıdır. Bunun yerine sadece tıraş önerilmektedir. Yoğun antrenman programları olan sporcular ise epilasyon seanslarını yarışma veya yoğun antrenman dönemlerine denk getirmemeye özen göstermelidir. Böylelikle işlem sonrası cilt hassaslaşabilir ve terleme tahrişe neden olabilir. Tüm bu noktalara dikkat ederek, profesyonel sporcular antrenmanlarını kesintiye uğratmadan süreci kusursuz şekilde yönetebilirler.

  • İğneli Lazer Epilasyon Tercih Edenler Neden Azaldı?

    İğneli Lazer Epilasyon Tercih Edenler Neden Azaldı?

    Geçmişte, iğneli lazer epilasyon kalıcı tüylerden kurtulmanın en etkili yollarından biri olarak kabul edilirdi. Özellikle beyaz, sarı ve ince tüylerde etkili olması, bu yöntemi diğer epilasyon çeşitlerinden ayırıyordu. Ancak, teknoloji ve kullanıcı beklentilerindeki değişimle birlikte, iğneli lazer epilasyonun popülerliği giderek azalmaya başladı. Peki, bu yöntemi tercih edenlerin sayısı neden bu kadar düştü? İşte bu yazımızda sizlere iğneli lazer epilasyonun tercih edilirliğinin neden azaldığını anlatacağız. İçeriğimize göz atarak, bu konu hakkında detaylı bilgiye sahip olabilirsiniz. Hepinize iyi günler ve iyi okumalar dileriz.

    İğneli Lazer Epilasyon Tercih Edenlerin Sayısı Neden Azaldı?

    Gelişen yeni teknolojiye sahip lazer epilasyon işlemlerinin ardından iğneli lazer epilasyon uygulamalarında büyük bir düşüş gözlemlenmiştir. Bu düşüşün sebebi tamamen  kullanıcı beklentilerindeki değişimlerdir. Çünkü lazer epilasyon yaptırmak isteyen bireyler genel olarak artık daha acısız bir süreç deneyimlemek istemektedirler. Ancak iğneli lazer epilasyon uygulamasında bu pekte mümkün olmamaktadır. Bunun da sebebi tek tek kıl köklerine işlem yapılması olarak adlandırılmaktadır. Ayrıca Modern lazer epilasyon yöntemleri, geniş alanlarda hızlı ve etkili sonuçlar sunarak zaman tasarrufu sağladığından, iğneli lazer epilasyon işlemlerinin de azalmasına neden olur.  Bunun yanı sıra, sosyal medya ve kullanıcı yorumları gibi etkenler, kişilerin konforlu ve pratik yöntemlere olan eğilimini artırmıştır. Sonuç olarak, iğneli lazer epilasyonun avantajları olsa da, modern yöntemlerin sunduğu hız, konfor ve erişilebilirlik, bu yöntemin popülerliğini önemli ölçüde azaltmıştır.

    İğneli Lazer Epilasyonun Sağladığı Dezavantajlar Nelerdir?

    İğneli lazer epilasyonun tercih edilmemesin de kişilere sağladığı dezavantajlar vardır. Bahsi geçen bu dezavantajlar iğneli lazer epilasyonun tercih edilirliiğini azaltmaktadır. Bu bağlamda iğneli lazer epilasyonun dezavantajları şunlardır;


    • Ağrılı Bir Yöntem Olması

    İşlem sırasında her bir kıl köküne tek tek elektrik akımı verildiği için yanma ve batma hissi oluşur. Bu nedenle uygulama sırasında hissedilen ağrı, kullanıcıların bu yöntemi tercih etmemesine neden olabilmektedir.


    • Zaman Alıcı Olması

    Her bir kıl köküne tek tek işlem yapılması, uygulamanın çok uzun sürmesine neden olduğundan, Kalıcı sonuçlar için genellikle 8-12 seans gerekebilir. Bu da toplamda oldukça fazla zaman kaybına yol açmaktadır.


    • Ciltte Tahriş ve Yan Etki Riski

    İşlem sonrası ciltte kızarıklık, tahriş, şişlik ve kabuklanma gibi yan etkiler yaygındır. Bu yan etkiler; ciltte kalıcı izler veya renk değişikliğine neden olur. Ayrıca enfeksiyon riski, işlem sonrası bakım yapılmadığında artar.


    • Maliyetli Olması

    Seansların uzun sürmesi ve uzmanlık gerektirmesi nedeniyle diğer yöntemlere göre daha pahalıdır. Bu da gerekli seans sayısının fazla olması toplam maliyeti artırır.


    • Modern Alternatiflere Göre Dezavantajlı Olması

    Diode, Alexandrite ve Nd:YAG gibi modern lazer yöntemleri daha az ağrılıdır ve geniş alanlarda uygulanabilir olduğundan, Modern lazerler daha geniş bir kullanıcı kitlesine hitap eder. Böylelikle iğneli lazer daha spesifik durumlarda tercih edilmektedir.


    • Uygulama Alanının Sınırlı Olması

    İşlem küçük alanlar için uygundur.  Ancak geniş bölgelerde uygulanması hem zaman hem de maliyet açısından zorluk çıkarır.


    • Yoğun Bakım Gerektirmesi

    İşlem sonrası cilt hassas bir durumda olduğu için özel bakım yapılması gerekir. Bu nedenle güneşe maruz kalmaktan kaçınılmalı ve güneş koruyucu kullanılması gerekir. Ayrıca tahrişi önlemek için hijyen kurallarına dikkat edilmelidir.


    • Kullanıcı Konforunun Düşük Olması

    Seans sırasında meydana gelen ağrı, tahriş ve iyileşme süreci gibi faktörler kullanıcıların deneyimini olumsuz etkiler. Buda iğneli lazer epilasyonun tercih edilirliğini azaltır.


    • Geniş Kitlelere Hitap Etmemesi

    Her ne kadar etkili bir yöntem olsa da iğneli lazer epilasyon, sadece belirli durumlar (ince, açık renkli kıllar) için uygun olduğu için sınırlı bir kitleye hitap eder. Bu nedenle modern lazer teknolojilerinin geniş bir yelpazede kullanıcıya uygun olması, bu yöntemin tercih edilme oranını düşürmüştür.


    • Psikolojik Etkiler

    Ağrılı süreçler ve uzun seans süreleri, kullanıcıların süreci tamamlama motivasyonunu düşürebilir. Bu sebepten dolayı İşlem sonrası oluşabilecek yan etkiler, estetik kaygılara yol açabilir.

    İğneli Lazer Epilasyonun Diğer Lazer Epilasyon Çeşitlerinden Farkı Nedir?

    İğneli lazer epilasyon, diğer lazer epilasyon yöntemlerinden temel olarak uygulama şekli, etki alanı ve süreç açısından farklılık göstermektedir.Bu noktada İğneli lazer epilasyon, her bir kıl köküne ince bir iğne yardımıyla elektrik akımı verilerek kıl köklerinin tahrip edilmesi esasına dayanırken, beyaz, sarı ve ince tüyler gibi modern lazerlerin etkisiz olduğu kıl tiplerinde dahi başarılı sonuçlar sunar. Ancak, işlem oldukça zaman alıcıdır çünkü her bir kıl kökü tek tek hedeflenir. Buna karşılık Diode, Alexandrite ve Nd:YAG gibi lazer epilasyon yöntemleri, geniş alanlara aynı anda uygulanabilir ve daha hızlı sonuçlar sağlamaktadır. Aynı zamanda da İğneli lazerin bir diğer farkı, cilt tipi ve rengi fark etmeksizin tüm kişilere uygulanabilirken, modern lazer epilasyon teknikleri genellikle açık renkli ciltlerde ve koyu renkli tüylerde daha etkili olma eğilimindedir. Ayrıca, iğneli lazer daha ağrılı bir yöntemken, modern lazerler daha az ağrı ve konforlu bir deneyim sunar. Sonuç olarak iğneli lazer epilasyon daha spesifik ihtiyaçlara yönelik bir çözüm sunarken, modern lazerler hız, konfor ve geniş bir kullanım yelpazesi açısından öne çıkmaktadır.

    Peki İğneli Lazer Epilasyon Neden Tercih Etmemeliyiz?

    İğneli lazer epilasyon, kalıcı sonuçlar sunabilmesine rağmen, ağrılı ve zaman alıcı bir süreç olduğu için çoğu kişi tarafından tercih edilmemelidir. Her bir kıl köküne tek tek işlem yapılması, geniş alanlarda uygulanmasını pratik olmayan bir yöntem haline getirirken, seans sürelerinin uzunluğu modern yaşamın hızına ayak uyduramamaktadır.

    İşlem sırasında hissedilen ağrı ve işlem sonrasında ciltte oluşabilecek kızarıklık, tahriş veya iz gibi yan etkiler, kullanıcı konforunu düşürmektedir. Ayrıca, yöntemin uzmanlık gerektirmesi ve seans sayısının fazlalığı nedeniyle maliyeti diğer lazer epilasyon yöntemlerine kıyasla daha yüksektir. İğneli lazer epilasyon yerine daha modern ve sağlıklı olan Diode, Alexandrite ve Nd:YAG gibi lazer teknolojilerini tercih ederek, daha sağlıklı ve kaliteli bir lazer epilasyon süreci deneyimleyebilirsiniz.

     

    Siz de iğneli lazer epilasyon işlemiyle zamanınızı ve paranızı boşa harcamak istemiyorsanız hemen Esmerlife Polikliniğinin gelişmiş ve son teknolojiye sahip Ankara lazer epilasyon merkezinde işlem yaptırarak kusursuz bir pürüzsüzlük elde edebilirsiniz.

    Sıkça Sorulan Sorular

    Hayır, hala belirli durumlarda kullanılan etkili bir yöntemdir. Ancak, modern lazer teknolojilerinin daha fazla tercih edilmesi nedeniyle uygulama merkezlerinin sayısı azalmıştır.

    İğneli lazer epilasyonun Popülerliğini kaybetmesi büyük ölçüde modern alternatiflerin gelişimine bağlıdır. Fakat, belirli kıl ve cilt tipleri için etkili olduğu sürece iğneli lazerin bir yeri olmaktadır.

    İğneli lazer epilasyonun tercih oranı, alternatif yöntemlerin gelişmesiyle birlikte düştü. Özellikle ağrısız ve hızlı sonuçlar sunan modern lazer teknolojiler var oldukça, gelişmiş lazer epilasyon yöntemleri  daha fazla kullanıcı tarafından tercih edilmektedir.

    İğneli lazer epilasyonun yerini, gelişen teknolojiyle birlikte daha hızlı, ağrısız ve geniş alanlarda etkili olan modern lazer epilasyon yöntemleri almıştır. Bu yöntemlerin başında Diode, Alexandrite ve Nd:YAG lazer gibi alternatifler gelmektedir.  Bu  modern teknikler kapsamında, iğneli lazer epilasyona kıyasla daha konforlu ve kullanıcı dostu olması nedeniyle daha çok tercih edilmektedir.

Randevu Al

Esmerlife Polikliniğine Hoşgeldiniz

Ücretsiz danışmanlık için asistanlarımızla iletişime geçmek için aşağıdaki WhatsApp linkine tıklayın!

    (0)Seçilen Hizmet